Sadece sen Çeviri İngilizce
15,353 parallel translation
Bence sadece sen varsın.
I think it's you.
Bunu Paul talep etmiş. "Sadece sen Stella, başkası olmaz"
It was at his request, "Just you, Stella, no-one else."
Sadece sen ve ben.
Just you and me.
Sadece sen ve ben varız, tamam mı?
It's just you and me, okay?
Sadece sen yanımda olursan gerçek bir şansım olur diye düşünmüştüm.
I just thought that with you I'd have an actual chance.
Ben sadece seninle olmak istiyorum sen çözmen gereken ne varsa onu çözerken.
I just... I want to be with you while you figure out whatever it is you need to figure out.
Üzgünüm, sadece sen her şeyi biliyorsun!
Sorry, only you know everything!
Bir ilişkiden daha fazlası var fakat sadece sen hazırsan.
There's more than one kind of relationship but only if you're up for it.
ustayı sadece sen kurtarabilirsin büyük kardeş sen daha iyisini biliyorsun ona yardım edemez misin?
Big brother You don't know any better Can't you just put up a bit with him?
- Sadece sen ve diğer çocuklar mı?
- Just you and the boys?
Sadece sen ve ben aynı tarafta mıyız ondan emin olmak istedim.
I just want to make sure that you and I are on the same page.
Artık sadece sen olamazsın, Albright.
Well, it can't be just you no more, Albright.
Artık sadece sen, dünyaya karşı değil, Albright. Siz, onlara karşı.
It's not just you against the world no more, Albright, it's you against them.
Doğru olduğunu varsayarsak İrlandalıların çok güçlü bir suç örgütü tarafından bugün vurulduğunu... eger sadece sen hayatta kaldıysan, iyi şansın tehlikeli insanları kötü yola sürükleyecek.
Assuming you're correct and the Irish were hit by a powerful crime syndicate tonight... if you're the only one who survived, your good fortune's gonna rub some dangerous people the wrong way.
Sadece sen, Laurie Bream ve kanseri bile iyileştiremeyen bir götoş olacak.
It'll just be you, Laurie Bream, and some fucking asshole who can't even cure cancer.
Tam olarak demiyorum sadece sen şu an burada otururken.
I mean, not literally. Just for example while you're sitting in here.
Sevgilim, sadece sen ve ben.
Darling, it's just you and me.
Ama bir gerekçe sunmadan, sadece tam bir yavşak olduğun için seni kovarsam... Evet, sen kazandın.
However, if I fire you not for cause, but for being an all-around jackass, yeah, hurray for you.
Karşılığında ise sadece sevgi ve destek bekliyor ama sen onu yargılamaktan başka bir şey yapmıyorsun.
And all he ever wanted was your love and support, but all you've ever done is judge him.
Bak dostum, sana sadece bira versem, sen de bana sadece nakit versen size sunduğumuz bütün bu şeyleri tecrübe edemeyeceksiniz.
Yeah. Look, man, um, if I just gave you a beer, and you just gave me cash, then you wouldn't be able to experience everything that we've got to offer here, okay?
Yani bu gece bir teslimat gelirse sen sadece onları buraya koy. Gerisini savcı yardımcısı sabaha halleder.
So if you do get a delivery tonight, you just wheel them on in here and the... coroner's assistant will take care of the rest in the morning.
- Tamam, sen sadece, onun dikkatini dağıt Konuşarak onu oyala.
- Okay, you just, you know, keep him engaged in the, in the conversation.
İnanıyorum ki sen de bunu istiyordun, bana sadece kötü seçenekler bıraktığına, bunlarında sana yardımcı olacağına inanıyordun.
I imagine you were counting on it, the notion that all you had left me were bad options guaranteed, ultimately, to serve your ends.
Sadece, sen.
Only... you.
- Sen sadece ayak bağısın.
You're the tie from the bar.
Sen sadece aklımdaki bir canavarken göğsünden kalbini söküp yemek daha kolaydı.
Easier to carve your heart out of your chest and eat it when you're just a monster in my mind.
- Sadece, sen ve arkadaşların takma isimli ve ölü bir oduncu olan gizli bir geçmişe sahipmişsiniz.
It's just you and your friends have, like, a secret history that I'm not a part of, with the nicknames and the undead lumberjack.
o sadece çocuk - hayır sen beni dinle onu bulmalıyım
Only child. No, you listen to me.
- Sadece beni aradan çıkarmaya çalışıyorsun. Çünkü sen de derinlerde, Noel Baba'nın beni sevdiğini biliyorsun.
The only thing you're trying to do is get me out of the way, because I think you know deep down that Santa loves me.
Sen, sadece, kişisel hayatlarını araştırıyorsun. Gerçeği google.
You just, uh, pry into their personal lives, google for the truth.
Sen sadece hepimizin yapmak istediği şeyi yapıyordun.
You were just doing what we all wanted to.
- Sadece sen.
- Just you.
Anlamanın zor olduğunu biliyorum ama benim geldiğim yerde, yani geldiğim zamanda 2166 yılında sen ve bu çatıdaki herkes sadece birer kahraman değil efsanelerdiniz.
I know it's difficult for you to fathom, but where... when I'm from, the year 2166, you and everyone on this roof aren't just considered heroes... You're legends.
- Sen sadece burada bekle kovboy.
- Okay, you just... - stay there for a second, cowboy.
Tasarımının ve yapının dahiyane olduğu şüphe götürmez... YÖNETEN : ADAM NIMOY... ama sadece Dr. Link'in seni programladığı fikirleri ve hisleri yansıttığının sen bile farkındasındır.
Your design and your construction are nothing short of genius, but even you must understand that you're basically a takeoff on the thoughts and feelings that Dr. Link programmed into you.
sen sadece kendine inanırsın.
You can only rely on yourself
Sen sadece... şaşırtıcı.
And you're just... spectacular.
Sen sadece...
You just have to...
Hangi davaları alacağına sen karar veriyorsun ve sadece kaybetmeyeceğin davaları alıyorsun.
Oh, you decide what cases to take, and you only take the cases you won't lose.
- Sen sadece paranın peşindesin.
- You just want the money.
Eğer ben bir ilişki yaşıyor olsaydım, ikinize de söylerdim ama sen sadece Dallas'a söylemişsin.
No, it's just that if I was involved with some guy, I would tell both of you and the fact that you just told Dallas and you both left me in the dark is just hurtful.
Liza, Kelsey sana saygı gösteriyor ve sen sadece asistan olmana rağmen söyleyeceğin şeyleri ciddiye alıyor.
Liza, Kelsey totally respects you, okay, and even though, you know, you're just an assistant, you know, she really, really values what you have to say.
Hiçbir şey olmadı, sen sadece...
Nothing happened, you just...
Sen sadece yaz tatilinden kalan zamanın keyfini çıkarmaya bak, tamam mı?
You just worry about enjoyin'what's left of your summer, all right?
Sen sadece arkamı kollamak için geliyorsun.
You're just there to back me up.
Sen sadece beni kandırıyorsun.
You're just feeding me things.
...... Sen mahkemede sadece otur ve şatafatlı bir İngiliz hakimi soykırımın yapılıp yapılmadığı üzerine kurallar koysun. "
"You sit down in a court and some pompous English judge " rules on whether the Holocaust happened? "
Sen sadece doktorluk işine odaklan.
Just concentrate on the doctor stuff.
Jason ve ben onunla sadece birkaç yıl geçirdik ama sen olmasaydın bunu yapamazdık.
Jason and I only had a few years with her but we wouldn't have that without you.
Sen sadece pervasızsın.
But you're just being reckless.
Bütün şehirde sadece on iki tane gece dişçisi var ve sen hiçbirinde değildin.
So there are only twelve night dentists in the whole Bay Area, and you weren't at any of them.
sadece sen ve ben 157
sadece sen varsın 16
sadece senin 16
sadece seni 36
sadece senin için 20
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
sadece sen varsın 16
sadece senin 16
sadece seni 36
sadece senin için 20
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
senden çok hoşlanıyorum 54
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
sence 570
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
senden çok hoşlanıyorum 54
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
sence 570