Durmak yok Çeviri Fransızca
183 parallel translation
Toplanmak yok, hiç kimse için durmak yok,
Pas de regroupement, pas d'arrêt. Ca vaut pour tout le monde.
Kim düşerse düşsün, durmak yok!
Pour qui que ce soit, ne vous arrêtez pas.
Sirk gibi dolanıp durmak yok.
Plus de tournées dignes d'un cirque ambulant.
Hiçbir yerde durmak yok. Bay Darcey, oyun oynamaktan bıktı.
M. Darcey a fini de jouer.
Yolda durmak yok.
Ne vous arrêtez pas.
Kanadalılar kadar iyi olana kadar durmak yok.
Ils ont besoin de repos. - Ils se reposeront à la fin de la guerre.
- Olmaz, durmak yok!
Ne t'arrete pas! Allez!
Durmak yok!
Encore!
Durmak yok!
" Encore!
Durmak yok!
Encore! "
Duyuyor muyum? Durmak yok!
Est-ce que j'entends bien?
Durmak yok!
"Encore!"
Durmak yok, durmak yok!
"Encore! Encore!"
Devam, durmak yok!
Continuez, continuez.
Artık durmak yok! Sen başlat ve sen bitir!
Tu y vas et tu ne t'arrêtes plus!
Hiç durmak yok. Topuklayıp kaçalım.
On s'arrête pas, on accélère.
California'ya dek durmak yok!
Pour la Californie on s'arrête
Son günahkar yargılanana kadar durmak yok.
Je n'aurai pas de repos tant que tous les pécheurs n'auront pas été jugés!
Durmak yok.
Bien joué.
Sınav zamanı, durmak yok.
J'ai une devinette pour toi.
Yavaşlamak, durmak yok.
On ne faiblira pas, on ne s'arrêtera pas.
Havalandırmaya kadar durmak yok.
Prochain arrêt, le conduit d'aération.
- İlerlediğimiz sürece. Durmak yok.
Du moment qu'on bouge, ça me va.
New York'a kadar durmak yok.
Accélère, allons-y.
Durmak yok. Soru sormak yok. Yol kenarında dördünde de kanama olan bir aile bile olsa umurumda değil.
Ne vous arrêtez pas, même si une famille baigne dans son sang sur le bas-côté.
Unutmayın size işaret verene veya sizi havlu gibi yere fırlatana kadar durmak yok.
Rappelez-vous, n'arrêtez que si je vous fais signe, ou si je vous jette triomphalement à terre et qu'ensuite je demande une serviette.
Tek bir taş kalana kadar durmak yok!
Je serai tranquille quand ces foutues pierres seront à San Bartolo.
Oh, ve bu arada, o bir adam aşık bir sonraki, onu bir şekilde durmak yok, tamam mı?
Et la prochaine fois qu'elle sera amoureuse, laisse-la tranquille.
Oradan başlayacağız ve odaları alana kadar durmak yok.
On part tous de là et on ne s'arrête sous aucun prétexte.
Ama bana yalan ve Üzgün olduğunu söylüyor orada durmak yok ve sonra ben kıçını, büstü olacak / i ve sonra ben sizin büstü olacak ve onu buldunuz?
Je vais le trouver, Mlle Halliwell, et je vais l'arrêter, et ensuite, je vous arrêterai. Et il l'a trouvé?
Eğer şeytanlar onlara kadar durmak yok, kim olacak?
Si les démons ne leur font pas face, qui le fera?
Şafağa kadar durmak yok
Qui jusqu'à l'aube agite sa corne
Boş durmak yok!
Perdons pas de temps!
- Başlamak veya durmak yok sadece yapmak var.
- Il n'y a ni commencement ni fin, seulement l'action.
"Olacak artık, durmak yok." "Ama son duamı etmedim."
- "Le parti pris, point de délai." - "Seulement pendant une prière!"
Durmak yok.
Ne vous arrêtez pas.
Durmak yok, Graeme!
Continue, Graeme!
Hadi gidiyoruz hiç bir yerde durmak yok. Şef!
Fonce et ne t'arrête pas.
Yanak yanağa durmak yok.
Pas de joue contre joue.
Vulcan'da durmak için yeterli zamanımız yok.
Nous n'avons pas le temps de nous arrêter sur Vulcain.
- Çünkü vaktim yok. Sette dolanıp durmak, ışıklarla, bok püsürle uğraşmak...
- Pourquoi me faire chier pendant qu'on installe les lumières, etc.?
Senin yanında durmak ve desteklemekten başka yapabileceğim bir şey yok.
A part rester à tes côtés, je ne peux rien.
Altı saat boyunca durmak yok.
Pas de stop pendant six heures.
- Kafanızın üstünde durmak da yok.
- Et ne vous tenez plus sur la tête.
- Onun odasında üzerinde durmak için hiçbir şey yok muydu?
- N'y en avait-il pas dans sa chambre?
Yok durmak.
Non, arrête.
Barlarda durmak, çalmak ve kızlar yok.
T'arrête pas dans un bar, ne vole rien... - et fini, les filles.
Durmak zorunda değilim. Benim kadınlarla problemim yok.
Je fais ce que je veux, je n'ai aucun problème avec les femmes.
Sen gazete okurken buralarda durmak için vaktim yok.
Je n'ai pas le temps de te regarder pendant que tu lis le journal.
Durmak sadece bize zaman kaybettirir. Kaybedecek zaman yok! Kenara çek!
Ça nous retarderait alors qu'on est déjà en retard.
Leo'da yok onlara yakın durmak istiyorum.
Avec Léo parti, je veux rester auprès d'eux.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65