English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Y ] / Yukarı

Yukarı tradutor Francês

32,917 parallel translation
Yukarı çıkarken...
Dispersez-vous autant que...
- Yukarıya kur. - Tamam.
Place-les en haut.
Yukarıda aç olan var mı?
Quelqu'un a faim, là-haut?
Laboratuvarıma gel. Sadece yukarı gel.
Viens à mon labo.
Yukarıya mı çıkacağız?
On va y aller?
Peki yukarıya nasıl çıkacağız?
Comment on y monte?
Yukarıya tek başına çıkmana izin vermem.
Je ne te laisserai pas y aller seule.
- Yukarıda durumlar nasıl?
Comment ça se passe en haut?
Yukarı kattaki Monte ve ailesini davet ettim.
Qui ça? Ok, j'ai invité Monte et sa famille de l'appartement du dessus.
Hadi, Barry bizi yukarıda istiyor.
Viens, Barry nous demande en haut.
Eller yukarı polis.
Les mains en l'air.
Şimdi sıra sizde, eller yukarı.
À ton tour. Les mains en l'air.
Sırf ellerin yukarı da diye seni vurmayacak değilim.
Vos mains en l'air ne m'empêcheront pas de tirer.
Atlanta şehri için gecenin son atışında gelen sıkı vuruş, herkese yeniden güçlü bir umut verdi, sopadan çıkan sesle bütün gözler yukarı çevrilmişti, herkes kapkaranlık gökyüzünde yükselen küçük beyaz noktaya bakıyordu, herkes topun duvarı aşması için dua ediyordu.
Pour la ville d'Atlanta, c'était un puissant espoir... un hard swing en bas de la neuxième, le craquement de la batta et tous les yeux tournés vers le ciel, regardant un petit point blanc à travers le ciel noir et sombre, priant pour qu'elle passe par dessus le mur.
Bizi yukarı aldığınız için teşekkürler.
Merci de nous avoir laissés entrer.
Yukarıya silahlı askerleri koyarsak dikkat çeker.
Des gardes armés seront visibles du dessus.
Yukarıda asker olmayacak demiştim!
J'ai dit pas de gardes armés sur le mur!
Brennan'dan aşağı yukarı 125 kilometredir ancak bizim için dünyanın öbür ucu gibiydi.
C'est à peine à 130 kms de Brennan, mais pour nous ça semblait comme un monde lointain.
Aşağı yukarı 50.
150 000, à peu près.
O yukarıda.
Elle est à l'étage.
Yukarıda kalmak için neyi feda edeceksin?
Qu'es-tu prêt à sacrifier pour rester au top?
- Yukarıdayım Wally.
- Wally, je suis à l'étage.
Onu yukarıda çıplak olsun istiyorum.
Je veux qu'elle soit nue en haut.
Seni yukarıda çıplak istiyormuş.
Elle vous veut nue en haut.
Yukarıda olabilir.
Elle pourrait être en haut.
Oda yukarıda.
C'est en haut.
Ağlarsa yukarı çıkar.
S'il pleure, emmène-le là haut.
Gel hadi. Yukarı çıkalım.
Allez, on monte.
Evet. Kuzey Kaliforniya'nın yukarısında...
Oui, en Californie du Nord.
California ve Seventh'dan yukarı gitmenizin imkanı yoktu.
Ni à l'angle de California et de la 7e.
Yukarı katlardaki banyoyu kullanma iznin yok. Ciddi bir kural bu.
Maintenant, tu n'es pas autorisé à utiliser la salle de bain aux étages supérieurs, c'est une politique stricte.
Yukarıda bırakman gerekiyordu.
T'étais supposé le laisser à l'étage.
Hem şuraya bak, yüzeyden yukarıda.
Regarde, ce n'est pas rattaché au sol.
- Gidelim. Yukarı.
- Allons à l'étage.
Pazartesi günü Arizona, Nevada ve California sonra Salı günü de Orta Batı'nın yukarısı.
Lundi, l'Arizona, le Nevada et la Californie, mardi, le nord.
Hadi yukarı çıkalım.
Viens à l'étage.
Görünen o ki, fren pedalına basmaya çalışıyormuş ama yukarıdaki yolda hiç fren izi yok.
Il semble essayer d'appuyer sur la pédale de frein, mais pas de traces de freinage.
Dur tahmin edeyim, yukarıda hala onun parfümünün kokusunu alabiliyorsun.
le premier étage sent encore son parfum.
Gel yukarı.
Assieds-toi.
Kendi katından beş kat yukarıda değil misin sen, Parrish, yoksa yurtiçi kargo hesabını kullanmak için mi uğradın?
Tu ne serais pas cinq étages au-dessus de ton grade, Parrish ou tu viens utiliser notre compte Fedex?
Yukarıdaki dünyayı, tatlarını, kokularını özledim.
Je regrette le monde surtout les goûts, les odeurs.
Yukarıdaki küçük tik tak sesini duydun mu?
As-tu entendu le petit tic là-haut?
Beni dinle... Şimdi yukarı çıkıp bebek partisini kan gölüne çevirebiliriz. Ya da sen beni sevgilime götürebilirsin.
- Écoute-moi, on peut monter, faire de cette fête un bain de sang ou tu peux m'emmener voir ma copine.
İlla başımı aşağı indirip yukarı bakmam gerekirdi.
Je dois me rappeler, menton en bas, yeux levés.
Yukarı Doğu Yakası'ndaki dairemde.
Dans mon appartement dans l'Upper East Side.
- Neredesin? - Camille'in dairesinde, Yukarı Doğu Yakası'nda.
- Dans l'appartement de Camille, Upper East Side.
Eliot, tatlım, belki sen ve ben yukarı çıkıp dinlenmeliyiz.
Peut-être que toi et moi devrions monter et nous reposer. Attends.
Annenin ellerini sen de gökyüzü üstümüze düşmesin diye ellerinle yukarı kaldırıyorsun gibi.
Je vois les mains de ta mère, car comme elle, tu retiens le ciel pour nous les mortels ainsi, il ne nous tombe pas sur la tête.
Yukarı, Bumble!
Avancer, Bumble!
Yukarı bak ufaklık.
Lève les yeux, petit homme.
Cameron seni yukarı çağırıyor.
Donna!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]