Durum şu ki Çeviri Fransızca
277 parallel translation
Tamam. Evet. Durum şu ki.
Ok, bon.
Durum şu ki, bir nedime olmayı çok isterim ancak benim olmam ve Valencia'nın olmamasın adil olduğunu düşünmüyorum.
J'adorerais l'être, mais ça ne serait pas juste que je sois demoiselle d'honneur et pas Valencia.
Durum şu ki küçük hanım, ne pahasına olursa olsun bulmam gereken biri için İsveç'i tamamen kapsayan bir seyahatteyim.
"Vous voyez, petite demoiselle, je voyage à travers la Suède... à la recherche d'une personne que je dois trouver à tout prix."
- Durum şu ki Bayan Lord kocam bu akşam eve gelmedi.
- Qu'est-ce qui s'est passé, Mme Lord... Mon mari n'est pas rentré.
Ama durum şu ki onlar senden çok farklı değiller. Onlarda bir şey var. Onlarda var ve kullanıyorlar.
Mais ce qui est drôle, c'est que le peu qui nous sépare, on sait s'en servir.
Durum şu ki neden yarın sabah beraber kahve içmiyoruz?
En fait, si vous veniez prendre le café avec moi demain matin? Disons à 10 h? On sera là.
Evet? Şey, durum şu ki... Bay Walker'ın bebeğini New York'a geri götürmek istiyorlar.
Eh bien, tout porte à croire qu'ils veulent repartir avec le bébé de M. Walker à New York.
Durum şu ki, kıtlığın esir aldığı Lombok adasında... insanlar birkaç avuç pirinçla hayatta kalmaya çalışıyorlar.
La survie dépend de quelques poignées de riz... dans l'île de Lombok, frappée par la famine.
Ama durum şu ki, beğendim, dahasını istiyorum.
Mais à l'évidence, j'aime ça. Je veux en savoir plus.
Bak, durum şu ki... "Dog" u dolduruyoruz, doğru mu?
Le Dog est bondé tous les soirs grâce à nous.
Durum şu ki, medya şu tüm tek parti iki grup sistemini... George Bush'un bu yetkiye % 54 oyla geldiğini söyleyerek gizlemeye çalışıyor.
Ce qu'il y a, c'est que les médias insistent sur le bipartisme, en disant que George Bush a été élu avec 54 % des votes.
Durum şu ki onu kendimiz getirebiliriz.
L'idée, c'est qu'on le ramène nous-mêmes.
Durum şu ki, topları bizimkilerden daha büyük ve sayıca daha çok.
La situation, c'est qu'il a plus d'armes que moi, et qu'elles sont plus grosses.
Durum şu ki, sadece 2 gün burada kalacaklar.
Elles ne seront là que deux jours.
Durum şu ki, onu gerçekten özlüyorum.
Elle me manque vraiment.
Durum şu ki, emir aldım.
C'est que... j'ai des ordres.
Durum şu ki : burası benim bulunduğum yer.
La nouvelle est : c'est là où je me trouve maintenant.
Durum şu ki, ortada herhangi bir durum yok maalesef.
Justement, rien de neuf.
Marisa durum şu ki ben nişanlı sayılırım.
Eh bien, Marisa, en réalité... Je suis plus ou moins fiancé.
Bakın, durum şu ki, ben nadir bulunan bir Şerif Woody bebeğiyim ve bunlar da benim ekibim.
Je suis une poupée rare, le shérif Woody, et eux, c'est ma bande.
Durum şu ki, o haklı olarak hapsedilmişti.
elle était en prison pour quelque chose.
Durum şu ki ; kız arkadaşımdan ayrıldım, çünkü...
J'ai seulement rompu avec ma copine, parce que...
Um, durum şu ki son dört yıldır beraber çalışıyoruz.
On travaille ensemble, ici, depuis quatre ans...
Durum şu ki bu bir boşanma davasına dönüyor.
Le problème... c'est qu'on empiète sur la loi du divorce.
.. ve kertenkele adamlar..... fakat durum şu ki, bütün bunların hiçbiri, Albay, sizin küçük sırrınız ile karşılaştırılamaz. Şu büyük, dairesel nesneden bahsediyorum, Mısır'da bulunan,..... şu anda Cheyenne Dağı'nın altındaki eski füze silosunda duran.
Je veux parler d'un objet circulaire, découvert en Egypte, situé dans un silo à missiles, sous la montagne Cheyenne.
Durum şu ki, o kanuna göre onlar Goa'uld malıydı.
Selon cette loi, ils étaient propriété des Goa'ulds.
Durum şu ki...
Eh bien, c'est-à-dire que...
Şimdi, durum şu ki, Rod...
Maintenant, la chose est, Rod...
Durum şu ki babanın... tutuklanması... duygularını kontrol edememesi... diğer çocukları tehlikeye sokuyor.
Etant donné que le père... a été arrêté pour sollicitation de relations tarifées... est incapable de maîtriser ses émotions... ce qui constitue un risque pour les enfants.
Durum şu ki, ben de seninle çıkmak isterim.
J'aimerais beaucoup sortir avec vous.
Durum şu ki...
Voyez-vous...
Durum şu ki, onun yerine karar almak durumunda olabiliriz.
On va peut-être devoir décider à sa place.
Durum şu ki, eğer plan çalışsaydı çoğalıcıları bir yerde sıkıştırır ve Asgard'a da sorunu çözmesi için binlerce yıl sağlardı.
Si le plan avait marché, les réplicateurs auraient été encapsulés en un lieu précis, laissant aux Asgards le temps de résoudre le problème.
Hayır, durum şu ki, plan yürümedi.
Mais il n'a pas marché.
Durum şu ki, Steve... Sen ve ben kuzeniz.
Le fait est, Steve... que toi et moi sommes cousins.
Mrs. Girardi, durum şu ki. Okulda, siz ve ben birbirimizi tanımıyoruz.
Mme Girardi, voila le marché : à l'ecole, vous et moi, nous ne nous connaissons pas.
İkinizi de bundan korumaya çalışıyordum, ama... durum şu ki, annenle ben hapse girebiliriz, gerçekten başka seçenek yok.
J'ai voulu vous protéger toutes les deux de ceci, mais... les circonstances étant ce qu'elles sont, ta mère et moi sommes sur le point de finir en prison alors on n'a vraiment pas le choix.
Neyse ki durum yetkililere bildirildi.
Les autorités l'ont su.
Görüyorum ki, bu akşam içki su gibi akıyor ki bu iyi bir şey çünkü bu durum evimiz için iyi, ev için iyi olan da size iyi gelir.
C'est bon pour la maison. Et ce qui est bon pour la maison est bon pour votre serviteur.
Şu anki durum tipik gerkinlik karakteristiği, ama şunu söylemeliyim ki bu aralar birlik beraberlik olma zamanı dır. Haklı olduğunuzu umarım.
La situation peut être qualifiée de tendue, mais on peut difficilement dire qu'on est au bord de l'explosion.
Söylemeliyim ki, acil durum çağrısını yapmasaydım, şu anda hayatta olmayabilirdi.
Si je n'avais pas été là pour passer l'appel, elle n'aurait peut-être pas survécu.
- Yaşamam mümkün değil- - - Yani durum şu : Arkadaş oluyoruz, yemin ederim ki kendimi iyi hissediyorum çok şaşırtıcı.
Nous sommes donc devenus amis, et c'est étrange, mais je jure que ça ne me pose aucun problème.
Durum şu ki Kat...
Le problème, Kat...
Düşünüyorum ki, talihsiz olan şu, bu durum tamamen beklenmiyor değildi.
Je pense que la triste réalité est que ce scénario n'est pas complètement inattendu.
Konu şu ki, onun için çalışmak gerçekten aşağılayıcı bir durum.
C'est si humiliant de travailler pour lui.
Bunu bu şekilde öğrendiğin için üzgünüm, tamam mı? Bu iğrenç bir durum ama, gerçek şu ki, bu sorunu kendi aramızda çözmeliydik. - Bu benimle onun arasında birşeydi.
Désolé que tu l'aies appris comme ça, mais c'est entre elle et moi.
Şu an düdük çalmalık bir durum değil, hem kim bir düdük için gelir ki?
Inutile de siffler. Qui va répondre à un sifflet?
Sorun şu ki, patronum henüz bunu bilmiyor, yani tamamiyle sinir bozucu bir durum.
Le probleme, c'est que mon patron ne le sait pas encore. Alors je suis complettement frustré.
Sorun şu ki durum çok garip. Kız arkadaşımla ilgili durum.
Ouais, mais notre situation est un peu bizarre.
Biliyorum ki, şu anki durum sizler için çok zor.
Je sais que la situation actuelle est pénible pour vous tous.
Şey, baba, durum şu ki, biz kilisede evlenmiyoruz.
Mais on songe au mont Copul.