English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Da ne

Da ne Çeviri Fransızca

117,230 parallel translation
İkinci ya da üçüncü ya da ne kadar istiyorsan o kadar hayatın olabilir.
Tu peux avoir une seconde vie, ou une troisième, ou autant que tu en veux.
Bu özellikler tanıdığım hiçbir Fitz'de yok. Ne oğulun da ne babasın da.
Ça ne ressemble pas aux Fitz que je connais, ni le père, ni le fils.
Size ne yaptı ya da ne söyledi bilmiyorum ama ne olur Yusufa kızmayın.
Je ne sais pas ce qu'il vous a fait ou dit mais n'en voulez pas à Yusuf.
- Bu da ne demek?
C'est quoi?
- Bunlar da ne ki?
- C'est quoi?
- Bu da ne demek? Herkes gibi başvurdum.
J'ai envoyé ma candidature, comme n'importe qui.
- Bu da ne demek şimdi?
- C'est quoi ce bordel?
Benim sözlerimi ya da kahrolası programımı bana karşı kullanma Aida!
Ne retourne pas mes mots ou ma programmation contre moi, Aida!
İki terimli bir ve sıfırlar ölemedikleri gibi, soğuğu da hissedemezler.
Des un et zéro binaires ne meurent pas, ni ne sentent le froid.
Suçluluk duygusuna ya da kadınsal düşünceye boyun eğmeyiz biz.
On ne s'attache pas à la culpabilité ou à des sentiments de femme.
Bizi ya vur ya da yardım et ama orada dikilip durma.
Tirez-nous dessus ou aidez-nous, mais ne restez pas plantée là.
Sanırım Hydra'da güçleri sadece incelemek için toplamıyorlardı.
Je suppose qu'ils n'analysaient pas les pouvoirs chez Hydra autant qu'ils ne les collectaient.
- Ya da neyin geldiğini göremeyiz.
- Donc on ne peut pas riposter.
Onlar da ölmek istemiyor.
Ils ne veulent pas mourir non plus.
Yolunda. Bir kule daha alacağız. Bir daha da böyle şeyler yaşanmayacak.
Nous aurons bientôt une autre foreuse, et cela ne se reproduira plus jamais.
Bazen düşünüyorum da işler yolunda gitmeseydi daha iyi olurdu.
Parfois, je me dis que tout irait mieux si les affaires ne marchaient pas.
Bu büyük Yeni Dünya'da yapayalnızdı. Anlamıyordu.
Il était seul dans ce vaste monde qu'il ne comprenait pas.
Artık dışan da çıkmıyorum.
D'ailleurs, je ne sors plus.
Telefonu da kapalı.
Et son portable ne répond pas.
O da bunu bilir ama bilmezlikten gelir.
Lui le sait mais fait semblant de ne pas le savoir.
Ama sonuçta çok da seçici olamayız.
On ne peut pas être difficile.
Bu da ne?
Quoi?
Suçu teröristlere attıklarında, anayasayı askıya aldıklarında... O zamanlarda da uyanmadık.
Quand ils ont accusé les terroristes et suspendu la Constitution, on ne s'est pas plus réveillés.
- O da ne demek?
- Ça veut dire quoi?
- Nick bu da ne demek?
Qu'est-ce que c'est?
Kendini asmasını ya da... bir kamyonun önüne atlamasını istemiyorum.
Je ne veux pas qu'elle se pende ou se jette sous un camion.
Ne kadar para kazandığın ya da kaç kadınla yattığın umurumda değil. Seni gerçek bir ilişkiden alıkoyan ciddi sorunların var.
Qu'importe ce que vous gagnez, ou le nombre de vos conquêtes, vous avez des soucis incompatibles avec toutes relations sérieuses.
Ya beni bir daha görmek istemediğini söyleyecek ya da barışmak istediğini.
Soit elle ne veut plus me revoir, soit elle veut se réconcilier.
- O da ne?
C'est quoi?
Bu, söyleyeceklerimi duyduktan sonra da bana kızgın olmayacağına emin olmak için.
Et ceci est pour m'assurer que tu ne le sois toujours pas après ce que j'ai à dire.
Yeri gelmişken bu plak kayıtlarını odadan ne zaman çıkaracaksın? Çabucak yerleşip işe koyulmak istiyorum da.
En parlant de bénévolat, quand retireras-tu tes vieux vinyles que je m'installe et puisse travailler?
Bu da ne demek?
Comment ça?
Hala katı olabilirim ama yumuşak bir tarafım da var. - İhtiyacın olan ne söyle.
Je peux être dur, mais je peux m'attendrir, donc de quoi as-tu besoin?
- Baba olacağım da. - Ne?
- Je vais être papa.
Bu da demektir ki gecenin sonunda geriye kalanlar, elimizdeki tekliflerdir.
Que les types qui se laissent s'enivrer ne sont pas sérieux, autrement dit quitte les enchères que nous avons dans nos mains à la fin de la nuit.
- Elindeki inanacak tek neden bu işi yapmazsan seni kovacağım ve yapacak birini bulacağım. Bu yüzden bu iş sen yapsan da yapmasan da olacak.
- La seule chose que vous avez raison de penser, c'est que je vais vous virer si vous ne faites pas ça, puis je trouverai un remplaçant, donc ce sera fait avec ou sans vous.
- Ne kadar da şanslıyım.
- J'ai de la chance.
- Evet yapabilirim, çünkü Harvey sana anlatmasa da, dün gece itibariyle, kıdemli ortak oldum.
- Oh si, je peux, Parce que même si Harvey ne te l'as pas clairement dit, Depuis la nuit dernière, je suis un associé senior.
Hadi be, erkek arkadaşım da yapar! Ne?
Mon mec peut le faire.
Çok iyi. Lütfen bunu not edin. Dikkat dağıtma ne kadar uygunsuz da olsa şartları sizin lehinize çevirebilir.
Veuillez prendre note qu'une diversion, fût-elle totalement inconvenante, est souvent le meilleur moyen de prendre le dessus.
Onlar sizi görünüşünüz... kıyafetleriniz ya da sesiniz konusunda yargılamayacaklar.
On ne vous jugera pas sur votre aspect, vos vêtements, ou votre brillante conversation.
Dışarıda tek başınıza dolaşmamalısınız.
Vous ne devez pas sortir seule.
Başta bu işe girmeyi kabul etmemin tek sebebinin Oliver'ın çaresizliğini izlerken ona yardım edememem olduğunu da söylemiştim.
- Et je t'ai dit que j'ai accepté de faire ça car je ne pouvais pas rester assis à regarder échouer des Oliver sans pouvoir leur venir en aide.
- Bu da ne demek?
Comment ça?
Kim olduğunu bilmiyorum ama herkesin bir zayıf noktasının olduğu ya da ahlaksız olduğu bir dünyada yaşamak güzel olmalı. Ama bu durumda ben sadece izin aldım ve yerimi değerli bir avukatla değiştirdim.
Je ne vous connais pas, mais c'est pratique de vivre dans un monde où chacun a un point faible et est véreux, mais dans mon cas, j'ai pris un congé, et me suis fait remplacer
Samimiyetinizden şüphem yok Bay Rowe, ama sizi kandırmış olması bu kurulu da kandırabileceği anlamına gelmez.
Bien que je vous crois, M. Rowe, le fait qu'il ait pu vous berner ne signifie pas qu'il peut berner ce comité.
Bir daha da buraya gelme.
Et ne reviens plus jamais.
Eğer bunu anlamadıysan, tam da onun istediği yerdesin.
Et si tu ne comprends pas ça, elle t'a amené là où elle voulait.
Ama bir kez merhamet göstermiş olmam onun da hak ettiğini göstermez.
J'ai montré de la compassion auparavant, mais il ne la mérite pas cette fois-ci.
Ya bir daha beni görmek istemediğini söyleyecek ya da barışmak istediğini.
Elle va sûrement me dire qu'elle ne veut plus jamais me revoir. Ou elle veut se rattraper.
Benim demeye çalıştığım da bir diktatörü devireceksen meydanda heykelini bırakmazsın.
Et je te dis que, quand tu renverses un dictateur, tu ne laisses pas sa statue sur la place.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]