English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ T ] / Telefon yok

Telefon yok Çeviri Fransızca

842 parallel translation
1124 Doğu 18'de kayıtlı telefon yok.
Pas de téléphone au 1124, 18e Rue.
O adreste kayıtlı telefon yok. Özel numara olmalı. Maalesef.
Il doit s'agir d'un numéro qui ne peut être communiqué.
Araba yok, telefon yok, en yakın istasyon saatlerce ötede her iki günde bir tren uğruyor.
Pas de voiture, pas de téléphone, à des heures de la prochaine gare et un train tous les deux jours.
Yapamam, efendim. Telefon yok.
Sans téléphone, c'est impossible, Monsieur.
Odasında hastaneyi arayacak bir telefon yok.
Il n'y a pas de téléphone dans sa chambre pour appeler l'hôpital.
İçeride telefon yok bayım.
Y a pas de téléphone ici, monsieur.
Değil mi ama? Garson yok, müşteriler yok, telefon yok.
Ni garçons, ni voisins, ni téléphone.
Telefon yok!
Aucun appel.
Elektrik yok. Telefon yok.
Il n'y a ni électricité ni téléphone.
Telefon yok, kadınlar da 20 mil uzaklıkta.
Pas de téléphone, et pas une femme à moins de 30 kilomètres.
Gidip dinlenelim. Radyo, televizyon yok, telefon yok. Müşterilerden de bin mil uzak.
Sans radio, ni télé, ni téléphone, à 1000 lieues de tous les clients.
- Bende telefon yok.
- Je n'ai pas de téléphone.
- Telefon yok zaten, Bayan Mainwaring.
On n'a pas le téléphone.
Bulunduğunuz yerde hiç telefon yok muydu, Bayan Kinnian? Ya da düne kadar hiç postane yok muydu?
Il n'y avait pas de téléphone où vous étiez, Mme Kinnian, pas de bureau de poste, jusqu'à hier?
İnanabiliyor musunuz, restoran yok, telefon yok, benzin yok...
Y a pas de restaurant, y a pas de téléphone, y a pas d'essence!
Telefon numaranızı alabilir miyim lütfen? Şu an telefon kulübesindeyim ve evimde de telefon yok.
J'appelle d'une cabine, et je n'ai pas le téléphone chez moi.
Çünkü evimde telefon yok.
Parce que j'ai pas le téléphone.
Telefon yok, hiçbirşey yok.
Pas de téléphone, rien.
Onları arayamadım, orada telefon yok.
J'ai pas pu les appeler, il n'y a pas de téléphone.
Santral, adada telefon yok mu?
Il n'y a pas de téléphone, sur l'île?
- Sana telefon yok dedim.
- J'ai dit, pas de téléphones.
Telefon yok mu?
Pas de téléphones?
Telefon kesik ve ulaşım imkanı da yok.
Le téléphone est coupé.
Olanaklar çok kısıtlı. Danny'e doktor lazım olacak olsa arayacak bir telefon bile yok.
Il n'y a même pas le téléphone... s'il faut un docteur pour Danny.
Telefon etmemize gerek yok.
Qui parle de téléphoner?
Onlara "karım" dediğimde, "Kimsenin böyle karısı yok." derlerdi. "Telefon numarası ne?"
Quand je répondais que c'était ma femme, ils refusaient de me croire et réclamaient ton numéro.
- Hayır, sakın. Daha fazla telefon görüşmesi yok.
Plus de téléphone.
Otelde telefon rehberi yok muydu?
Il n'y avait pas d'annuaire?
Ve görünüşe göre sizin de yok. Tam aksine, birkaç telefon aldım.
Des "témoins" m'ont téléphoné.
Doğu Berlin'e direkt telefon hizmeti yok.
II n'y a pas de service direct pour Berlin-Est.
Telefon rehberinde de yok.
Ni même dans l'annuaire.
Telefon kulübeniz yok mu?
Vous n'avez pas de cabine?
- Yok ama telefon etmemiz gerek.
- Non, mais il nous faut téléphoner.
Telefon etmesine gerek yok. Kendisi burada.
Il n'a pas eu besoin de téléphoner, il est ici.
Burada telefon falan yok.
Y a pas de téléphone, ici.
Telefon numarası var sizde ama adresi yok?
- pour que je vous envoie des fleurs ".
- Yok, hayır. Telefon, Bay Hilter.
Je viens pour l'annonce.
Telefon kaydı yok, devlet okulu yok ve kabul ediyorum, bu çok ciddi.
Pas de nom sur l'annuaire, pas d'école. Ça oui, je l'admets, c'est grave.
Burası bir felaket bölgesi resmen, telefon bile yok yani. Dün sabahtan beri kesik.
Le téléphone est coupé depuis hier matin.
Muhtemelen hiçbir ilgisi yok ama sadece bir önlem olarak dışarı çıktığında bana nereye gideceğini,... seni bulabileceğim bir telefon numarasını söyler misin? .
Ça n'a peut-être rien à voir, mais par précaution, si tu sors et que tu sais où tu vas, laisse-moi un numéro où je peux t'appeler.
- Bu gece telefon yok.
La ligne est coupée.
Bir telefon görüşmesi yapmam gerekiyor, ama zamanım yok.
Je n'ai pas eu le temps de vous appeler.
Bu son telefon konuşmasını yüz kere dinledim. Hiçbir şey yok.
J'ai dû écouter ce dernier coup de téléphone une centaine de fois.
Ama bulamadınız. Çünkü öyle bir ses yok! Ben locamdan telefon ettim.
Mais vous n'avez rien trouvé, parce que j'ai appelé d'ici.
- Şu otelde telefon da mı yok?
- Et le téléphone?
Washington'da bir telefon kulübesinden aramış ve bir annesi yok.
Il a appelé une cabine ø Washington et il n'a plus de mère.
Hayır. Sizde telefon numaram yok.
Vous n'avez pas mon numéro!
- Burada telefon yok.
Il n'y a pas de téléphone ici.
Güvenlik nedenleriyle dışarıya ait telefon hattı yok.
Il n'y a pas de ligne extérieure par sécurité.
- Başka telefon yok Delbert.
- Le docteur ne vous a pas contacté?
Telefon tamir arabası da ortalarda yok.
La voiture de maintenance est portée disparue.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]