Neredeyse hiç перевод на португальский
1,055 параллельный перевод
- Neredeyse hiç. Belki haftada üç gün. Sürekli.
- Quase nunca. 3 vezes por semana.
- Neredeyse hiç kimse.
- Quase ninguém.
Bir şeyler yiyip içmek için bir yere gittik. Uzun bir süre yiyip içtikten sonra, sırt ağrımı neredeyse hiç hissetmediğim bir anda ihtiyar Schmeiss şöyle dedi :
Depois de comermos e bebermos quando eu já estava alegre e descontraída e as minhas costas já não doíam, Schmiess disse :
Kardeş Akhel ise neredeyse hiç etki uyandırmaz.
Irmão Akhel não deixa quase nenhuma impressão.
Neredeyse hiç şüpheye düşmedim.
Quase não duvidei.
Endişelenme.Kalkan arıza yapmadıkça, ki bu neredeyse hiç olmaz, güvendesin.
Não se preocupe. Estará seguro enquanto não houver um mau funcionamento do campo de força, - e quase nunca acontece.
Neredeyse hiç ozon yoktu ;
Assim a superfície encontrava-se desprotegida, da luz ultravioleta do Sol, como na Terra. Não havia quase nenhum ozono.
Neredeyse hiç birisi astrolojiye haftalık olarak yer vermez.
E quase nenhum deles tem sequer uma coluna semanal sobre astronomia.
Dünyanın düşük çekim gücü sebebiyle gaz hidrojenimiz, uzaya sızıp gitmiş, neredeyse hiç kalmamış.
A baixa gravidade da Terra permitiu que muito do nosso hidrogénio, se tenha escapado para o espaço. Quase não restou nenhum.
Neredeyse hiç aksanın yok.
Não tem quase sotaque.
40.000 yıllık evrim ve insan potansiyelini neredeyse hiç kullanmadık.
40.000 anos de evolução e ainda mal utilizámos a imensidão do potencial humano.
Neredeyse hiç hissedilmeden.
Quase sem darem por isso.
Bu iki kelime, onunla neredeyse hiç bağdaşmıyor gibi.
Duas palavras, isso não é suficiente para acusá-lo!
Yine neredeyse hiç karşılığında çalışıyoruz.
Continuamos a trabalhar por quase nada.
Neredeyse hiç arkadaşı yok.
Quase não tem amigos.
Onu artık neredeyse hiç görmüyorum.
Mal o tenho Visto.
Neredeyse hiç ağlamadı.
Ela mal chorou.
Hayır, neredeyse hiç yok.
- Não, quase nada.
Neredeyse hiç hatırlamıyorum.. Nasıl olur?
Eles faziam parte de sua vida diária.
Neredeyse hiç olmamış.
Abandonado.
Aslında, neredeyse hiç.
Bem, quase nenhuma.
Neredeyse hiç dokunulmamış bir çikolata.
Um chocolate Crunch quase intacto.
- Neredeyse hiç.
E é isso.
Bayan Brewis Sör George'un yanından neredeyse hiç ayrılmıyor.
A Srta. Brewis não se separa de Sir George.
Neredeyse hiç kullanılmamış " dedi.
De mim para ti, é tua. Mal foi usada. "
Şey, neredeyse hiç. Bir gemi kaptanı olduğumu düşünürsek!
Bem, quase nada, tendo em conta a minha posição como Capitão da nave.
Amerika'da neredeyse hiç işim yok.
Quase nada na América, de facto.
Şuraya bak, ufacık, küçücük... neredeyse hiç yok.
Que corpinho fofo, pequenino, quase inexistente.
Neredeyse hiç bir şeye.
Nada. Ou quase nada.
- Neyi? Neredeyse hiç terlemiyorsun.
Quase não suas.
Boş bir odam var, neredeyse hiç kullanmadım.
Tem sido pouco utilizado, ultimamente.
Neredeyse hiç değişmemişsin.
Quase não mudaste.
Adam öyle hızlıymış ki, neredeyse hiç görünmüyormuş.
Um homem tão rápido, ele é quase invisível.
Neredeyse hiç görmediğimiz bir şey.
É algo que quase nunca se vê.
Neredeyse hiç konuşmadık.
Quero dizer, quase não falámos.
Şimdi onun yanına hiç gitmiyor. Günlük gezintisi dışında neredeyse hiç odasından ayrılmıyor.
Ele nem sequer se aproxima dela e ela já quase não sai do quarto, excepto para o seu passeio diário.
Annem öldüğünden beri, babam yatağından hiç çıkmadı... sürekli afyon çeker ve neredeyse hiçbir şey yemez.
Desde a morte da minha mãe, meu pai não sai de casa. Não larga o cachimbo e quase não come.
- Neredeyse hiç tanımıyorum onu!
- Mal a conheço! - Não és tu.
Neredeyse hiç konuşmaz zaten.
Nunca dá a opinião.
Neredeyse hiç görüşmezler. Kısa sürecek, fark etmeyecektir.
É tão rápido que ela não dará por nada.
" Bebek neredeyse hiç acısız doğar. Parlak altın bir teni vardır.
A criança nasceu quase sem dor... com pele dourada brilhante.
Neredeyse hiç kimse.
Quase ninguém.
Son üç dört gündür neredeyse bu odadan hiç çıkmadın.
Há três ou quatro dias que mal sais deste quarto.
Huysuz, sağı solu belli olmayan ve neredeyse espri anlayışı hiç olmayan birisin.
Inconstante, temperamental, e com pouco sentido de humor.
Ve neredeyse hiç İngilizce konuşamıyor.
Qause não fala inglês.
Yakamoto Uluslararası neredeyse durgunluktan hiç etkilenmiyor.
A Yakamoto Worldwide demonstrou ser quase á prova de recessão.
Daha iyi olduğuna o kadar sevindim ki. Neredeyse deliriyordum. Burada hiç kimse yok, konuşacak kimse yok.
É tão bom que estejas melhor, estava já a ficar maluca, não tinha ninguém com quem falar, gosto tanto que estejas melhor!
Ben neredeyse meteliksizim ve senin de hiç paran yok.
Estou quase sem dinheiro, você também não tem dinheiro.
Neredeyse eve bile uğradığı hiç olmuyordu.
Raramente vinha a casa.
Peevy, neredeyse yirmi beş yıldır hiç uçak kullanmadı.
Ele não pilota há 25 anos. Que está ele a fazer?
Baba bundan daha iyi hissetmedi hiç. Neredeyse neşeli.
O Pai nunca esteve tão bem.
hicks 64
hiçbir şey 4260
hiçbir sey 26
hiçbir şey anlamadım 43
hiçbirşey 492
hiçbir şey anlamıyorum 56
hiçbir şey yok 457
hiçbir şeye dokunma 57
hiçbir şey istemiyorum 65
hiçbir şey yoktu 36
hiçbir şey 4260
hiçbir sey 26
hiçbir şey anlamadım 43
hiçbirşey 492
hiçbir şey anlamıyorum 56
hiçbir şey yok 457
hiçbir şeye dokunma 57
hiçbir şey istemiyorum 65
hiçbir şey yoktu 36
hiçbir şey olmuyor 60
hiçbir şeye ihtiyacım yok 25
hiçbir şeye 82
hiçbir şey söyleme 96
hiçbiri 122
hiçbir şeyim yok 92
hiçbir şey hissetmiyorum 56
hiçbir şeyin yok 23
hiçbir şey olmadı 177
hiçbir şey bilmiyorum 160
hiçbir şeye ihtiyacım yok 25
hiçbir şeye 82
hiçbir şey söyleme 96
hiçbiri 122
hiçbir şeyim yok 92
hiçbir şey hissetmiyorum 56
hiçbir şeyin yok 23
hiçbir şey olmadı 177
hiçbir şey bilmiyorum 160