English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ M ] / Mümkünatı yok

Mümkünatı yok Çeviri Fransızca

220 parallel translation
Bunun mümkünatı yok!
Pourquoi... Ce n'est pas possible!
Marie, herkesin değildir. Yüce Majestelerinin sevgilisi olmasının mümkünatı yok.
Sa Majesté n'en a certainement pas!
Hayır, mümkünatı yok.
Non, ce n'est pas vrai.
Bunun mümkünatı yok.
C'est absolument impossible.
Böyle bir olayın mümkünatı yok.
Ça ne pourrait pas arriver bien évidemment.
Mümkünatı yok. Çok korunaklı bir kamp. Her tarafta asker var.
Impossible, il y a des soldats partout.
Mümkünatı yok Albert.
C'est mon dernier mot!
Yapılamaz dostum. Mümkünatı yok.
C'est impossible, mon garçon.
Bunun mümkünatı yok!
C'est impossible.
Şimdi şunu dinlesene. Bunun mümkünatı yok.
Ce passage est impossible.
Mümkünatı yok. Ama akşam için buna ihtiyacım var. Lütfen anlayış gösterin.
Pour ce soir, j'en ai besoin.
- Aşkının bir kısmını başkasına yöneltme iksiri yok mu, mesela süs köpeğine? Mümkünatı yok. Tamamen senin.
N'est-t-il pas possible de reporter cet amour sur un cocker, par exemple?
- Mümkünatı yok.
- Impossible.
Mümkünatı yok.
C'est impossible.
Anlamışsınızdır, Herr Henks para bu bankaya yatırılmadıkça size sonra transfer etmemin mümkünatı yok.
Vous comprenez qu'à moins qu'il ne soit déposé chez nous, je ne peux le transférer plus tard?
Hepsinin birden çıldırmasının imkân ve mümkünatı yok.
Ils ne peuvent pas tous être devenus fous.
İş yapmanın mümkünatı yok.
Ce n'est plus sérieux!
Mümkünatı yok.
Tu vas pas dormir par terre.
Bunun mümkünatı yok.
Entrez. Ah, c'est impossible.
Bunun bir eşek şakası olmasının mümkünatı yok. Ne yani birisi telefona bir çeyreklik atıp, bizim şifrelerimizi mi kırdı?
C'est impossible qu'un petit morveux puisse s'introduire comme ça dans notre système.
Evet, çok özür dilerim. Hukuk müşavirimle bu konuyu istişare ettim ve korkarım ki, görüşmenizin imkan ve mümkünatı yok.
Désolé... j'ai consulté mes conseillers juridiques, et on ne peut autoriser cette visite.
Mümkünatı yok.
Pas question, putain.
Mümkünatı yok. Ev hapsin var.
Pas question.
...'çünkü mümkünatı yok... evlenmemin, asla, asla... senin gibi koca ağızlı bir domuzla.
Il est hors de question que j'épouse une truie à grande gueule de ton espèce.
... başka şekilde gerçekleşmesinin mümkünatı yok.
... que ça ne pouvait pas se passer autrement.
İtin teki, mümkünatı yok bu kabağı başımda patlatamaz.
C'est devenu un étranger. Pas question qu'il m'implique là-dedans!
Hava Trafik Kontrol istasyonları çalışmadığından, bilmenin mümkünatı yok.
Impossible de savoir, sans le contrôle du trafic aérien.
Mümkünatı yok, Bay Broz.
Je ne peux pas, Mr. Broz.
Mümkünatı yok.
Ça n'arrivera pas.
Ross, bu şekilde vücudundan çıkmasının mümkünatı yok. Taa ki sen...
En plus, il n'y a absolument aucun moyen de vous l'enlever... à moins que vous...
Davranışsal kategoriler, zayıflar içindir. Bu davranışlar olmadan, varlığınızı tanımlamanın mümkünatı yok. Yapmaları gereken.... kimin zarar göreceğinin sorun olmamasıdır.
C'est l'attitude des faibles, de ceux qui n'ont pas la volonté de faire ce qui est important sans se préoccuper des autres.
Seni herhangi bir tip ya da tarzda erkek olarak düşünmemin mümkünatı yok.
Tu me crois, hein? Oui, chéri.
Dedikleri gibi, bu adamın kendini öldürmüş olmasının mümkünatı yok.
Cet homme ne s'est pas tué comme on a dit.
Thor, dostum... mümkünatı yok.
Thor, mon ami, il n'en est pas question.
Yine de mesajı analiz etme olasılığı olmasına rağmen işlemin ne kadar süreceğini bilmemizin mümkünatı yok.
même si elle peut analyser ce message on ne sait pas combien de temps cela va durer.
Bunun sende olmasının mümkünatı yok.
Il n'y a aucune chance que tu aies celui-ci.
Mümkünatı yok yapmam.
Hors de question.
Onları sana vermemin mümkünatı yok!
T'y changeras rien!
İtfaiyeci olmanın mümkünatı yok. Şunu aklına iyice bir sok.
Pas question de faire de toi un putain de pompier, pigé?
Yapma, bizi hâlâ bekliyor olmasının mümkünatı yok.
S'il te plait, il n'y a aucune chance qu'il nous attende encore.
- Mümkünatı yok.
Tant pis pour toi.
Bu tür bir travmayı tıbbi alaka olmaksızın atlatmanın imkan mümkünatı yok.
C'est impossible que quelqu'un ai pu survivre à ce genre de blessure sans soin médicaux.
Ve bu, laf sokan tırnak işaretleri arasındaki "takım" la evlenmenin mümkünatı yok.
Et il n'y a pas moyen que tu te maries dans ce - guillemets sarcastiques - "costume".
Myra Hindley'e şartlı tahliye verilmesinin mümkünatı yok.
On ne parle pas encore de liberté conditionnelle pour Myra Hindley.
Mümkünatı yok!
Hors de question!
Hayır, mümkünatı yok.
" Non, ce n'est pas possible.
Artık aileme dönmemim mümkünatı yok.
Il n'y a aucune raison que je retourne dans ma famille!
- Mümkünatı yok... - O kadar sarhoş olamaz.
Il ne peut pas avoir été saoul à ce point.
Bunun mümkünatı yok.
C'est tout à fait insensé.
Mümkünatı yok!
Jamais!
Mümkünatı yok!
Jamais de la vie!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]