Elektrik yok Çeviri Fransızca
286 parallel translation
Elektrik yok. Telefon yok.
Il n'y a ni électricité ni téléphone.
Elektrik yok.
Pas d'électricité!
Giulio, burada elektrik yok mu?
Pas la moindre lumière électrique, ici?
- Elektrik yok.
- Il n'y a pas d'électricité.
Çalışmıyorlar, çünkü elektrik yok.
Il ne fonctionne pas, parce qu'il n'y a pas d'électricité.
Neden elektrik yok?
Pourquoi n'y a-t-il pas d'électricité?
Elektrik yok.
Et pas d'électricité non plus.
- Evet, fakat elektrik yok..
- Oui, mais pas de courant.
Bizim orada elektrik yok.
II s'agit de l'électricité.
Unutun gitsin. Gittiğimiz yerde elektrik yok
Oublions... il n'y a pas d'électricité, là où nous allons
Elektrik yok.
Il n'y a pas d'électricité.
Elektrik yok.
Pas de courant.
Burada elektrik yok mu?
- Il n'y a pas d'électricité?
Telefon yok, elektrik yok.
Pas de téléphone ni d'électricité.
Elektrik yok, ışık da yok.
pas d'électricité, pas de lumière,
Köyde elektrik yok mu?
Vous n'avez pas l'électricité?
- Elektrik yok.
- Y a plus d'électricité.
Bugün 21. doğum günüm ve bir fırtınanın ortasındayız, elektrik yok ve yağmur...
C'est mon vingt-et-unième anniversaire on est en plein orage, les lumières sont éteintes,
Elektrik yok. Su soğuk.
Pas d'électricité.
Hiç elektrik yok.
Plus de jus.
Sanırım elektrik yok.
Ça veut sûrement dire qu'il n'y a pas de courant.
Bu adada elektrik yok.
Pas d'électricité.
Servoları bırakmaya yetecek kadar elektrik yok.
Impossible d'actionner les servos.
- Elektrik yok.
- Coupure de courant.
Burada hiç elektrik yok, ama uçakta elektrik var.
Il n'y a pas de courant, ici. Dans l'avion, si.
Telefon yok, elektrik yok, insan yok.
Pas de téléphone, pas d'électricité, personne en vue.
Ve şimdi bizde de elektrik yok.
Et en plus... on n'a pas l'électricité.
Telefonlar kesik ve müzenin hiçbir yerinde elektrik yok.
Plus de téléphone. Et l'électricité a sauté dans tout le musée.
Birkaç yüz bina yanıyor, şehrin yarısında elektrik yok,.. .. ve tüm otoyollar tıkalı.
Environ deux cents immeubles en feu, la moitié de la ville dans l'obscurité, et toutes les autoroutes bloquées.
Elektrik de yok.
Problème électrique.
Kaçış imkanın yok. Sen ne yapıyorsun? Nükleer elektrik santrali inşa ediyorsun.
Faute d'échappatoire, vous élevez une centrale nucléaire.
Elektriksel olarak kapalı devre olan ilk iki rölenin ilkinde avometreme göre üstteki mavi kablosunda elektrik akımı yok ya da bu kablo şase.
Le premier des deux relais normalement fermés, selon mon cher ampèremètre, pas de courant dans le fil bleu du haut, ni dans le blanc.
- Ve başka farklılıklar da var. Elektrik düğmeleri yok.
Et il n'y a pas d'interrupteurs.
Işık yok, elektrik de yok.
Illisible sans lumière.
Elvira'da elektrik yok.
Vous aussi.
Saldırıdan 5 hafta sonra. Elektrik, Su ve Sağlık Hizmeti yok.
Pas d'électricité, d'eau potable ou de sanitaires.
Sana söylüyorum, randevu için yarışmaya ihtiyacım yok çünkü bende uygun elektrik var!
Je n'ai pas besoin d'un concours pour gagner ce rendez-vous, j'ai ce qu'il faut.
Oh, bu kesinlikle onu açıklamağa yardımcı olabilirdi, efendim, fakat cesedin yanında elektrik bulunmuyor, hiç yok.
Ce serait une bonne explication, mais il n'y a pas d'électricité près du corps et pas de lignes.
Tutulacak tarafı yok o adamın- - berbat elektrik tesisatı, hatalı frenler.
Il a rogné sur tout.
Neredeyse bitirdim. 4 nolu ambarda, telepatik elektrik alanının rezonans frekansına kilitlenecek ve onun bütün etkilerini yok edecek, kalibre edilmiş iyonik girişim sinyali oluşturdum.
J'ai presque fini. J'ai établi un signal d'interférences dans la salle quatre, calibré pour se verrouiller sur la fréquence de résonance du champ télépathique et annuler ses effets.
Beyin travması izi yok. Uyuşturucu izi ya da elektrik yüklerinde bir anormallik yok.
Pas de traumatisme crânien, ni de trace de stupéfiants ;
Elektrik, telefon ve akan su yok.
Ni électricité, ni téléphone, ni eau courante.
Ve sonra elektrik santralını tamir etmeye kalkıyoruz. Dünyayı yeniden yaratmaya çalışıyoruz. O dünya ki, neredeyse insanlığı yok edecekti.
Et on se remet à bricoler la centrale électrique pour tenter de recréer le monde qui a failli étouffer la race humaine.
Duyusal girdiler kaybolmuş. Elektrik zaten yok olmuş.
Les sens disparaissent, l'électricité a disparu.
Yeteri kadar elektrik gücümüz yok Ken.
On n'a pas assez de puissance! Il n'y a rien à faire.
Işık yok. 30 millik çevrede tek bir elektrik ışığı yok.
Pas de lumière. Pas une seule lumière électrique dans un rayon de 50 km.
Söylediğin türden bir elektrik şokunun izi yok.
Son pouls est irrégulier mais rien n'indique qu'il a subi un tel choc.
Hava yok, kötü aydınlatma, rasgele elektrik çarpmaları.
- C'est l'idéal.
Elektrik de yok... Yakıt da yok ve... kaybolan başka şeyler de var
Il n'y a... ni électricité, ni gaz et... il y a d'autres choses qui manquent.
— Zamanımız yok bir kez elektrik giderse tüm hastalar hayat desteğini kaybedip ölecek.
Pas le temps. Sans courant, les patients sous respirateur mourront.
Ve eğer seni boşta görürsem bu dünyada beni hayata döndürecek kadar elektrik kaynağı yok.
Si on se croise, aucun électrochoc ne sera assez puissant pour me ramener à la raison!
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65