English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Bir beyefendi

Bir beyefendi translate Portuguese

1,151 parallel translation
Bir beyefendi her şeyi yaşar.
Um cavalheiro consegue ultrapassar tudo.
Bir beyefendi davranışlarının sorumluluğunu kabul eder, etkilerinin ağırlığını göğüsler. Kendi başlatmayıp onlara sadece uymuş olsa bile.
Um cavalheiro aceita a responsabilidade pelos seus actos, carrega o fardo das consequências dos mesmos, mesmo que ele próprio não os tenha instigado, mas apenas acedido a eles.
Zengin biri olmalı. Bilirsin, bir beyefendi.
Deve ter sido um tipo rico, um cavalheiro.
- Bir beyefendi bekliyor.
- Há um cavalheiro à espera.
- Burada da bir beyefendi var.
- Também estou com um cavalheiro.
Bizimle birlikte bir beyefendi var burada.
Temos aqui um senhor connosco.
Bir beyefendi geldi, bir şey bakanı olduğunu söylüyor.
Chegou um senhor, ele diz ser o ministro de não sei o quê.
Büyük aktöre. Oh, daha iyi bir beyefendi henüz gelmedi.
Não há melhor cavalheiro neste mundo.
Bir beyefendi!
Ah, um cavalheiro!
O bir beyefendi.
É um cavalheiro.
Tam bir beyefendi olduğu her halinden belliydi.
Notei que ele era um cavalheiro.
- Yakışıklı ve tam bir beyefendi.
Bem-apessoado, e um cavalheiro.
Sizin gibi bir beyefendi nasıl önlükler, kuşaklar takar tanımadığı insanlarla el sıkışır, anlayamıyorum.
Nunca percebi como homens direitos como você podem aparecer de avental e cinturão, e apertar a mão a desconhecidos.
Kız kardeşimin tanıdığı bir beyefendi vardı. Büroda görevli ; küçük, domuza benzeyen... ve yüzü pek sevimsiz olan birisiydi.
A minha irmão conhecia um senhor, funcionário num escritório, baixo, porcino, com um rosto extremamente desagradável.
Uzun boylu, 1.90 boyunda, sarı saçlı bir beyefendi tanıdık geliyor mu sana? Bir çiftçi kadar güçlü, Amerikalı değil. Aksanı Alman gibi.
- Mas conhece um homem louro, com 1,95 metro, físico de lavrador, estrangeiro, com um sotaque da Alsácia?
Sanırım kendisi 40'ına yakın bir beyefendi?
É um senhor de perto de 40 anos?
Bekâr bir beyefendi kendini oyalamak zorunda.
Um cavalheiro solteiro tem que se divertir.
Çok sportmen bir beyefendi.
T. Um cavalheiro muito desportivo.
- Hep bir beyefendi gibi davranıyordu.
- Sempre se portou como um cavalheiro. - Sim.
- Evet. Bir beyefendi.
Um cavalheiro!
Eminim bir beyefendi olmalı?
Mas... não teria que ter um senhor?
Bence hala günün birinde bir beyefendi olabilirsin... tabii eğer nezih toplumun kurallarını anlar ve onlara uyarsan.
E penso que um dia serás um cavalheiro... isto, se decidires guiar-te pelas regras da sociedade.
Aşağıda bekleyen siyah bir beyefendi var.
Sarah, tem um homem de cor lá embaixo. Ele diz que quer falar com você.
Kedisini arayan bir beyefendi.
- Um senhor'à procura do gato.
Sizinle bir iki kelime konuşabilir miyiz, beyefendi?
Senhor Conde, só uma palavrinha, por favor.
YaşIı bir beyefendi bu paketi size ulaştırmamı söyledi.
Muito obrigado, Sr. Perks.
Ama yaşIı beyefendi ile konuşmak istediğim bir konu daha var.
O tipo que raramente acontece.
"Çok Sevgili Beyefendi, Sizden bir şey rica edebilir miyim? " Şimdi trenden inip, bir sonraki trene binebilir misiniz?
" Meu querido Sr. idoso, quero-lhe perguntar uma coisa, por favor.
Sanki bir turist, beyefendi. Ama burada kalıyor.
Age como um turista que vai a algum lugar, só que ele fica.
Ama muhtemelen bilmediğin bir şey diyeyim : Şu iki... nasıl desem, iki "beyefendi" yi buldular yolda.
Mas o que não sabes é que encontraram esses dois, digamos, "cavalheiros", na estrada.
Çünkü beyefendi çekip gitmeyi ve Tony'nin karısıyla bir daha görüşmemeyi kabul etti, eğer... eğer Tony... eğer Tony ona 50,000 dolar verirse.
Porque o cavalheiro concordara em desaparecer e em nunca mais ver a mulher do Tony, se o Tony... Se o Tony lhe desse 50 mil dólares.
Birkaç dakika sonra bir sıra tüfekli beyefendi gördüm.
Alguns momentos depois, deparei com uma linha de cavalheiros armados.
Gerçek bir Bavyeralı beyefendi gibi bir pazar gezmesinde...
Passeando, como um bom burguês bávaro, ao domingo.
Birkaç beyefendi vardı. Sanırım bir tanesi başpiskopos tarafından gönderilmişti.
Havia senhores, acho que um vinha da parte do arcebispo.
Ben dün gece bir başka beyefendi ile burada idim. Doğru mu?
Eu estive cá na noite passada com outro cavalheiro, certo?
"Burgundialı dört beyefendi tarafından.. ... Üç güzel Canterbury fahişesine bir öğle yemeği teklifi!"
"Uma ceia oferecida por... 4 cavalheiros burgueses... a 3 amáveis putas da Cantuária!"
Dinleyin beyefendi, ben bir senaryoyu seversem oynarım.
Sabe, quando gosto de um cenário, aceito-o.
- Bir beyefendi sizi görmek istiyor.
Um senhor à sua procura.
Bu beyefendi zengin ve cimri bir Yahudi.
Este senhor é um judeu rico e avarento.
Bu bir yangın, beyefendi. Bütün yangınlar kötüdür.
É um incêndio e todos eles são maus.
Hanımefendi sakin bir yaşamı tercih ediyordu, daha doğrusu... kadınlarda tevazuu ve sükuneti seven beyefendi onun adına bu tercihi yapmıştı.
Ela prefere a tranquilidade ou, melhor dizendo prefere-a ele por ela... gostando de comportamento reservado numa mulher.
Beyefendi halledebilecekse, bir sakıncası yok.
Se o cavalheiro pode andar, está tudo bem.
Bu beyefendi küçük bir kaza geçirdi.
Este senhor teve um ligeiro acidente.
Hattie, beyefendi bir arkadaşın geldi!
Hattie, você conseguiu um amigo de cavalheiro!
Sizi temin ederim beyefendi, David çok dikkatli bir şofördür.
Garanto-lhe, senhor, que o David guia com muito cuidado.
Beyefendi, bu fotoğraftaki şayet sizseniz en kısa sürede bizi arayın, sadece önemli bir olaya tanıklık ettiğiniz için değil özellikle kendi hayatınız ve sevdiklerinizin hayatı tehlikede olduğu için.
"Senhor, se essa foto é sua peço que nos procure o mais rápido possível não só porque você é testemunha de um importante acontecimento mas também porque sua vida e a vida dos seus correm grande perigo."
Beyefendi bir şişe daha "Chateau Latour" arzu ederler miydi?
Outra garrafa de Château Latour. Monsieur.
Evet beyefendi, paraya sıkışmış genç bir adam...
Sim, senhor. É um jovem que precisa de dinheiro.
Sizden küçük bir ricam olacak beyefendi.
Senhor, quero pedir-vos algo.
Beyefendi dürüst bir komiserdir, hiçbir şeyi unutmayacaktır. Dediği kadarıyla bu onun işi.
Senhor, este é um Comissário honesto, que, segundo me disse, não esquecerá o seu ofício.
Tüm dünya sizin çok ağzı sıkı ve beyefendi biri olduğunuzu... biliyor. Sadece kralların ve başbakanların sırlarını saklayan biri değil... aynı zamanda başı dertte bir kadın görüp de yardım etmeden... durmayı aklına getiremeyecek birisiniz.
Toda a gente conhece o seu estilo discreto, que teve o privilégio de conhecer reis e ministros, sempre conhecido por salvar uma mulher em perigo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]