English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ V ] / Vaktim yok

Vaktim yok Çeviri Fransızca

2,704 parallel translation
Boşa harcanacak vaktim yok.
Hé, je n'ai pas de temps à perdre...
Hayır, desteği boşver. Destek için vaktim yok.
Pas de renforts...
- Masal okuyacak vaktim yok evlat.
J'ai pas le temps de te lire une histoire pour t'endormir.
Pekâlâ. Bunu okuyacak vaktim yok.
Eh bien... je n'ai pas le temps de la lire pour l'instant.
Vaktim yok.
J'ai pas le temps.
Benim bir şeyleri sanmaya vaktim yok.
Pas de temps à perdre avec des "je crois".
Buna vaktim yok!
Je n'ai pas le temps!
Evet, ama bu özel gece için vaktim yok, tatlım.
Oui, mais on n'a pas le temps, chérie.
Fazla vaktim yok. Okuldan hemen sonra eve gidiyorum.
Je n'ai pas beaucoup de temps.
Tartışacak vaktim yok.
Je n'ai pas de temps à perdre.
- İzlemeye vaktim yok.
- Sans moi.
- Fazla vaktim yok.
- Je suis pressée.
Senden başka kimseye ayıracak vaktim yok.
Je n'ai de temps que pour toi.
Çabuk, fazla vaktim yok.
J'ai pas beaucoup de temps.
- Vaktim yok, geç kalıyorum.
- Pas le temps. Retard.
Kız arkadaşının hediyesi için sana yardım edecek vaktim yok Travis.
Je n'ai pas le temps de t'aider pour le cadeau de ta copine, Travis.
* Kaybedecek vaktim yok benim ama *
? but I ain t got the time to spare.?
Bunun için vaktim yok.
- Je n'ai pas le temps.
Sonsuz bir döngü mü? Bununla uğraşacak vaktim yok!
J'ai pas le temps pour ça.
Bu yüzden tüm kızlar peşime takılacak ama benim ayıracak vaktim yok.
Je vais être un aimant à nana, et je suis déjà occupé comme ça.
Kumar oynayacak vaktim yok.
Plus de temps à jouer.
- Çok vaktim yok.
Je n'ai pas grand-chose.
Bugün ebeveyn gibi davranacak vaktim yok.
J'ai pas le temps de jouer au papa.
Neden geldin bilmiyorum, Michael ; ama vaktim yok.
Peu importe la raison de ta venue Michael, ça devra attendre.
Oyun oynayacak vaktim yok.
Je n'ai pas le temps pour jouer à ces jeux.
Seninle uğraşacak vaktim yok.
Je n'ai pas le temps de traiter avec vous.
Teğmen, Manheim ve Roche'ye bakıcılık yapacak vaktim yok.
Lieutenant, j'ai pas le temps de materner Manheim et Roche.
Vaktim yok. Mudslide pislikleri ses kontrolünden önce sahneyi bozdu.
Ces crétins de Mudslide m'ont effacé mon montage tout à l'heure.
Bunun için vaktim yok.
Et bien, je n'ai pas le temps pour ça.
Nefes alacak vaktim yok, Ellis.
Je n'ai pas de temps de respirer, Ellis.
Fazla vaktim yok, dinle.
Je n'ai pas beaucoup de temps. Écoutes
Bak, kaltak. Bunlara vaktim yok.
Ecoute moi, salope, je n'ai pas le temps pour ces conneries.
Benimse pazara dek vaktim yok.
Je n'aurais pas le temps avant dimanche.
Hiçbir şey okuyamazsınız, benim buna vaktim yok.
Et bien vous ne lirez rien parce que je n'ai pas le temps.
Bilmecelere harcayacak vaktim yok ihtiyar.
Assez d'énigmes, vieil homme.
- Böyle "katakullilere" vaktim yok.
- Arrêtez. - Pas le temps pour ces chicaneries.
Bunun için vaktim yok.
Je n'ai pas de temps pour ça.
Hiç kimse yok... Bakın, bunu tartışacak vaktim yok!
J'ai pas le temps.
Tanrım! Seninle bunu tartışacak vaktim yok.
J'ai pas le temps de discuter, là.
Bunun için vaktim yok.
J'ai pas de temps pour ça.
Annie bunun için vaktim yok.
Annie, j'ai pas le temps pour ça.
Dinle çok vaktim yok, o yüzden...
Écoute, j'ai pas beaucoup de temps, alors...
- Buna vaktim yok
- Je n'ai pas le temps pour ça.
Gerçi benim buna vaktim yok, Eli Cutler için bazı çocuklar gelecek. Bu nedenle kendimi men edeceğim.
J'ai des enfants qui arrivent pour eli cutler, donc je vais me récuser.
- Öyleyse git. - Bunun için vaktim yok.
- J'ai pas le temps!
- O kadar vaktim yok.
- Je n'ai pas de temps pour ça.
Fazla vaktim yok.
J'ai pas beaucoup de temps.
Onunla ilgilenemem, şu topal yaratık için de vaktim yok!
Je ne m'en occuperai pas. J'ai pas de temps à perdre avec cette infirme.
Yok, vaktim var.
Non, j'ai du temps.
- Bugün hiç vaktim yok.
- Je suis à la bourre.
- Hiç vaktim yok.
Je n'ai pas le temps.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]