Tek sorun Çeviri İspanyolca
1,569 parallel translation
Tek sorun, gün batmadan geri dönemeyecek olman.
No podréis volver antes de ponerse el sol, es el único problema.
Geriye tek sorun kalıyor...
Sólo hay un problema.
Tek sorun, Runway?
Mi única pregunta es : ¿ Runway?
Tek sorun bağırması değil.
No es sólo que sea escandalosa.
Ama tek sorun var Bay Burton.
Hay un problema con eso, Sr. Burton.
Tek sorun çocukların.
El único problema que tengo es con tus hijos.
Tek sorun, 50 dolarım yok.
La cosa es que, no tengo $ 50 dolares.
Yalnız tek sorun, metrekare başına 175 dolar biraz az.
Pero en lo que se refiere a la propiedad, 175 por pie cuadrado es un poco bajo.
- Sadece bir tek sorun var.
Sólo hay un problema.
Tek sorun şu, ele geçirilen sevkıyat değil, benim param.
Pero no robaron mi mercancía, sino mi dinero.
Tek sorun, deney fareniz ışıkta hiçbirşey göremiyordu. Başım da patlayacak gibi oldu.
Lo malo es que no puedo ver nada si hay luz y parecía que me iba a estallar la cabeza.
- Denemeye değer, ama tek sorun bu değil.
Merece la pena intentarlo, pero no es el único problema
Tek sorun nakit olmak zorunda. Ve girmeden alırım.
Sólo que tiene que ser en efectivo.
Başımıza gelebilecek tek sorun Benny'nin polis gözetim altında olması.
El único problema que podemos tener... es que parece que la policía tiene a Benny bajo vigilancia.
Tek sorun, beş defa cevaplamış olmam.
El único problema es que ya lo respondí cinco veces.
Tek sorun bir etkileşim olayı var, tamam mı?
El único problema es que tiene una mierda de activación, ¿ si?
Tek sorun şu ki, hayatımın kalanını onu satmaya çalışarak harcayacağım.
El � nico problema es que pasar � el resto de mi vida tratando de ubicarla en la calle.
Tek sorun şu, bir insanoğluna bu kadar süre içinde bunu yapabilecek bir şey hiç duymadım. En azından bilmesi gerekenlerin bileceği bir şeyle.
El único problema es que no hay nada que yo sepa que podría llegar a hacerle eso a un ser humano en un período tan corto de tiempo, al menos nada de lo que se supone que sepamos.
Teorinizde bir tek sorun var.
Sólo hay un problema, con vuestra teoría...
Tek sorun eski nişan yapıcılar pek yaratıcı değillermiş. Bunlardan binlerce var ve görünüşte hepsi birbirine benziyor.
el único problema es que quien los hacía... no era muy creativo, hay miles de ellos y todos son similares.
tek sorun, bisikleti haczedildi!
Una prometedora entrega de periódicos ; solo hay un problema es, su bici ha sido decomisada!
Ölen bir çocuğun son umudu, tek sorun berabere kaldı!
El único problema es, Esta atado!
Tek sorun, diğer rayın ortasında bir bebek var.
El problema es que en medio del otro carril hay un bebé.
- Tek sorun Geldar'ın insanlarıyla olacaktır.
El único problema lo tendría Geldar.
Tek sorun altı hafta olması ve tekne gezimize denk gelmesi.
El único problema es que son las seis semanas de nuestro viaje.
Tek sorun var..
Sólo un problema...
Sorun yaşadığım tek yer, Avustralya'daki küçük bir kasabaydı.
El único lugar en el que tuve problemas fue en un pueblito de Australia.
Sadece tek bir sorun var.
Solo hay un problema.
Sadece tek bir soru. Duyduğun zaman, çıkıp gitmek istersen, gidebilirsin, benim için sorun olmaz.
Sólo una pregunta y... cuando la hayas oído, si quieres irte, podrás hacerlo, para mí está bien.
Ve dün geceki sorun benim kendi tasarımlarımdan biri olduğu için onu Savaş Odasına yansıtabilecek tek kişi de muhtemelen bendim.
Y ya que el problema de anoche fue una creación mía soy la única persona que pudo proyectarlo al Salón de Guerra.
Sorun, bilgisayara yakın olan tek kişi sensin.
El problema es que eres la única persona lo bastante cerca como para hacerlo.
Sorun, bilgisayara yakın olan tek kişi sensin.
El problema es que eres el único lo suficientemente cerca para llegar allí.
Tek bir sorun vardı hikaye doğru değildi.
Sólo hay un problema... la historia no es verdad.
Tek bir sorun vardı. O asla gelmedi.
El único problema era que ella nunca apareció.
Tek bir sorun vardı.
Había un pequeño problema.
Tek bir sorun vardı
Había sólo un problema.
- Bir sorun mu var? Beni klostrofobim var. Bu buradaki tek oda mı?
Soy claustrofóbica. ¿ Es este el único cuarto que usted tiene?
Ama artık sorun fırtınasından kurtulmanın tek yolu kurallara uyman.
La única forma de estar fuera del asunto, es siguiendo el libro a rajatabla.
Bu kurulu dağıtmazsak sorun çıkacağını, Ori dininin tek yanlı kabulünü oybirliği ile destekleyebileceklerini söyledin.
Que había un peligro si no disolvíamos este Consejo que podrían intentar votar la unilateral sumisión a la religión de los Ori.
Tek sorun...
Sólo hay un problema.
Tek sorun bu.
Ese es el problema.
Tek bir sorun var, her fırsatta benimle kavga ediyor.
Solo hay un pequeño problema : El hace todo lo que yo le digo,
Korkarım eğer tek lokma yersem, fermuar patlayacak. Ama sorun değil.
Tengo miedo de que si como algo, reventaré la cremallera.
Dennis, insanlara çok fazla özgürlük verdik. Sorun bu! - Onların tek yaptığı ise bunu istismar etmek!
Les dimos demasiada libertad y la están explotando.
Dylan bu odada resmi olan Tek kişi ama bunda sorun yok.
Dylan era el único tiro que teníamos en esta habitación, Pero eso está bien.
- Ne tür bir araştırma? Tek bildiğim, sorun halledilene kadar ilaçlarını ödemeyi reddettikleri. - Bilmiyorum.
- ¿ Qué tipo de investigación?
Yani kimse beraber olduğumuzu bilmiyor, yaptığımız tek şey gizlice buluşmak... gizlice buluşmakta bir sorun olduğundan değil ama... olay seksten ibaret değilse, nedir peki?
Es decir, nadie sabe que estamos juntos, todo lo que hacemos es escondernos no es que haya nada malo en esconderse, pero ¿ de qué se trata si no es sólo sexo?
Sadece tek bir kişi varmış gibi gösterirler... Ama aslında içerde bir sorun olursa diye ikinci biri vardır...
Te hacen creer que sólo hay un atracador pero en realidad hay un cómplice que vigila por si tiene que intervenir.
Sorun şu iki kocamın rızası olmadan boşanabilmemin tek yolu taraflardan birinin diğerini aldatmış olması gerektiği.
Es que, sin el consentimiento de mi marido el único modo de divorciarme es que uno de los dos sea infiel.
Eğer tek beslersen ve iyi bakarsan bir sorun çıkmaz.
Si tienes mucho cuidado con eso, entonces no hay problema.
Sen bana Aerodytech ve Bruce Rossiter'ın silahı arasında duran tek şeyin insansız güvenlik kapısındaki kimliğin olmasının sorun olmadığını mı söylüyorsun?
¿ Me está diciendo que le parece bien que la única cosa..... que se interpuso entre Aerodytech y las pistolas de Bruce Rossiter, fuese su identificación y una inexistente entrada de seguridad?
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun olur mu 68
sorun mu var 211
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun olur mu 68
sorun mu var 211
sorun değil tatlım 17
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorunuz var mı 42
sorunun nedir 50
sorununuz nedir 22
sorun bu mu 22
sorun bu 79
sorun bu değil 89
sorun olmaz mı 17
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorunuz var mı 42
sorunun nedir 50
sorununuz nedir 22
sorun bu mu 22
sorun bu 79
sorun bu değil 89
sorun olmaz mı 17