English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ B ] / Bu senin hayatın

Bu senin hayatın Çeviri İngilizce

912 parallel translation
Bu senin hayatın Betty.
It's Your Life, Betty.
Bu senin hayatın değil.
This isn't your kind of life.
Bay Williams, bu senin hayatın, o yüzden açık konuşacağım.
Mr. Williams, it's your life, so I'll give it to you straight.
Bu senin hayatın.
It's your life. You live it.
Bu senin hayatın.
It's your life.
Bu senin hayatın.
It's your party.
Sonuçta bu senin hayatın, Wakefield.
It's your life to live, Wakefield.
- Bu senin hayatına mal olabilir. - Korkak bir tavuk gibi davranamazsın.
You can't be a chicken or a coward.
Bu senin hayatın.
It ´ s your life.
Her şeyden önce, bu senin hayatın.
After all, it's your life
Bu senin hayatın... emdi var.
So it's your life... that I have sucked up.
Bu senin hayatın.
That's your life.
Bu senin hayatın.
It's about your life.
- Tabii, bu senin hayatın.
- Well, it's your business.
Ve henüz onunla evlenmedin, savsakladın ve unutturmak istedin çünkü biliyorsun ki, onunla evlenirsen, bu senin hayatının sonu olur.
And you haven't done it yet because you keep putting it off and putting it off, because you know that when you do it, it'll be the end of this life for you.
Çünkü bu senin hayatını belirleyecek
Because it concerns your whole life
Bay Lung, içimde bu senin hayatının en büyük hatası olacakmış gibi hissi var.
Master Lung, I've a feeling this is going to be the biggest mistake of your life.
Bu senin hayatın ahbap, öylece asılı kalmak!
This is your life, buddy, all hung up!
Bu senin hayatın ve biz onun hakkında konuşuyoruz.
It's your life we're talking about.
Senin yüzünden, hayatını sona erdirecek bu hastalığı kaptı ve şimdi de onu ziyaret etmeni bekliyor.
"From you she contracted the disease that ends her life, and now she awaits your visit."
O aptalın hayatı senin için bu kadar değerli mi?
Is that fool's life that valuable to you?
Bu hala senin hayatın, değil mi?
It's still your ride, isn't it?
Onlara yol göster Yüce Babamız. hayatın bütün zahmetleri için ve hayattaki bütün yollar için onlara yol göster ki bu sayede bu saati asla unutmasınlar ve birbirlerine verdikleri bu içten sevgiyi, senin bu kutsal bakışının içinde unutmasınlar.
Guide them, Gracious Father, protect and keep them through all the trials and vicissitudes of life, that they may never cease to remember this hour... and this pledge of love which they have given, one to the other... in thy sacred sight.
Bu konuda hiç yardıma ihtiyacın yok hayatım. Hele senin...
You don't need any help there, "darling." Not you.
hayatımın bu günlerinde tek aldığım zevk aylak aylak dolaşmak hornblower... ve eve döndüğünde senin maceralarını dinlemek.
Gad, Hornblower, the only pleasure I seem to get from life these days is when you come home from one of your adventures.
Senin hayatın bu. Ve senin için doğru olan da bu.
It's your whole life, and for you, it's right.
Ama senin yaşadığın hayat... Ben bu hayatı bilmiyorum. Bunun yürüyeceğinden nasıl emin olabilirim?
But the kind of life you lead, I ─ I don't know that life... and how could I make sure it would work out?
Senin hayatın bu.
It's your reality.
Öyleyse senin de hayatın bu.
Then it's your whole life too.
Saçmalama. Ben senin hayatını Almanya'dan, sen de benimkini bu kargaşadan çıkararak kurtardın. Yani ödeştik.
I saved your life getting you out of Germany, you got me out of this mess, so we're even.
Senin normal, huzurlu hayatın bu işte.
There's your normal, peaceful existence.
Ve senin hayatın bu olacak öyle mi?
And this'll be your life?
Senin nefret ettiğin bu hayatın içine saplandım.
I'm stuck living this life that you hate so much.
Ama senin için, bu hayatın boyunca bir sorun olarak kalacak.
But for you, it's a lifelong problem.
Bu boncukların, senin hayatında çok önemi var, sanırım.
Those beads seem to mean a lot in your life.
Bu iki dünyalı kadının hayatı için sen ve senin hayatın.
You and your life for the lives of these two Earth women.
Asker, unutma, savaşta bu hortum senin hayatını kurtarabilir.
Soldier, remember, in battle, that trunk can save your life.
Senin için hayatın anlamı bu mu?
To report and die?
Bu kadın senin hayatını kurtardı.
This woman has saved your life.
Bu bıçakla senin hayat kanını çekeceğim.
With this knife do I draw out the blood which is thy life.
Ama sanırım senin yaşadığın bu hayat tarzında duygusallığa yer yok.
But I guess that's a sentiment you don't have room for in the kind of life that you live.
Senin hayatına karşılık bu kızın hayatını bağışlayacağım.
I'll let go of this girl in exchange for your life.
Bu konuda sık sık tartışırız. Ama lütfen zavallı cinsel hayatımızı senin tutkularının dışında tutalım.
It's something we often joke about, but can't our poor sex life be spared?
Eğer zavallı Lucita hayatını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaysa, bu senin hatan.
It's your fault if poor Lucita is in danger of losing her life.
Edna, bu sadece bir iş, senin bütün hayatın değil ki.
Edna, it's just a job, it's not your whole life.
Senin yüzünden hayatının mahvolduğunu düşünüyorsun ve bu yüzden kendini suçlu hissediyorsun.
You speak of some feeling of guilt, of her life being ruined because of you...
Ve benim bu acı dolu çürüyen aşkım, senin ve o anlamsız hayatın arasındaki tek güzel şey.
And that painful, decaying love is the only thing between you and the shrieking nothingness you live the rest of the day.
Bu yolu hatırlıyorum, ben senin hayatını kurtaran biriydim.
The way I remember it, I was the one who saved your life.
Senin hayatını kurtarmanın bana ifade ettiği şey, bu.
That's all saving your life means to me.
Bugünden itibaren, senin bütün hayatın bu bina içinde olanlardan ibaret olacak.
From this day on, your world will be everything that happens in this building.
O yüzden unutma, bu istasyonu hayatın pahasına koru... çünkü cinsel hayatım senin ellerinde.
So remember, guard this station with your life because my sex life is in your hands.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]