Bir bakıma translate Portuguese
2,233 parallel translation
Bu iblisin gerçekleştirdiği iğrenç eylem bir bakıma hayırlı oldu aslında çünkü sonunda bu canavarların gerçek doğalarını gözler önüne serdi.
Este acto horrível de puro mal é uma bênção, porque nos revela finalmente a natureza real destes animais.
Aslında bir bakıma iyi de hissettiriyor.
A verdade é que me sabe bem ter vindo.
Bir bakıma.
Em parte.
Bir bakıma.
De certa forma, sim.
Bir bakıma, evet.
Tipo, sim.
Bir bakıma ben de görünmezim.
De uma certa forma, eu também sou invisível.
Bir bakıma futbol sezonunun bittiğine memnunum.
Por um lado, fico feliz por a temporada de futebol ter acabado.
Beni kullandığını biliyorum ama bir bakıma böylesi daha iyi.
Eu sei que ele está a usar-me, mas de certo modo, até é melhor.
Bir bakıma.
Em um sentido.
Bir bakıma, evet.
- Mais ou menos isso.
Bir bakıma öyle.
Numa maneira de falar.
Bir bakıma çok masum görünüyor, değil mi?
De certa forma, ela parece tão inocente, não parece?
Belki, bir bakıma.
- Bem... tipo isso, talvez.
Bir bakıma.
Mais ou menos.
Belki Abel'ı kaçırmasını engellemek için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bilemiyorum. Ama Gemma'ya yardım ederek bir bakıma telafi ettim.
Talvez não houvesse nada que pudesse fazer para evitar que o Abel fosse raptado, não sei, mas ajudar a Gemma foi a minha maneira de compensar.
Bir bakıma Batman, burası ilk büyük başarısızlığını yaşadığın yer.
De certa maneira, Batman... este foi o local de seu primeiro grande falhanço.
Alexander Glaser : Nükleer bomba, bir bakıma,... nükleer maddenin, düşünebileceğiniz en basit şekilde düzenlenmiş şeklidir.
De certo forma, uma arma nuclear é a configuração mais simples de material nuclear que se possa imaginar.
Bruce Blair : Bizim için bir bakıma intihar göreviydi.
Para nós era uma tarefa suicida.
Onun tedavisini üstlendim ve ona geçimini sürdürecek bir iş buldum bir bakıma tekrar ayaklarını yere bastırdım.
E então, consegui um tratamento e encontrei um emprego de solda para ela, você sabe, outra oportunidade.
Bir bakıma, hepimiz diş fırçamızı paylaşabileceğimiz o özel kişiyi aramıyor muyuz?
De certa forma, não estamos todos a tentar encontrar aquele alguém especial com quem partilhar uma escova de dentes?
Bir bakıma öyle.
- Numa palavra? Sim.
Sadece bir kameraman değildi. Aynı zamanda bir bakıma suç ortağımdı.
Não se limitava a filmar, era também uma espécie de cúmplice.
Bir bakıma harikaydı.
É óptimo.
Bir bakıma, ama ara sıra hepimiz...
De certa forma, mas todos precisamos acender
Önümüzdeki birkaç yıl ameliyatlara ve kapsamlı bir bakıma ihtiyacı olacak.
Ele está a falar do bebé. Ele precisa de operações e cuidados intensivos nos próximos anos.
Yani bir bakıma, kendi lastiğini kendini patlatacak.
Dessa forma ele... ... esticava o pernil, por assim dizer.
Bir bakıma, kendi anma törenini düzenledi.
- No fundo criou o próprio memorial.
Bir bakıma, bu iş Downton'ın geleceğim olabileceğini fark etmemi sağladı.
De certa forma, este assunto obrigou-me a reconhecer que quero que Downton seja o meu futuro.
Bir bakıma bunun görünüyordu, öylemi?
Suponho que seria algo parecido como isso, não é?
Bak, T-Dub Crystal'i çok iyi tanımıyorum ama anladığım kadarıyla kötü durumda olan iyi bir insan o.
Ouve, T-Dub. Não conheço a Crystal muito bem, mas o pouco que conheço dela diz-me que é uma boa pessoa numa má situação.
Bak, benim çağrılarıma cevap vermezler, ama FBI'dan gelen bir ipucunu belki de ciddiye alırlar.
Eles não atendem as minhas chamadas, mas pensei que se for uma dica do FBI, talvez eles levem a sério.
Bakın, 30 yıldır prim ödüyorum ta ki bu başıma gelene kadar hayatımda bir kez bile hasta olmadım.
Paguei os prémios durante 30 anos e nunca estive doente até agora.
Durup etrafıma bakındım beyaz bir toprak parçası gördüm.
Eu parei, dei a volta... e havia uma mancha de cor branca.
Yeni bir arkadaşıma nasıl birisi olduğumu neler olabileceğimi anlattım ve bana baktığında öyle korkmuştu ki bu bakışı binlerce kez görmek istiyorum.
Estive a falar com uma amiga nova sobre quem sou, quem poderei ser... e a forma como ela me olhou... Tinha tanto medo! Quero voltar a ver esse olhar mais de mil vezes.
En azından Cammy böyle korkunç bir fikir düşünmüyor, bak.
Viste, pelo menos Cammy não acha que é uma má ideia.
Tamamen mekanik bir medeniyet olabilirler. Fizikçi Paul Davies buna katılıyor. Benim bakış açıma göre, biyolojik zeka, evrendeki zeka evriminde sadece geçici bir aşama.
Steve Furber, engenheiro de computação da Universidade de Manchester, procura descobrir se a identidade humana pode ser construída.
Gözaltı torbalarıma, cildime bir bak.
Vê as minhas rugas, a minha pele.
Bir bakıma, bu Kate'de özel bir şeyler var.
Sim, bem, há qualquer de coisa especial na Kate.
Bir bakıma benziyoruz.
Não podiam ser mais parecidos?
Bakın, bu konuyu bir daha açmamı istemediğinizi biliyorum. Ama mecburum, çünkü vicdanıma aykırı geliyor!
Sei que não quer que mencione isso de novo... mas tenho de fazê-lo, pois acho que é irresponsável.
Bak, Paige'e yaptığım kötü bir şey değil.
Ouça, o que eu fiz à Paige não é uma coisa má.
- Bakın Bay Vobernick antinausea ilaçlarını kullanırken böyle bir şey yapmanız çok büyük hata olur ama size yarayacak bir şey bulacağıma söz veriyorum.
Muito bem, Sr. Vobernick, foram um fracasso os medicamentos para os vómitos, mas prometo que vou encontrar algo que resulte.
Bak bunun bir işe yarayacağına sinirlenmeyeceğime ya da hıncımı senden almayacağıma söz veremem.
É o seguinte : Não posso prometer que isto vá funcionar ou que não fico chateada e não te vá acusar.
Bak Duncan, başıma bir sürü şey geldi.
Duncan, eu passei por cenas.
Bak, toplantılarım, çöp isyanı ve huysuz bir çocuğum var ve profesyonel yardıma muhtacım.
Olha tenho reuniões, uma greve de lixo, uma criança com problemas, preciso desesperadamente de ajuda profissional!
Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama benim bakış açıma göre, bu sahnenin hiç bir mânâsı yok.
Peço desculpa, incomodar-vos, mas... Na minha opinião, esta cena não faz sentido.
Sadece bir bakış açısına ihtiyacım var böylece hayatıma tarafsız bir şekilde bakabileceğim.
Só preciso de um pouco de perspectiva para que possa ver a minha vida com alguma objectividade.
Sonra kaldırıma çıkıyor, duruyor, ayaklığı açıyor, kaskını çıkarıyor. Bir bakıyorsun, bir kızmış...
Depois ele sai para o passeio, para... baixa o suporte de apoio, tira o capacete, e ele é ela.
Etrafıma bakıyordum ve ve bir işçi ortaya çıktı ve elindeki matkapla bize saldırmaya başladı!
Só andava a dar umas voltas... E então surgiu um trabalhador que nos atacou um berbequim!
Şu yaptığıma bir bak.
Vê só o que me aconteceu...
Etrafıma bakıyorum da aramızda bir kaçımız böyle kötü günleri ardımızda bırakmış fosilleriz.
Olhando em volta, vejo que muitos de nós somos verdadeiros fósseis que já viveram muitos maus dias.
bir bakıma evet 17
bir bakıma öyle 27
bir bira 56
bir bak 140
bir bilsen 22
bir bardak su 34
bir bardak su alabilir miyim 42
bir bebek 44
bir bardak 18
bir bakar mısın 19
bir bakıma öyle 27
bir bira 56
bir bak 140
bir bilsen 22
bir bardak su 34
bir bardak su alabilir miyim 42
bir bebek 44
bir bardak 18
bir bakar mısın 19
bir bakabilir miyim 22
bir baksana 40
bir baba 17
bir beyefendi 18
bir bu eksikti 116
bir bakalım 968
bir bayan 21
bir bakacağım 28
bir b 23
bir bakarım 16
bir baksana 40
bir baba 17
bir beyefendi 18
bir bu eksikti 116
bir bakalım 968
bir bayan 21
bir bakacağım 28
bir b 23
bir bakarım 16