Ne geldi Çeviri Fransızca
4,426 parallel translation
Aklıma ne geldi bak?
Et tu sais quoi?
Sence başına ne geldi?
Que lui est-il arrivé?
Bakın aklıma ne geldi.
Hey, j'ai une super idée.
Mesela aklıma şey geldi. - Ne geldi?
Comme quelque chose de pas sexy du tout.
Ne geldi o adamın başına?
Qu'est-ce qu'il lui est arrivé?
- Afrika'da başına ne geldi?
- Il lui est arrivé quoi en Afrique?
Ben biraz kekemelik yapıp, bu alışkanlığı Irak'tayken arkadaşım parçalanınca kazandığımı söyleyeceğim. Bak aklıma ne geldi.
Je bégayerai, et j'dirais que c'est parce que j'ai vu un ami exploser en morceaux en Irak.
Başına ne geldi senin?
Qu'est-ce qu'il vous est arrivé?
Bak ne geldi.
Regarde ce qui vient d'arriver.
Bence bir şeyler öğrenmenin zamanı geldi. Eğer bütün kuponlarını bir haftada kullanırsan, sana o yunus kuponunu alacağım ve seninle beraber kullanacağım. Bak ne diyeceğim...
Il est temps que tu apprennes une leçon.
Senin İngilizce konuşman kadar mantıklı geldi.
Ça ne rimait à rien, comme votre anglais.
Ben aslında hiç bilmiyorum. Az önce geldi ve yine az önce gitti.
Je, hum, je ne sais pas, en fait.
- Telefon ne zaman geldi?
L'appel a été reçu à quelle heure?
Bütün kasaba bir yangını söndürmek için bir araya geldi ama sen ortalıkta yoktun.
Toute la ville s'est rassemblée pour éteindre un incendie. Mais toi? On ne t'a trouvé "nulle part".
- Bu benim oğlum. 10 yıldan fazladır onunla konuşmamıştım ama işte geldi!
Je ne lui ai pas parlé pendant presque 10 ans, mais il est ici.
Kendime özen göstermeyi seviyorum. Şu lanet kubbe geldi diye öyle paspal paspal gezecek değilim.
Que ce foutu dôme soit apparu ne signifie pas que je doive m'en passer.
Atın biraz egzersiz yapması iyi olur gibime geldi.
Il semblerait qu'un peu d'exercice ne lui ferait pas de mal.
Ama şu gerçekle yüzleşmenin zamanı geldi. Beceremiyorum.
Mais il est temps que j'affronte les faits, je ne suis pas bon à ça.
Herkes bana göre biraz bencil ve kızgınmış geldi ve başka kimseye önem vermiyorlardı.
J'ai le sentiment que tout le monde était un peu égoïste, en colère et ne s'intéressait à personne d'autre.
- Bu ne zaman geldi?
Quand est-elle arrivée?
Arkadaş başka bir ülkeden geldi de, bizi pek anlamıyor.
Il vient d'un autre pays, il ne comprend pas nos manières.
Kırık geldi.
Il ne s'est pas arrêté sur un numéro.
Beth geldi ve çok şey anlatmadı ama seni Laurie ile koridorda konuşurken görmüş.
Beth est juste venue me voir... Elle ne m'a pas vraiment dit grand-chose mais elle a dit... qu'elle vous avait vu, toi et laurie, parler dans le couloir?
Bu sendeki yazma arzusu doğuştan mı geldi?
Êtes-vous né avec de désir ardant d'écrire?
Ne oyun oynuyorsan, bitirmenin zamanı geldi.
Quelque soit le jeu auquel vous jouez, c'est le moment d'arrêter.
Ne için geldi?
Pour quoi?
Hemşire Laurie beni alırken gördü mü bilmiyorum, ama yatağımın altına saklarken görmüş olmalı ki o gece odama geldi... Ve geri aldı.
Je ne sais pas si l'infirmière Laurie m'a vu le prendre, mais elle a dû me voir le cacher sous le matelas, car elle est venue dans ma chambre le soir et l'a enlevé.
Balkabağına dönmeden arkadaşını gemiye getirme vakti geldi.
Il est temps de ramener votre ami au bateau avant qu'il ne se transforme en citrouille.
Savaş sonunda Amerika'ya kadar geldi ve sınır bunu durduramayacak.
Cette guerre est finalement ici, aux États-Unis, et la frontière ne sera pas capable de l'arrêter.
Ama bu, ne bileyim bir şekilde ona çok fazla geldi.
C'était... Je ne sais pas. Pour une raison ou une autre, c'était trop pour elle.
Biraz önce Başkan'ın bugün ameliyat edilmeyeceği bilgisi bize geldi.
On vient d'apprendre que le président ne sera pas opéré aujourd'hui.
Reddedemeyeceğim bir teklifmiş gibi geldi.
Ça ressemble à une offre que je ne peux pas refuser.
Ne, kız geri mi geldi?
Quoi, elle est de retour?
Joan, sakın cahilliğime geldi deme.
Ne plaidez pas l'ignorance.
Basina bir sey mi geldi yoksa dogustan mi böylesin?
Quelque chose vous est arrivé ou vous êtes né comme ça?
Her şey için seni suçlamak ne kadar içimi rahatlatsa da oradan oraya savrulmayı bırakmanın zamanı geldi.
Aussi satisfaisant que ce soit de te blâmer pour tout, je réalise maintenant qu'il est temps pour moi d'arrêter de ressasser.
Anlamadığım şey ne biliyor musun? Kırmızı Paltolu, Thornhill'den o kadar yolu Hanna'nın annesi için nasıl geldi?
Ce que je ne comprends pas c'est comment fait Manteau rouge pour aller de Thornhill jusque chez la mère d'Hanna aussi vite?
- "BDP kem küm etme" zamanı geldi. - O ne?
- Il est temps que le BPD traine.
Ama Aife için, sadece kayıp çocuğunun, anıları vardı. ve deliliği geri geldi.
Mais pour Aife, il ne restait que le souvenir de la perte de son enfant, et elle replongea dans la folie.
Londra'yı onun değil bizim yönettiğimizi gösterme zamanı geldi.
Il est temps qu'il comprenne qu'il ne dirige pas Londres, on dirige.
Biliyor musun artık beraber çalışmadığımız aklıma geldi.
Je viens juste de me rendre compte que toi et moi, nous ne travaillons plus ensemble.
Sonra da bizzat kendi geldi. Ben sana anlatana kadar aryadan haberin yoktu ama.
Tu ne le savais pas avant que je t'en parle.
- Size ne zaman haber geldi?
- A quelle heure était cet appel? - La nuit dernière...
Diğer çift ne zaman geldi?
Quand est-ce-que cet autre couple est arrivé?
Ava her ne yaptıysa yapsın yardım etmek için buraya geldi, ayrıca o bir varlık.
Ava, peut importe ce qu'il a fait il est ici pour aider, et c'est un avantage.
Özür, sanırım sesim size biraz uzaktan geldi.
J'espère que ça ne ressemblait pas à de la drague professionnelle.
Ken, bu kamera açısından bakınca havanın ne kadar güzel olduğu aklıma geldi.
Tu sais, Ken, ces tirs aériens me rappel quelle belle journée nous vivons.
Dinle, seni daha fazla gereksiz strese sokmak istemem, ama Henry binaya geri geldi,... ve ufacık bir not daha, beni de binadan attılar.
Écoute, je ne veux pas te causer encore plus de stress, mais Henri est revenu dans le bâtiment, et sur un plan plus personnel, ils m'ont poussé dehors aussi.
Mikrofonlarınızı takma vakti geldi. Taylor, bunun ilk olduğunu biliyorum. İşi beceremeyeceğim diye korkma.
Taylor, c'est ta première, donc ne te préoccupe pas si tu es mauvaise ce soir.
Başına ne geldi onu bile bilmiyorum.
On ne sait même pas comment il est mort.
Dostum, dinle... Düğünde uçacak güvercinler erken geldi. Ben de nereye koyacağımı bilemedim.
Mon pote, écoute, les colombes pour le mariage sont arrivées en avance, et je ne sais pas où les mettre...
geldin 84
geldim 384
geldi 321
geldin mi 58
geldiğinde 28
geldik 352
geldiniz 33
geldik mi 60
geldin demek 49
geldi mi 70
geldim 384
geldi 321
geldin mi 58
geldiğinde 28
geldik 352
geldiniz 33
geldik mi 60
geldin demek 49
geldi mi 70