English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ P ] / Polis yok

Polis yok Çeviri Fransızca

714 parallel translation
- Polis yok.
- Non.
Okul yok, polis yok.
Ni école, ni flics.
Buralarda polis yok, yapayalnız olduğumuzu farketmedin mi?
- Nous somme seuls, sans police.
Artık burada polis yok.
Ils ne sont plus là.
Saat dokuzda. Dinle,.. ... silah yok, polis yok, numara yok.
Et écoutez... pas de pétards...... pas de flics...
Polis yok.
Plus de police!
Ace, etrafta hiç polis yok.
On ne trouvera aucun policier par ici.
Etrafta hiç polis yok.
Pas d'autres flics.
Burada hiç polis yok.
Il n'y a pas de police.
Başka polis yok.
Il n'y en a pas. Mon avion est en panne.
Artık polis yok ki.
- La police est morte.
Ama o korkunç polis yok mu.
Mais ce terrible policier...
Teşkilatta haraççıları bilmeyen polis yok.
Chaque policier est au courant du racket.
Polis diye bir şey yok. Peşlerinden gidelim.
Ce sont des imposteurs.
- Ama, polis müdürü bile yok.
J'ai pris ma décision. - Il n'y a même pas de shérif.
- Ve polis yok mu? Buraya hiçbir polis izinsiz giremez.
Il leur faut un mandat.
- Unutmayın, polis falan yok!
Bon! Mais pas de police!
Polislerden korkum yok. Her ne zaman bir polis görsem suratına tükürecek şekilde yetiştirildim.
Gardez vos ordres pour vous, je n'ai pas peur des flics.
Polis misiniz? - Yok, Polis değil.
Êtes-vous un policier?
Hiç polis yok.
Pas de policiers, rien.
Müfettişleri uzun süre çekemem. Onlar da polis. Sadece postalları yok.
En fait, les détectives sont pires que les policiers.
"Bundan başka gelişme yok, ancak, polis ve FBI eldeki her ipucunu izleyip, bütün şüphelileri toplamakta..."
II n'y a rien de nouveau, mais la police et le FBI suivent toutes les pistes... - Rami!
Polis olmanın kötü bir yanı yok.
Il n'y a pas de mal à être dans la police.
Benim bunla ilgim yok. Polis bana inanır.
Je n'avais rien à voir avec ca. La police me croira.
Eğer ben polis olsaydım, çok zeki olmama da gerek yok, hikâyenin çok çakma olduğunu söylerdim.
Si j'étais flic, je dirais que votre histoire est louche.
Bu oda, polis beye kiri boyayla gizlediğimiz..... izlenimi vermiş sanırım. Ama öyle bir şey yok, Bay Murphy.
Cette pièce a dû rendre les policiers soupçonneux du fait que nous refaisons la peinture.
Polis ya da itfaiyeyi aramanıza hiç gerek yok. Papağan falan kovalamayacağım.
Ne derangeons pas la police.
Sorun yok, polis kontrol etti zaten.
C'est vrai, la police a vérifié.
İnin, ileride polis var, yük taşıma iznim yok.
Descendez, il y a la police. Je suis en infraction.
Bu sadece alçak gönüllülük değil iyi bir polis olacağımdan şüphem yok.
Je doute d'être un bon ranger, pas seulement par modestie.
Yok ben polis gibi konuşacağım diyorsanız, benden bir şey öğrenemezsiniz.
Si vous faites le commissaire, je ne sais rien.
Polis mi! Polise gerek yok.
Pas la peine, pas la peine.
Artık polis kulübeleri yok. Yani kimsenin dikkatini çekmez mi? Ricky.
Il n'y a plus de cabines de police, on la remarque, non?
Polis arabası yok.
Il n'y a pas de voiture de police.
- Ordularım veya polis birliğim yok.
- Je n'ai ni armée ni police.
Polis memurunun kafasındaki adaletle işim yok.
Je ne veux pas l'avis d'un policier.
Polis gibi konuşmam gerekirse hiçbir özelliği yok.
Pour parler comme l'identité judiciaire... elle ne possède aucun signe particulier.
Polis, silah, kulüp ve sorun yok.
Sans flics, ni armes, ni matraques, ni incidents.
Mahkeme polis memurunun yasal kaygısını tanıyabilir ama polisin yaptığı işkenceyi affedebilecek hiç bir imkan yok.
La Cour aura à considérer votre inquiétude pour la vie de l'otage... mais elle ne peut ratifier la torture policière.
İtiraf etmeli, bir polis eşi için gerekli niteliklerden eminim hiç biri yok bende.
Ce que je veux dire... je ne suis pas faite pour être femme de flic.
( Polis Memuru ) Parmak izi yok.
- Pas d'empreintes.
( Polis Memuru ) Sadece bozukluk. Kağıt para yok.
De la monnaie.
Polis yok.
Pas de police.
Polis çağırmaya gerek yok.
N'appelez pas la police.
Ama buralarda bir polis merkezi yok sanırım "Kagetsu" adlı restorana gittiler.
Je ne savais pas qu'il s'agissait aussi d'un poste de police. Je veux parler du restaurant "Kagetsu".
Seninle kişisel bir sorunum yok Callahan. Ama sen her dışarı çıktığında halkın "polis vahşeti"... diye yakınmasına izin veremeyiz.
Je n'ai rien contre vous, mais on hurle à la brutalité policière chaque fois que vous enquêtez!
Sorun şu ki, namuslu bir polis memurunun meslektaşları tarafından dalga geçilmesi ya da baskı yapılması korkusu olmadan davranabileceği bir atmosfer henüz yok.
Le problème est qu'il n'existe pas encore d'ambiance... dans laquelle un honnête policier peut agir... sans la crainte du ridicule ou de représailles de ses collègues.
Beni izlemenizden zevk almıyorum ve polis korumasına ihtiyacım yok.
Columbo, je n'apprécie pas d'être surveillé et je n'ai pas besoin de votre protection.
Polis başkomiseri McCleod konuşuyor, Yok Edici Gücün sesi İngiliz aksanı.
Commissaire McCleod, police. Juggernaut a un accent anglais.
Bunların hepsi yok edilecek... Ve şaşkınlığımı bazı zeki... polis memurları dışında hiç kimse bilemeyecek.
Tout cela disparaîtra et personne ne saura combien cela est embarrassant, excepté ces rusés de hauts gradés.
Polis raporu yok. Midi-Car'ı dava etmeniz gerekiyor.
Comme il n'y a pas eu de constat, il faudrait attaquer Midi-Car en justice.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]