English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ N ] / Ne olmuştu

Ne olmuştu Çeviri Fransızca

786 parallel translation
Onu gördüğünde sana ne olmuştu?
Et toi, qu'as-tu ressenti en le voyant?
Geçen yıl, Newfoundland'den... yolcu aldıklarında Orinoco'ya ne olmuştu?
Pensez à l'Orinoco l'an dernier quand ils en ont pris un à Terre-Neuve.
Ona ne olmuştu?
Qu'est-il devenu?
Ne olmuştu?
Pardon?
- Ne olmuştu, Charles? - Bir şey olmadı.
- Qu'est-ce qui se passe Charles?
- Orada ne olmuştu?
- Que s'est-il passé là-bas?
Valborg'un akıbeti ne olmuştu? Gruptakilerin en derli toplusu oydu.
Qu'est-il arrivé à valborg, la plus rigoureuse de nous toutes?
Rommel'e ne olmuştu? Bulup ortaya çıkaracaktım.
Je voulais savoir ce qui lui était vraiment arrivé.
Wichita'daki Bayan Post'a ne olmuştu?
Qu'est-ce qui est arrivé à Mme Post, à Wichita?
Sana ne olmuştu?
Que vous arrive-t-il?
Şimdi bize anlatın, Ne olmuştu o zaman?
Qu'est-il arrivé ensuite?
Birden ışık gitti. Ne olmuştu?
Soudain, plus de lumière!
- Ne olmuştu? Anlat bana.
- Que s'est-il passé?
Larry ile sahip olduğumuz o basit yaşama Bohem hayatına ne olmuştu?
Où était notre vie simple?
Ne olmuştu?
Que s'est-il passé?
- Ne olmuştu ona?
- Que lui arrivait-il?
Ne olmuştu bakayım.
C'est arrivé comment déjà?
Aa evet, kolunuza ne olmuştu?
Mais votre bras, vous disiez donc?
Sen buraya gelmeden önce ne olmuştu?
Que s'est-il passé avant votre arrivée?
Mary Magdalene'e ne olmuştu?
Qu'est-il arrivé à Marie-Madeleine?
Bu eski eczane, sahibinin bir parçası gibidir, onun küçüklüğünde babasının imbiğine ve ergitme kabına burnunu soktuğu anlara şahit olmuştu.
Le vieil apothicaire et sa boutique ne faisaient qu'un depuis qu'enfant il mettait son nez entre les cornues et les préparations de son père.
Onun için ne gece olmuştu ama!
Quelle soirée ce fut pour lui!
O gece hayatları için ne güzel bir olay olmuştu!
Quel événement fut-ce cette nuit dans leur vie!
Charlie Ross'ta da öyle olmuştu, o da hiç bulunamadı.
Tu te souviens de la disparition de Charlie Ross? J'ai travaillé sur cette affaire et on ne l'a jamais retrouvé.
Peki sonra ne olmuştu?
Et après?
- Ne olmustu?
Laquelle?
Blue Back, senin deneyimin olmuştu. Ne düşünüyorsun?
Blue Back, toi qui connais ça, tu en penses quoi?
Mermilerle delik deşik olmuştu. - Ne?
Voici le revolver.
Astronomi aletleri üzerinde çalışma imkanım olmuştu ama iş teoriye gelince tam bir amatör sayılırım.
En fait, j'ai pas mal travaillé sur les instruments astronomiques... mais quand on en vient à la théorie, je ne suis guère qu'un amateur.
Dinle dostum. - Bu takside öpüşenler olmuştu ama...
On ne s'est jamais tant embrassé dans ce taxi!
Onu korkuyla anmadan edemiyorum çünkü bir trajediye sebep olmuştu.
Je ne peux y penser sans un sentiment d'horreur, parce que ça a été la cause d'une tragédie.
Ne, O halde, İspanyanın Filipinlere katkısı mı olmuştu? Maria?
Quelle fut la contribution de l'Espagne aux Philippines?
- Ne kadar iyi olduğunu bilemezsin. - Evet, iyi buluşlarımız olmuştu.
Il y avait des choses bien.
Köpekbalıklarından su görünmez olmuştu.
Jusqu'à ce que ce soit une mer de requins... de plus en plus nombreux... et qu'on ne voie plus l'eau.
Şey, geçen gün arka bahçede Bonnie ile oynarken olmuştu birden şiddetli baş ağrısı saplandı ve sonra tek bildiğim yani bir de baktım sabah olmuş.
L'autre jour, par exemple, je jouais avec Bonnie. Et tout à coup, j'ai cru que ma tête éclatait... puis je ne sais plus.
Son pilonu dönerken bir daha asla olmayacağını sandığı şey olmuştu ; bir insanoğlu.
Au dernier pylône, il était ce qu'il croyait ne jamais redevenir, un être humain.
Gooper, çocuklar başka ne aşısı olmuştu?
Contre quoi encore, Gooper?
Kendi elleriyle diktiği dünya güzeli çiçekler, Tıpkı yüzündeki gamzeler gibi solup yok olmuştu.
Les fleurs qu'elle avait plantées de sa propre main, ne deviendraient rien de plus que le rose perdu de ses joues.
- Telsiz tahrip olmuştu.
La radio ne marchait plus.
- Ne mi olmuştu?
Que s'est-il passé? Oui.
Neden? Bu bana pahalıya mal olmuştu.
Elle ne vous plaît pas?
Beni böyle öpmeyeli uzun zaman olmuştu.
Tu ne m'as pas embrassée comme ça depuis longtemps.
Onun ne gelişini ne de gidişini gören olmuştu.
Personne ne l'a vu entrer ni sortir.
Biz Prusya işgali altındayken, Emanuel'in bir erkek varisi olmuştu bile.
Emanuel avait alors déjà un héritier mâle qui était né environ du temps que nous avions, hélas, l'invasion prussienne.
Daha sonra eliyle ne yaptı? Kibarca okşadı durdu, okşadı durdu. Kadın sürekli bunu söyledi çünkü tahrik olmuştu.
Surtout celles qui sont plus âgées que moi vivant en Corée du Sud, battues par leur mari et leur père, nous en gardons les traces, des traces de suicide.
Ama artık bir alev topu olmuştu.
Je ne savais meme pas si le camion allait exploser ou pas...
Teşekkür ederim. Julian'la beraber eve gitmeyeli çok uzun zaman olmuştu.
Il y a si longtemps que Julian et moi ne rentrons plus ensemble.
Sanırım deneyeceğim. Sadece şu heykel aklıma geldi de. Bunun kadar para tutmuyordu ama karın sinir olmuştu.
Ca me rappelle la statuette qui ne coûtait rien et qui l'a mise en rogne.
İnanmayacaksın ama, bir keresinde bir adam bana aşık olmuştu.
Vous ne le croirez pas, mais un homme m'a aimée.
Ama Whateleyler'i kasabada pek gören olmadığı için tam bir sürpriz olmuştu diyebilirim.
On ne les voyait pas souvent en ville alors c'était déjà une surprise.
Ne kadar sıcak olmuştu?
Il a fait très chaud?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]