Acıklı translate Russian
6,063 parallel translation
# Bazıları acıklı şarkılar söylemek için doğar #
* Кто-то родился, чтобы петь блюз. *
Acıklı. İyi geceler.
И грустный.
Bu, duyduğum en acıklı şeydi.
Это самое жалкое из всего, что я когда-либо слышал.
Bu acıklı biraz.
Какой же ты жалкий.
Ben de tam şeyi açıklıyordum yeni bir hayır şeyi acınacak haldeler.
- Доктор Мэйс, я как раз рассказывал о новом... Филантропическом... Несчастные создания...
Bu konu açıklığa kavuştu sanırım.
Я думаю, этот вопрос может быть закрыт.
Aslında bir iki konuya açıklık getirmenize ihtiyacım var.
Но, признаюсь, пару пунктов я всё же хотел бы уточнить.
- Tamam, tüm bunların mantıklı bir açıklaması var ve ben bunu çözeceğim. - Evet, fark ettim.
- Точно, мне тоже так показалось.
En azından bu, neden eve gelmediğini açıklıyor.
Хотя бы понятно, почему он не вернулся домой.
Bu da iş fırsatlarını nasıl kaybettiğini açıklıyor işte.
- Это бы объяснило, куда деваются его предложения о работе.
Bir açıklık gerekiyor.
Прошу чёткого ответа.
İçinde bulunduğu durumla ilgili kafası karışmıştı, ve ben de, ona söyleyerek işleri açıklığa kavuşturmanın yardımcı olabileceğini hissettim.
Она запуталось, и я... Я подумал, что сказанное, поможет ей прояснить некоторые вещи.
Evet, kızım canını acıttığında veya bir şeylere kızdığında hayal kırıklığına uğradığında yapıyor.
Да, вроде как мой дочка и сейчас иногда когда она, э-э, больно или я злюсь, или... Разочарован.
Şu konuyu açıklığa kavuşturalım.
Итак, позвольте мне получить это прямо.
Bu iş açıklığa kavuştuğunda elinde bir özür sepetiyle geleceksin.
Когда всё выяснится, придется вам хорошенько передо мной извиниться...
Ayrıca bazı şeylerin açıklığa kavuşmasına da yardımcı oldu.
А еще для меня прояснились некоторые вещи.
Tyler'ın bağımlı oluşu pek çok şeyi açıklıyor.
То, что Тайлер - наркоман, многое объясняет.
-... en mantıklı açıklaması sanırım.
Что совершенно глупо.
Bu, güzellik dergilerini açıklıyor.
Ну, это объясняет... журналы мод.
Fakat beni oğlun olarak bildiğin zamanlar da olmuştu. Bütün bu hayal kırıklıkları olmadan önce, ihanetler açığa çıkmadan önce.
Все же было время когда ты знал меня как своего сына, время перед всеми разочарованиями, открытием предательства.
Yani bunlar neden beni öpmediğini açıklıyor.
Теперь твое нежелание целовать меня обрело смысл.
Eğer isteseydim neden öpmeyişimi açıklıyor. Ama isteyen olmadı.
Вот почему я не стала бы целовать тебя, если бы захотела, а я не хочу.
Çünkü bu ifşa ile her şey açıklığa kavuşacak.
Потому что с этим открытием все станет понятно.
Birkaç yıl önce bana bıraktığı mesajı buldum, listeyi açıklıyordu.
Несколько лет назад я нашел послание, которое он мне оставил, в котором рассказывается о списке.
Banka soyguncusuymuş, Starling Bankası olayını açıklıyor.
Серийный грабитель банков, что объясняет зачем ему Старлинг Нэшенал.
Bu da güvenlik kamerasının yönünü açıklıyor.
Что объясняет такое направление этой камеры охраны.
Durum açıklığa kavuşur kavuşmaz başkente yola çıkacağız Sayın Bakan.
Как только я получу разрешение, мы отправимся в Вашингтон, господин секретарь.
Bu neden bozulduğunu açıklıyor.
Понятно, почему он сломался.
Korkarım bu arınma seramonisi, bizim konuşmamızın açıklığı için faydalı olmadı.
Боюсь, эта парилка не вносит ясности в наши беседы.
Bu erimeden sonra neden hiç radyasyon olmadığını açıklıyor.
Это объясняет почему не было радиации после взрыва.
Bu adamın rap'teki karışıklıkları sokak ve D-Boy sözleri açısından Tupac'la eşit düzeyde.
- По изощренности текстов парень Тупаку фору даст, тут тебе и улица и наркотики.
Onda çok büyük bir utanç ve kendini aşağılık hissetme duygusunu ateşlese de sıklıkla eskort kiralardı. Sonuç olarak da başka zararlı eğilimleri açığa çıkardı.
Частое использование эскорта порождало в нём чувство огромного стыда и отвращения к себе, что в свою очередь, порождало тенденцию к саморазрушению.
Kimisi açıklığın ve özgürlüğün tadını çıkarıyordu.
Кто-то искал открытости и свободы.
Fakat şunu açıklığa kavuşturalım polis geri dönecek mi?
Но просто... просто для ясности... полиция ещё вернётся?
Bu her şeyi açıklıyor.
Это все объясняет.
- Neyi açıklıyor?
- Объясняет что?
Açıklığa kavuşsun diye soruyorum. Gündüz "Sonsuza kadar uzak mesafe ilişkisi yürütmeyeceğiz" derken ne demek istemiştin?
Так, просто чтобы уточнить, раньше, когда ты сказал, что отношения на расстоянии не навсегда, что ты имел в виду?
Bu seri cinayetleri açıklığa kavuşturduğu için övülecek.
Он получит голоса за раскрытие серийных убийств.
Şunu açıklığa kavuşturayım.
Позвольте мне сделать заявление.
Bu, kasabaya bölüm bölüm elektrik verilmesini açıklıyor.
Это объясняет, почему электричество поступает в город по одному кварталу за раз.
2016 için adaylığımı açıklıyorum.
Я объявляю о своей кандидатуре на выборах 2016.
Bu yüzleşmeyi konuyu açıklığa kavuşturmak için düzenledim.
Я решила провести очную ставку, чтобы прояснить ситуацию.
Bu yükselen değerlerini açıklıyor.
Это объясняет ее сумасшедшие показатели.
Bu, beta blokerlerin onu neden kötüleştirdiğini de açıklıyor.
Это объясняет, почему ей хуже от бета-блокаторов.
- ve felci açıklıyor.
- и потом инсульт.
Önce birkaç şeyi açıklığa kavuşturmak istiyorum. Önce mi?
Сначала, я хочу кое-что разъяснить.
- Bu da açıklıyor ki... - Lila'nın telefonunu aldı...
И это объясняет... — Она взяла телефон Лайлы...
Bunu açıklığa kavuşturacak olursak o gece Bay Lahey'le eşiniz arasında fiziksel bir münakaşa olduğunu mu iddia ediyorsunuz?
Давайте проясним... Вы заявляете, что между вашим мужем и Нейтом в ту ночь была потасовка?
Şunu açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Я буду откровенна.
Derin bir anlamı olduğunu fark etmemişim. Şimdi açıklığa kavuştu ama.
Я не знал, что это как-то зашифровано, но теперь мы это прояснили.
- Bir şeyi açıklığa kavuşturmalıyız.
— Мы должны кое-что уточнить.