English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ H ] / Hepsi bu kadar değil

Hepsi bu kadar değil translate French

162 parallel translation
Lakin, hepsi bu kadar değil.
Mais ce n'est pas fini.
- Teşekkür ederim Albert. - Ama hepsi bu kadar değil büyükbaba. Duyduklarıma istinaden, anlaşılıyor ki yan masalarında oturan Asterbrooks ailesinden Bayan Asterbrook Henry'nin elbise açıklığından 5 sent atıp Bayan Asterbrook'dan bir paket çikolata düşmediği için yönetime şikayette bulunmasına epey içerlemiş.
J'ai cru comprendre que Mme Asterbrook se serait formalisée du fait qu'Henry ait introduit une pièce de 5 F dans son décolleté et qu'il se soit plaint de ne pas voir venir du chocolat.
Hepsi bu kadar değil. Kayıtlı mahkumlar işi sabote ettiler.
De plus... les prisonniers ont saboté le travail.
Hepsi bu kadar değil mi?
Ce sera tout.
Babamın intikamını almak istiyordum ama hepsi bu kadar değil.
Je veux venger mon père mais ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil. Shirai'nin işi için seni önereceğim ve bir terfi daha alacaksın.
Je te pistonnerai pour le poste de Shirai.
Hepsi bu kadar değil.
Pas seulement.
Hepsi bu kadar değil.
Ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil, küçük bir öpücük için çok iyi ücret aldın
Ce n'est pas tout Tes efforts ont été récompensés C'est plutôt bien, pour un baiser
- Hayır, hepsi bu kadar değil.
- Ce n'est pas ça.
Hepsi bu kadar değil.
Il y a autre chose.
Ama hepsi bu kadar değil.
- Mais c'est pas tout...
Fakat sizler seçim sonuçlarını takip edenler biliyor ki hepsi bu kadar değil.
Mais ceux qui suivent le dépouillement du vote savent qu'il n'en est rien.
Çünkü hepsi bu kadar değil.
Car ce n'est pas tout.
Ve hepsi bu kadar değil.
Et ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil.
Mais ça n'est pas tout!
Hepsi bu kadar değil.
Ça n'a rien à voir.
Ve hepsi bu kadar değil.
- Et ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil, Kaptan.
- Ce n'est pas tout.
Ve hepsi bu kadar değil şuna bir bak :
Mais ce n'est pas tout, regardez :
Hepsi bu kadar değil mi, Timmy?
Ce n'est pas tout?
- Hepsi bu kadar değil Altaf.
- Ce n'est pas toute la vérité.
Hep böyle duyarsınız ve doğrudur. Ama hepsi bu kadar değil.
On entend toujours ça mais ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil Harold.
Ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil efendim.
Et ce n'est pas tout, Monsieur.
Sanırım hepsi bu kadar beyler, değil mi?
Je crois que tout est réglé, non?
Bir tane kendimin olsun istiyorum ve hepsi bu kadar da değil.
Je veux la mienne et ce n'est pas tout.
- Hepsi bu kadar da değil. Ben Miller, Pierce ve Colby ile beraber istasyonda.
De plus, Ben Miller, Pierce et Colby sont à la gare.
Hepsi bu kadar da değil.
Et ce n'est pas tout.
- Üzgünüm, ama Fransızcamın hepsi bu kadar. - Sorun değil
- C'est tout le français que je connais.
Hepsi bu kadar da değil.
Si c'était que ça...
- Aslında hepsi bu kadar değil efendim.
C'est plus que cela...
Hepsi bu kadar değil.
- Ce n'est pas tout.
HEPSİ BU KADAR DEĞİL MİLLET!
C'est PAS fini, les amis! ! !
Hepsi bu kadar da değil!
Mais ce n'est pas tout!
Ama hepsi bu kadar değil.
Mais ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar değil.
Et c'est pas tout!
Hepsi bu kadar da değil.
Mais ce n'est pas tout.
Hepsi bu kadar da değil.
Les leurs non plus, je parie.
Dikkat çekecek kadar çok değil. Hepsi bu.
Pas trop, pour ne pas attirer l'attention.
Hiç kimse, Köprüye ulaşamadı, ama Kaptan, uzaysal çarpıtma ile temas kurdu ve şu anda bilinci kapalı durumda. Hepsi bu kadar değil. Neelix'i de kaybettik.
Nous avons aussi perdu Neelix.
Hepsi bu kadar değil.
Ce n'est pas de ça qu'il s'agit.
Hepsi o kadar baba, bu hiç adil değil.
Papa, c'est pas juste. Laisse-la y aller.
Hepsi bu kadar da değil.
Et il n'y a pas que ça.
Hepsi bu. O kadar da değil.
Je n'avais pas envie de partir pour Pâques.
Hepsi de sahtekar değil ya. Üstüme bu kadar gelme.
Là, c'est pareil, y a pas que des malhonnêtes.
Hepsi bu kadar, değil mi?
C'est fini, hein?
Hepsi bu kadar o zaman. Değil mi?
Tout est réglé, non?
Hepsi bu kadar. Yani, istediğin herşeyi yaptık, öyle değil mi?
Jusqu'à présent, nous n'avons fait que ce que vous vouliez, non?
Oh, Tanrım. Ve hepsi de bu kadar değil. Geceleyin Pub'a gelip, kasabayı bir şekilde değiştirmekten bahsediyorlardı.
Ils disaient qu'ils viendraient au pub, ce soir, pour changer la ville.
İşte hepsi bu. O kadar da zor değil.
Tu sais, c'est vrai, on est au paradis.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]