Bilmek zorundayım translate Portuguese
187 parallel translation
Hepinizin anlamadığı şey şu ki, onun oralarda bir yerlerde olduğunu bilmek zorundayım.
O que você não entende é que tenho que saber que está por perto.
Bilmek zorundayım.
Tenho de saber.
O iş bitti. Lolita, bilmek zorundayım.
- Lolita, eu preciso de saber.
Beni neden hor gördüğünü bilmek zorundayım.
Tenho que saber porque me despreza.
Benim için ne yapabileceğini bilmek zorundayım.
Tenho de saber o quão longe tu podes ir por mim
Bilmek zorundayım.
Eu tenho de saber.
Bilmek zorundayım, Lordum
Eu teria de saber Teria de saber, Senhor
Bilmek zorundayım, Lordum
Teria de saber Teria de saber, Senhor
Gerçeği bilmek zorundayım.
Eu tenho que saber a verdade.
Her yaptığını bilmek zorundayım!
Tenho de saber tudo o que ele faz!
Hangi kesici aleti kullandığını bilmek zorundayım.
Preciso das "Armas e Instrumentos" no ramo, quero saber que ferramenta usou.
Bilmek zorundayım!
Tenho de saber!
Anlıyorum, ama bilmek zorundayım.
É claro. Compreendo. Mas tenho de saber.
Sanırım, ama niye bilmek zorundayım ki?
Acho que sim, mas porque é que tenho de saber? Tu vais estar comigo.
Ölecekse, bunu bilmek zorundayım.
Diga-me : ele vai morrer? Tenho de saber.
Lütfen, bilmek zorundayım.
Por favor, tenho de saber.
- Bunu neden bilmek zorundayım?
Porque me conta isso?
- Bilmek zorundayım.
- Eu tenho de saber.
- Bilmek zorundayım.
- Tenho de saber.
Bilmek zorundayım.
Ouça, tenho que saber.
Bilmek zorundayım, işten çıkarıldım mı?
Preciso de saber, estou despedido?
Fakat o çukura girersem ne olacağını bilmek zorundayım.
Mas tenho de saber o que pode acontecer se entrar naquele buraco.
Bilmek zorundayım Dufresne'ye anlattığın şey doğru mu?
Eu tenho que saber se o que você contou para Dufresne era a verdade.
- Bilmek zorundayım.
- Consegue aguentar ou não?
Ne taşıdığımı bilmek zorundayım.
Preciso de saber o que levo.
Eğer öğretmen olacaksam neden bunları bilmek zorundayım?
Qual é o outro? Para que é que preciso de saber isto, se vou ser professora?
Bu yüzden bilmek zorundayım, bunun üstesinden gelebilir misin?
Portanto, preciso de saber se consegue fazê-lo.
Ben bir dahaki ödeme çekimin nereden geleceğini bilmek zorundayım ama sen değilsin.
Saber de onde vem o meu próximo salário. Mas tu não precisas disso.
Aksini söyleyene kadar tutabilirim ama bir şeyi bilmek zorundayım.
Consigo aguentar até que me diga que não, mas há outra coisa que tenho de saber.
- Ama sen ikna olmadın? - Hastalığın varlığına inanıyorum ama bu şartlar altında daha fazlasını bilmek zorundayım.
- Acredito que há esse distúrbio, mas teria de saber mais.
Onlara ne olduğunu bilmek zorundayım- - Kes'in büyüyüp geliştiğini görmek.. Tom ve B'Elanna'nın arkadaşlıklarını asla bitmeyecek bir ilişkiye döndürüp döndüremeyeceklerini.
Tenho que saber o que vai acontecer com eles... ver Kes continuar a crescer e a aprender... saber se Tom e B'Elanna irão também parar de lutar entre si e desenvolver uma amizade de verdade.
Kendime sürekli bunu söylüyorum, ama bilmek zorundayım.
Tento dizê-lo a mim própria, mas preciso de saber.
Beni destekleyip desteklemeyeceğini bilmek zorundayım.
Tenho de saber se me vais apoiar ou não.
Basitçe bilmek zorundayım.
Tenho que saber.
Bir çığ felaketi filmine 85 milyon $ yatırıyorum karın nerede olduğunu bilmek zorundayım.
Se vou enfiar $ 85 milhões num filme de avalanches... tenho de saber onde está a neve.
Bilmek zorundayım. Gerçeği bilmeliyim.
Preciso de saber uma coisa e quero a verdade.
Ameliyat için geldiğinde,... oğlunuzun adını bilmek zorundayım.
Preciso de saber o nome do seu filho, para quando vier para ser operado.
Ve gerçekten bilmek zorundayım.
Preciso mesmo de saber.
Eskiden onu korumuş olabilirsin ama şimdi... Ne olur! Bilmek zorundayım!
Entendo que o tenha protegido antes, mas agora preciso saber!
Ben aranızda gerçekten ne olduğunu bilmek zorundayım.
Preciso saber o que realmente havia entre vocês.
Neden Luxan'ca konuştuğunu bilmek zorundayım.
Pilot, a nave quer nos matar.
Ortağımla ben üç gündür durmadan bu dava üzerinde çalışıyoruz. Tartışamayacak kadar yorulduk o yüzden yardım edip etmeyeceğinizi bilmek zorundayım.
Eu e o meu colega estamos a trabalhar há três dias seguidos, e estamos cansados para entrar em discussões, por isso, quero é saber se nos ajudam ou não.
Bilmek zorundayım, Paul.
Eu tenho de saber, Paul.
Bilmek zorundayım.
Preciso saber.
Apollo, söylemek zorundayım, senin insan taklidi yapma tarzın çok çarpıcı, ama burada bilmek zorunda olduğum başka şeyler var.
Tenho de admitir, Apolo... A forma como imitas o comportamento humano é notável, mas preciso de saber outras coisas.
Yüzbaşı, kaç tane ana gemiyle uğraştığımızı bilmek zorundayız.
Capitão, temos de saber com quantas naves base estamos a lidar.
Bilmek zorundayım ve siz de...
Mas tenho que saber. E o senhor também tem que saber.
Bunu bana neden yaptığını bilmek zorundayım!
- Quero saber porquê.
Gördüğün gibi, hayatım, beni gerçekten ne kadar hatırladığını ve bundan kime bahsettiğini bilmek zorundayım.
lembras de mim e a quem falou.
Bilmek zorundayım.
Bem, eu preciso.
Buraya nasıl girdiğini bilmek zorundayım.
Eu preciso de saber...
zorundayım 57
bilmem 2708
bilmem ki 316
bilmelisin ki 23
bilmek istiyorum 265
bilmez miyim 74
bilmem anlatabildim mi 75
bilmeni isterim ki 45
bilmem gerek 39
bilmelisin 32
bilmem 2708
bilmem ki 316
bilmelisin ki 23
bilmek istiyorum 265
bilmez miyim 74
bilmem anlatabildim mi 75
bilmeni isterim ki 45
bilmem gerek 39
bilmelisin 32
bilmeni istiyorum 26
bilmezsin 18
bilmek ister misin 36
bilmek mi istiyorsun 18
bilmek istiyor musun 23
bilmen gerekir 21
bilmek isterdim 26
bilmeni isterim 16
bilmenizi isterim ki 40
bilmek istemezsin 61
bilmezsin 18
bilmek ister misin 36
bilmek mi istiyorsun 18
bilmek istiyor musun 23
bilmen gerekir 21
bilmek isterdim 26
bilmeni isterim 16
bilmenizi isterim ki 40
bilmek istemezsin 61