Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ I ] / Iyi o zaman

Iyi o zaman перевод на португальский

6,095 параллельный перевод
İyi o zaman sanırım artık hepsi geride kaldı.
Óptimo. Então acho que... Acho que está tudo bem.
- Oldu o zaman, hepimiz tanıştık ve herkes en iyi arkadaş, ne oluyor?
- Está bem. Agora que estamos todos familiarizados e somos os melhores amigos, o que se passa?
- İyi. Uyansın o zaman.
Vamos deixá-lo acordar.
Hiçbir zaman babanızın o kadar da iyi bir kısmet olduğunu düşünmemiştim.
É engraçado. Nunca pensei que o teu pai fosse assim tão poderoso.
O zaman sanırım seni gayet iyi tanımışım.
Então acho que te conheço muito bem.
İyi, o zaman senin için bir işim var.
- Ótimo. Tenho um trabalho para ti.
Senato babamın peşine düştüğü zaman onu odada tutmak için savaştım ama sanırım bu pek iyi bir fikir değildi.
Lutei para manter o meu pai no poder quando o Senado veio atrás dele e não sei se foi uma boa ideia.
O zaman Wu'nun bunu neden getirdiğini sormak için iyi bir zaman değil sanırım.
Acho que agora não é uma boa altura para perguntar porque o Wu trouxe isto.
Hatta bir bakıma iyi bile olmuş o zaman.
De alguma forma, isso até é uma boa notícia.
Birkaç günlük izin istemek için iyi bir zaman galiba.
Este parece ser o momento certo para pedir uns dias de folga.
Çok iyi bir avukatsın ya hani. Louis, o zaman daha açık konuşayım.
Louis, então, deixa-me ser clara agora.
En önemlisi de, ilk kez bir kız seninle bu kadar iyi anlaşıyor ve her zaman dediğim gibi, seni olduğun o harika kişi olarak seviyor.
E, mais importante, é a primeira miúda com quem te vi, que realmente te percebe e aprecia pela pessoa maravilhosa que sabes que és.
O zaman onlardan biri olmasınız iyi olur, çünkü sizin Amirliğinize ihtiyacım var.
Espero bem que passe a ser, porque preciso de si no comando.
O zaman onlar için iyi de olamam.
Então não sou bom para elas também.
Arabayı çizdirmesem iyi olacak o zaman.
É melhor que não o risques.
O zaman gitsem iyi olur.
- Então é melhor eu ir.
Bir zaman gelecek... Yani, bir seçim istesem yeterince iyi olduğumda bunu yapmam gerekecek.
Vai chegar a uma altura... quero dizer... se puder escolher... vou ter de o fazer... enquanto ainda estiver consciente.
O zaman gitsek iyi olur.
Então é melhor ir andando.
O zaman iyi bir fikir gibi görünüyordu.
Pareceu-me uma boa ideia, na altura.
İyi ki iki işte çalışıyorum o zaman.
Ainda bem que tenho dois trabalhos.
O zaman neden bu kadar iyi davranıyorsun?
Porque está a ser simpática?
O zaman karar verildi : Sen iyi bir ödleksin.
És uma boa pessoa mariquinhas.
Pek iyi değil. Git o zaman.
Então, vai.
- İyi o zaman. Biz gidiyoruz. Çünkü bu kadınla bir saniye daha yan yana durmayacağız.
- Então vamos embora, porque não passamos nem mais um segundo com esta mulher!
O zaman bardağı doldursan iyi olur.
Sugiro que uses o primeiro no segundo.
Belki de zamanımızı senden konuşarak geçirmek daha iyi olur.
Talvez aproveitemos melhor o nosso tempo a falar de si.
- O zaman daha iyi bir fikir sun bana.
Então por favor dá-me um ideia melhor.
Mesele şu ki bir kez konuşmaya başladığımda sonunda her zaman daha iyi hissederim.
Mas o facto é que quando converso sobre isso sempre acabo por sentir-me melhor.
O her zaman iyi bir kızdı. Genç kız işte, üç haftada bir aşık olarak geliyordu.
Os jovens têm uma nova paixão a cada 3 semanas, sempre.
Yani her zaman orada olmuyor ki bu aslında biraz şansa bağlı, ama bana iyi davranıyor ve para istemiyor, bu yüzden orada kalıyorum.
Ela não está sempre por lá o que é perigoso, mas ela sempre foi boa comigo, e é de graça, então aceitei.
O zaman en iyi yaptığımız şeyi yaparız.
Então temos de fazer melhor.
O zaman iyi oluruz işte.
E então ficaremos bem.
Yardımcım Graham ve ben birkaç telefon konuşması yapacağız. İyi zaman geçirmeye çalışın tamam mı?
Eu e o assistente Graham temos umas chamadas para fazer, então... tenta divertir-te, está bem?
John Winchester en iyi baba ödülünü alamaz ama ona ihtiyacımız olduğu zaman oradaydı.
O John Winchester nunca vai vencer o prémio de Melhor Pai, mas estava sempre presente quando precisávamos dele.
- İyi geceler, o zaman.
- Boa noite.
O zaman bu da iyi bir fikir değil.
Então, acho que esta também é uma má ideia.
Sana geçen sene gayet iyi yardım edebildiğimi hatırlıyorum üstelik güçlerim de yoktu o zaman.
Eu ajudei-te no ano passado e sem poderes.
Ne kadar güçlü olursan ol birine içini dökmek her zaman için iyi bir fikirdir.
Não importa o quão forte somos, é sempre bom falar com alguém a esse respeito.
O zaman çabuk yesen iyi olur.
Então é melhor apressares-te.
İyi o zaman içeri gel de beraber kahvaltı yapalım.
Então entra, e faço o pequeno-almoço. Vá lá.
-... senden özür dilemesi gereken kişi benim. - İyi o zaman.
por te subestimar e às tuas numerosas conquistas.
O zaman bulsan iyi edersin dedektif.
Bom, então, é melhor ir descobri-los... Detective.
- Peki, bu durumu iyi yapar, o zaman.
O que faz com que tudo fique bem?
Yaşadığım en iyi seksin crazy dance'a tek başıma bindiğim zaman oluşu mu?
Que o melhor sexo que tive foi sozinha na Roda-Gigante? Não, por que isso ia me confundir?
Kabullenseniz iyi olur, kocanız sizi sevmeyi uzun zaman önce bıraktı.
- É melhor entender. O seu marido parou de amar-te há muito tempo.
Şu an hiç iyi bir zaman değil.
Não é o momento certo.
Ne zaman iyi bir şey yapsam bana ağrı ve kağıt kesiğiyle teşekkür ediyorsunuz.
Todas as vezes que faço alguma coisa boa, o Dept. agradece-me com papelada para preencher.
O zaman ona iyi davranmak için elimizden geleni yaparız, olmaz mı?
Então, daremos o nosso máximo para ser simpáticos com ela, não é?
Biraz daha zaman geçince kendime kızımın iyi olacağını söylemeye başladım. Öyle bir an geldi ki, ona baktığımda tümörü görmez oldum.
Depois, digo que ela está bem e já não vejo o tumor quando olho para ela.
Onlara insanlarımızı doyurabildiğimizi göstermemiz için, Taç Giyme töreninden başka daha iyi ne zaman olabilir?
Haverá melhor altura do que a Coroação para lhes mostrar que somos capazes de alimentar o povo?
Seni kaldırıp yere attığım için üzgünüm ama bu iyi gidiyormuş gibi gelmiyor o yüzden zamanımızı harcamak istemiyorum.
Desculpa ter-te mandado ao chão, mas isto não está a resultar, não vale a pena perdermos tempo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]