English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ V ] / Vakit yok

Vakit yok Çeviri Fransızca

1,119 parallel translation
Acele et! Vakit yok!
On n'a pas le temps!
Kahvaltıya vakit yok.
Pas le temps de prendre un petit-déj'.
- Vakit yok.
On n'a pas le temps.
Otele gidecek vakit yok.
On n'a pas le temps d'aller à l'hôtel.
Fazla vakit yok.
II nous reste très peu de temps.
- Uyuyacak vakit yok!
C'est bien le moment de dormir!
Bay Atkins konuşacak vakit yok.
- M. Atkins, - ce n'est pas le moment. - A vos ordres, capitaine.
- Vakit yok. Ya şimdi, ya asla.
- C'est maintenant ou jamais.
- Tamam boşver. Bir iç dökme seansına daha vakit yok.
Pas le temps de t'expliquer la vie.
Hadi. Kaybedecek vakit yok. Acele edin.
Vite, on n'a pas de temps à perdre.
Açıklayacak vakit yok.
Pas le temps d'expliquer.
- Konuşacak vakit yok.
Venez. - On doit bouger.
Vakit yok.
On n'a pas le temps.
Bebek bakıcılığına vakit yok.
On n'a pas le temps de faire du baby-sitting.
Artık vakit yok.
Mais le temps presse.
Açıklamaya vakit yok.
Pas le temps de t'expliquer.
Ritüele vakit yok. Ayine vakit yok.
Tant pis pour le rituel
Erkeklere ayıracak vakit yok.
Elle a pas de temps pour les hommes.
Ben çektim.Teğmen Macbride.N.Y.P.T *.Açıklayacak vakit yok.Git sadece.
Je l'ai tirée. Lieutenant MacBride. Pas le temps d'expliquer, démarrez!
Çok kötü! Küçük hikaye için vakit yok.
Dommage, vos lecteurs liront autre chose...
Şu anda bunlar için vakit yok.
On n'a pas le temps.
Oyalanacak vakit yok.
Pas de temps à perdre.
Vakit yok, yoldaşlar.
Allez, matelots.
- Buna vakit yok.
- Pas le temps!
- Bırak şimdi onu, fazla vakit yok.
- Laisse-ça, ma fille, il n'y a plus de temps à perdre.
Vakit yok. Gidelim.
On n'a pas le temps, allez.
Bunun için vakit yok.
Pas d'essais.
- Vakit yok ona.
- Pas le temps.
- Vakit var mı? - Vakit yok.
- Avons-nous le temps?
Korkarım, alışılagelmiş hoş sözler için vakit yok.
Je vais être directe.
- Ana-oğul buluşmasına vakit yok.
- Il n'y a plus ni mères ni fils.
- Vakit yok.
- On n'a pas le temps.
Asılın küreklere. Fazla vakit yok!
On n'a pas beaucoup de temps.
Bunun için vakit yok.
Je n'ai pas le temps.
Her şeyi açıklamaya vakit yok. Dinlemelisiniz.
- Pas le temps de vous expliquer.
- Vofıl yapmaya vakit yok.
J'ai pas le temps.
Bu saçmalıklara harcanacak vakit yok.
Mon temps est compté.
Vakit yok. Hareket edince söyleyin.
Prévenez-moi quand il repart!
Vakit yok.
- Non. Pas le temps.
Buna vakit yok.
Je n'ai pas le temps.
Vakit yok.
- Non.
- Kuruluşlar arasındaki rekabet için vakit yok.
- Oublions la guerre des polices.
Bak, hakkımdaki her şeyi sana... anlatabilmeyi dilerdim, ama hiç vakit yok.
J'aimerais tout vous dire de moi, mais je n'ai pas le temps.
Vakit yok.
Il n'y a pas de temps à perdre.
Bir şey söylemesine gerek yok. O kadar utanmıştı ki, geldiğinde sendeliyordu. Anne, iyi vakit geçirdi...
Il n'a rien eu à dire ll était si humilié qu'il boitait presque en rentrant ll s'est bien amusé...
Vakit yok.
Trop tard.
Böyle kötü gidiyor. Boşa vakit kaybetme. Satılık malı yok.
Ça va assez mal comme ça, pas besoin que vous le harceliez pour qu'il vende la propriété.
Fakat bugün ona yapılacak işler verdim. Bu durumda ortada benimle vakit geçirmemen için bir sebep yok.
Call a fini par le faire travailler, il y a pas de raison pour ne pas accepter une passe.
Vakit yok.
Pas le temps.
Vakit yok!
Pas le temps!
Sevgili kredi hesaplarımı boşaltmaya her zaman vakit bulan eşlerimin aksine alışveriş yapacak zamanı pek yok.
Lui n'a pas de temps pour le shopping... contrairement à mes femmes qui dévalisent mes comptes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]