Onları bırak translate French
1,964 parallel translation
Onları bırak, arkadan çıksınlar, olur mu?
Laissez sortir mes enfants par derrière, d'accord? Je ne veux pas de vous.
Hayır, önemli. Yüzbaşı, teğmenim! Onları bırakın yoksa bir tarafınıza sokarım!
Capitaine, lieutenant, range-les ou je te les foutrai dans le cul!
Onları bırak ve geri çekil.
Laissez-les tomber et reculez.
Onları bırak ve beni al.
Libérez-les et je suis votre prisonnier.
Onlar beni bırakınca ben de onları bırakacağım.
Je les laisse se reposer quand ils me laissent me reposer.
Bana ne istersen yap. Yeter ki onları bırak.
Faites ce que vous voulez de moi, mais relâchez-les.
Onları bırak.
Laissez-les partir.
- Dwight, bırak... rahatsız etme onları.
laisse-les tranquille.
Bırak onları!
Laisse-la tranquille!
Bırak onları, Saxon!
Laissez-les partir, Saxon!
Bırak onları!
Laissez-les!
Rahat bırak onları.
Laissez-les.
Onları yarınki sınavdan önce kes, yoksa seni bırakırım.
Coupez-les avant l'examen de demain ou je vous recale.
Onları kesmezsem Valerie beni bırakır.
Si je ne les coupe pas, Valerie me recale.
Onlara kimsenin onlar için senin gibi savaşmayacağını ve eğer seni bırakırlarsa, bunun hayatlarındaki en büyük hata olacağını söyledim.
Je leur ai dit... que personne ne se battrait pour eux comme toi. Et que s'ils te lâchaient, ce serait la plus grosse erreur de leur vie.
Delinda, bırak onları asayım.
Delinda, laissez MOI les accrocher.
- Konuklara bırak onları. Yürü!
- Laisse-les pour les invités.
Önce kuşları kafese kilitle, sonra para karşılığı serbest bırak ve diyorsun ki onları azat edersen Allah'ın merhameti senin üzerine olacak.
D'abord, vous mettez les oiseaux en cage ensuite vous demandez de l'argent pour les libérer et ensuite vous dites que si on les libère alors Allah nous apportera sa grâce.
- Malik bey, bırakın onları gitsinler. - Yoksa
Monsieur Malik, laissez-les partir.
Onları içeri bırak.
Amène-les à l'intérieur.
Bırakın onları!
Lâchez tout!
Bırakın onları!
Lâchez ça!
Bu yüzden salondayken saate bak eğer geriye üç tane uçan tekmen kaldıysa onları yarına bırak ve kıçını kaldırıp buraya getir.
Alors j'exige... que quand tu fais ton sport, tu regardes l'heure et même si t'as encore des exercises a faire, Tu les gardes pour le lendemain, et tu radines ton cul au club.
Onları bana bırak.
Mais je peux quand même m'occuper d'eux, quoi.
Rahat bırak onları, Bly. İşi kabul ediyorum.
Laissez-les tranquilles, Bly.
Bırak onları!
Lâchez-les!
Onları serbest bırakıyorlar.
Je conseille des gamins qui viennent d'être relâchés.
Öfkemi bir kenara bırakıp içeri gireceğim ve onları, bir saniyede birbirlerine düşüreceğim.
On leur met un peu la pression, et ils cafteront en un rien de temps.
Bırakın onları!
Lâchez-les!
Bırakın onları.
Relâchez-les.
Lola, kızları yiyip bitirir, onları yaralı bırakır.
Lola tabasse les filles, les laisse en sang.
Bırakın onları.
Oh, laissez ça.
Evet, onları rahat bırak, yeterince acı çekmişler.
Oui. Vous devez les laisser tranquilles tout de suite. Ils souffrent déjà assez.
Karen onları ofisine bırakır, olur mu?
Karen les apportera à ton bureau, d'accord?
Terörist şüphesiyle tutuklanan kişilerin neredeyse tamamı, suçsuz bulunarak serbest bırakıldı. ... tabi önce siz onları görün diye manşet yapıldıktan sonra.
Quasiment tous les suspects terroristes en détention sont libérés sans qu'aucune charge ne soit retenue contre eux... mais ils ne le sont qu'après que vous les avez vus à la Une des journaux.
Bırak onları.
Lâche-les.
Onlar buraya uzaylılar tarafından bırakılmışlar.
Ils ont été laissés ici par des extraterrestres.
Onları bırak.
Laissez-les aller!
Bırak da onlar karar versin.
Laisse-les en décider.
Bırak onları onlar zaten kurtarıldı
Laisse-les. Je les ai déjà sauvés.
Hey, bırakın onları.
Hé! Hé! Vous!
- Onları biraz rahat bırak.
- Laisse-les faire.
Bırak şu aktörleri. Onlar çatlaktırlar.
Les acteurs, c'est des tarés.
İşiniz bitince bardakları bırakın, bir görevli gelip onları alacak.
Laissez les échantillons dans la cabine, on viendra les récupérer.
Bırak onları. - Yapmayacağım.
- Donne-moi ça.
N'olur bırakın, benim onlar!
Je vous en supplie, à moi!
- Onların dilini mi konuşuyorsun? - Onu rahat bırakın!
laissez le!
Onlar refakatçısız bırakılamazdı.
Ils ne pouvaient sortir sans chaperon, voyons.
Hayır, bırakın onları, lütfen.
Laissez-les, je vous remercie.
Her zaman küçük bir kusurları var çünkü onlardan sıkıldığım zaman onları yalnız bırakıyorum.
et j'ai le sentiment de les perdre de vue dès qu'elles m'ennuient.
- Bırak onları günah. - Thiago'nun hediyeleri nehire düşmüş. - Öyle mi dedi?
Les cadeaux sont tombés dans un ruisseau.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakmam 34
bırakma beni 65
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakmam 34
bırakma beni 65
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın gitsinler 39
bırak artık 86
bırak gitsinler 68
bırak şimdi 60
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın gitsinler 39
bırak artık 86
bırak gitsinler 68
bırak şimdi 60