Bu sayılmaz tradutor Espanhol
1,286 parallel translation
Bu sayılmaz.
Esa no cuenta.
Bu sayılmaz.
Eso no cuenta.
Kötü güçlerini kullanıyorsan, bu sayılmaz, tamam mı?
Si usas tus poderes malignos, no cuenta, ¿ vale?
Bence bu sayılmaz. Havalandırmayla ilgili bir haber var mı?
Ah, creo que eso no cuenta.
Tanrım. Bu sayılmaz. Tamam mı?
Escuche, eso no cuenta. ¿ De acuerdo?
- Bu sayılmaz.
No cuenta.
Bu rüşvet sayılmaz mı?
¿ Es esto un soborno?
Ama eğer biz sadece bir eve gidip kostümlerimizi göstersek bu tam olarak "Hediye yada Ceza" sayılmaz. Ve bize şekerleme verdiklerinde....... almamak kabalık olur, değil mi?
Si nosotros vamos a una casa y mostramos nuestros disfraces tecnicamente no es truco o treta y si ellos nos dan golosinas sería grosero no agarrarlos, verdad?
Bu pek de doğru sayılmaz.
Eso no es del todo cierto.
Eğer biri çocuk istiyor, diğeri istemiyorsa, bu iyi sayılmaz, değil mi?
Si uno quiere hijos y el otro no, no es cosa buena. ¿ Cierto?
Gerçi bu nerede başına gelse, pek iyi bir durum sayılmaz.
Supongo que tampoco seria bueno en cualquier otro sitio.
Bu sayılmaz.
En realidad, no cuenta ".
Bu da yalan sayılmaz.
Eso no es del todo errado.
Bu uyarıcı bir cümle sayılmaz.
Es un mero giro del lenguaje.
Bu bir yarışma sayılmaz. Evet.
No había mucha competencia.
Teknik olarak bu bir yalan sayılmaz.
Técnicamente, no fue una mentira.
- Bu pek avuntu sayılmaz.
- No es un gran consuelo.
Sence bu abartılı sayılmaz değil mi?
¿ No crees que es algo exagerado?
Yani bu pek bizim hatamız sayılmaz.
Resulta que Billy es gay ahora, pero eso no es nuestra culpa.
- Bu sebep sayılmaz.
- Eso no es computable.
Bu akşam yemeği sayılmaz ki.
Eso no es una cena.
Bu, gerçek çay sayılmaz ki.
Eso no es te de verdad, ¿ no?
Yalnız olduğunu sandığınız şeyle gerçekte ne olduğu iki farklı şey. Bu fark pek de önemsiz sayılmaz.
Es que, lo que pensamos que sucedió y lo que de hecho sucedió no siempre son lo mismo.
Biz konuşurken bu arada Hawaii deki inanılmaz fırtına devam ediyor bu arada Liman devriyesi ve sahil güvenlik çok sayıda kurtarma için çalışmalarını sürdürüyor.
Esta impresionante tormenta está llegando a Hawai en este momento y a la patrulla del puerto y guardia marina les faltan hombres para ayudar.
Bu iyi bir sigorta sayılmaz mı?
Ahora, ¿ no sería eso una buena póliza de seguro?
Eh, bu fena sayılmaz.
Nada mal.
Hey 7 güzel atış yaptın, bence bu pislik sayılmaz.
Tuviste siete innings buenos. No fue un desorden.
Bu ejder çok da büyük sayılmaz.
Pero este dragón no es uno grande.
Yine de, bu büyük düşünürler listesi Jacques Derrida olmaksızın tamamlanmış sayılmaz.
Y aún, esta lista de grandes pensadores... no estaría completa sin Jacques Derrida.
Bu pek sağlıklı bir tavır sayılmaz.
- No es una actitud muy saludable.
Bu tamamen doğru sayılmaz.
Eso no es del todo cierto.
- Bu çok sayılmaz.
Eso no es mucho.
Bu arada... Sen de bunu yapmak için fazla yaşlı sayılmaz mısın?
Aparte, eres demasiado viejo para hacer eso.
Bu, yeterli sebep sayılmaz.
Esa es una razón suficiente.
Bu da tam bir sohbet sayılmaz.
- Eso no es una conversación
Hayır. Pekala. Seni kucağımda taşımamı istiyorsan, gerçekten bu benim için hediye sayılmaz.
No está bien pero si quieres que te abraze por un minuto, entonces no es mi regalo.
Tamam, bu bir randevu sayılmaz.
Esto no es una cita.
- Onun parasının peşinde değilim ama buna hazırlıklı olmak, başarısız olmasını beklemek bu fikri gündeme getirmek, ne cevap vereceğimi bilmiyorum. - Pek sayılmaz.
- No mucho.
Farketmişsinizdir ki bu bir çocuk tabutuydu Bay Wyndam-Pryce pek ağır sayılmaz.
Quizás también descubra que el ataúd de un niño, señor Wyndam-Pryce no pesa nada.
Ve şey... bu bir ilişki sayılmaz.
siendo educado, y, um... no hay una relación.
Ama bu pek Ferrari yakıtı sayılmaz, değil mi?
Y esto.... no es exactamente el Ferrari de los combustibles, ¿ no crees?
Bu hediye sayılmaz.
No es un regalo.
- Bu alandaki deneyimimin kısıtlı olduğunu kabul edebilirim. Ama kişisel bariyerleri zaten atlamış sayılmaz mıyız? - Tamam.
Mi experiencia en esta área es limitada pero, ¿ no cruzamos ya la frontera de lo personal?
Beni çoktan kaybettiğinizi düşün, ki bu da yalan sayılmaz.
Haz que estoy lejos de aquí. Lo que es Verdad.
Bu mantıksız sayılmaz değil mi?
Eso no es poco razonable, ¿ verdad?
Şey, bu da pek kötü sayılmaz.
Bueno, esto no es tan malo
- Yalnızca gerçekleri çarpıtıyorum. Bu yalan sayılmaz.
- Yo Diría que es una súper mentira.
- Ona ders çalıştığımı söyle. Ki öyle yapıyorum. Bu yalan sayılmaz.
Dile que estoy estudiando, lo cual es cierto... así que no mentirás, ¿ de acuerdo?
- O yüzden bu tam bir set sayılmaz.
Compraron muchos el año que el Sr. Lipper estuvo paralizado.
- Çimlerin üzerinde bu şekilde yürüyerek? - Hayır, pek sayılmaz.
No, realmente, no.
Durumu pek iyi sayılmaz. Dalağını alıp karaciğerini onarmaya çalıştım ama böyle bir yerde ancak bu kadar oluyor.
Le quité el bazo y traté de repararle el hígado... pero, a lo mucho, ésta fue una cirugía de carnicería.
sayılmaz 64
bu sabah 343
bu sabah nasılsın 16
bu şarkı 23
bu sana 142
bu saçmalık da ne 22
bu sana ders olsun 23
bu saçmalık 450
bu sadece bir oyun 48
bu sayede 46
bu sabah 343
bu sabah nasılsın 16
bu şarkı 23
bu sana 142
bu saçmalık da ne 22
bu sana ders olsun 23
bu saçmalık 450
bu sadece bir oyun 48
bu sayede 46