Anlamalısınız Çeviri Portekizce
469 parallel translation
bakın, Kolumbo, şunu anlamalısınız ki, hiç kimse, hiç kimse bu adamın yakalanmasını benden daha fazla isteyemez.
Veja uma coisa, Columbo, tem de perceber que mais ninguém, mais ninguém, deseja apanhar este homem tanto quanto eu.
Lütfen beni affedin... ama anlamalısınız, babamı hiç tanımadım.
Por favor, desculpe... mas é que nunca vi o meu pai.
Yapabileceklerimi anlamalısınız.
Tenho de vos fazer compreender o que sou capaz de fazer.
Burada saygıdeğer bir vatandaş olarak yaşıyorum. Göründüğüm gibi bir kişi olmadığım öğrenilirse.. .. bütün varlığımın tehlike altına gireceğini anlamalısınız.
Vivo aqui como um respeitável cidadão, e você tem de saber... isto destruiria toda a minha existência e se viesse a saber... como hei de dizer Que não sou aquilo que aparento ser.
Ama beyler, anlamalısınız... Harvey'ye hem analık, hem babalık etmenin yanında... onun gelecekteki maddi durumunu da ilgilendiren... kendi işimle de meşgulüm.
Mas, por favor, percebam... que, além de ser pai e mãe do Harvey, o meu trabalho ocupa-me tempo, o que também se relaciona com o bem-estar futuro dele.
Davanıza duyduğunuz bağlılığa, cesaretinize büyük saygım var. Ama anlamalısınız, devam etmenin hiçbir yararı yok. Siz bir komünistsiniz.
E respeito essa sua prova de coragem... esse seu espírito de sacrifício... mas deve entender que não pode continuar.
İçinde bulunduğunuz durumu anlıyorum yüzbaşı ama siz de benimkini anlamalısınız.
Compreendo a sua posição, mas tem de compreender a minha.
Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu anlamalısınız.
Devem dar-se conta de quão importante é isto para mim.
Onların hiç bir hareketine göz yummayacağımızı anlamalısınız, bir an için bile. Ama eğer birisi bunu yaptıklarını görseydi.
Compreenda que não sancionamos o seu comportamento, mas percebe-se porque fizeram o que fizeram.
Bay Sutton öncelikle şunu anlamalısınız.
A Sra. Sutton lê primeiro o jornal.
Beni anlamalısınız.
Tem que me entender.
Şunu anlamalısınız ki sizin seçilme sebebiniz önemli değil.
Não interessa o motivo por que foram escolhidos.
Majesteleri anlamalısınız ki konseye katılmanız bir rica değil... kabile büyüklerinin bir emri efendim.
Majestade, não é um pedido, para que compareça à reunião do Conselho. É uma ordem dos dignatários das tribos.
Yaptığım ameliyatın sadece insanlıktan uzak, ümitsiz vakalar için olduğunu anlamalısınız.
Devo dizer-lhe que esta operaçäo é para os casos extremos, sem cura.
O çocukların bu yanını anlamalısınız.
Precisa entender algo sobre estas crianças.
Sevgili, Memur Krupke, anlamalısınız
Meu caro Sargento Krupke, peço que me compreenda
Anlamalısınız Bay Ward, Arkham garip bir yerdir.
Entenda, Sr. Ward, que Arkham é uma comunidade estranha.
Bizi anlamalısınız.
Pode ver a nossa posição.
Rahibe Maria, bu insanların talimatlarınızı dinlemediklerini anlamalısınız. Bu yaptığınız yanlış. Anlayın artık.
Madre Maria, não compreendem suas instruções.
Aslında, halledilmesi gereken birşey yok, Profesör. Bir tek şunu anlamalısınız ki, sadece bir birey olmak bile insan kapasitesinin üstündedir.
Não há nada a resolver, Professor, além de compreender que ser uma só pessoa chega e basta para qualquer ser humano.
- Cavor, şunu anlamalısınız ki...
Rápido. - Precisa saber...
- Şunu anlamalısınız ki...
- Precisa saber...
Bu konuda dikkatli davranmam, gerektiğini anlamalısınız.
Por certo que percebe que o assunto exige prudência.
Bunu anlamalısınız.
Bem, então tente entender.
Emir vermek için disiplini anlamalısınız.
Devem entender a disciplina, para poderem dar ordens.
Anlamalısınız ki bir pelte taklitçisinin şüphe uyandırmamak için zekice öyküler uydurması gerekir.
Tem de compreender que um imitador de manjar-branco tem de usar histórias muito astutas, para não levantar suspeitas.
Bu üç günün benim hayatımda bir dönüm noktası olduğunu anlamalısınız.
Tem de se perceber a reviravolta por que passei nos últimos três dias.
Bunu anlamalısınız ki sizin psikolojik bir probleminiz var.
Mas acho que não percebeu ainda que está com um... problema psiquiátrico.
Ve buraya gelip neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz... Ama yüksek düşünmeli neler olup bittiğini anlamalısınız dostum.
Depois vens aqui, à procura de saber onde é... mas tu tens que estar aqui, meu, para saber o que se passa.
Beyler bunu anlamalısınız!
Os senhores tem que entender!
Hadi ama, biz faşistleri anlamalısınız.
Tens que nos entender, fascistas.
Hele herkesten çok siz... bunu anlamalısınız.
O senhor, melhor que ninguém, compreenderá que é assim.
Öncelikle anlamalısınız ki, komuta kontrolleri... sadece çok kesin bir sinyale yanıt verecektir.
Primeiro, têm de compreender que os controlos de comando só reagirão ao sinal mais preciso.
Bunun işe yaramayacağını cidden anlamalısınız!
Tem de compreender que isto não vai resultar.
Fakat bu insanları anlamalısınız... Rheiman'lar gibilerini.
Mas tem de compreender esta gente, como os Rheiman.
- Hanımefendi, şunu anlamalısınız.
- Minha senhora, tem de compreender.
Durumumuzu anlamalısınız.
Por isso, precisas de compreender a nossa posição.
Bunu anlamalısınız.
Lembrem-se disso.
Dr... Jones, bunun çok gizli olduğunu anlamalısınız.
Dr. Jones, o que lhe vou dizer é na mais estrita confidência.
Anlamalısınız ki, müracaat sayımız çocuk sayısından fazla.
Tem de compreender, temos mais candidatos que crianças.
Beyler, bağışlayın ama şunu anlamalısınız. Majestenin hükümeti ve İngiliz halkı katliamın ve sebep olan felsefenin sorumluluğunu reddediyor.
Cavalheiros, queiram desculpar, mas tendes de compreender que o Governo de Sua Majestade, assim como também o povo britânico, condenam a atitude em si e a filosofia que a originou.
Anlamalısınız, ben bir fahişeydim.
Compreenda... Eu era uma prostituta.
Bunu anlamalısınız.
Vocês precisam de compreender.
İmkansız olduğunu anlamalısınız.
Peço-lhe que compreenda isso.
- Bunu yapacağım. Ama bunun formaliteden öte gitmeyeceğini anlamalısınız.
Vou fazer isso, mas será apenas uma formalidade.
Anlamalısın, onu 16 yaşında keşfettim. Onu yıldız yaptım.
Eu descobri-a quando ela tinha 16 anos.
Tom'un hayatının nasıl olduğunu ikimiz arasında kaldığını anlamalısınız.
Você precisa entender a situação.
Başka bir şey olsa senin için de yapacağımız gibi yapardık ama sanırım artık farklı sorumluluklarımızın olduğunu anlamalısın Joe.
Oferecemos ajuda, como fizemos consigo. Mas, Eu... eu acho que você deve perceber... que temos responsabilidade diferentes agora, Joe.
Ancak, kişisel yakınlığımızı bir yana bırakırsak, anlamalısın ki, cimri bir karısı olan zayıf biri olmasam da, öyle bir durumdayım ki, ben bile böylesine büyük bir kovaya küçücük bir damla dahi dökemem.
Ainda assim, pondo de lado o nosso afecto mútuo, deves compreender que estou numa situação tal que não posso contribuir com a mais ínfima das gotas para dentro deste enorme balde. Apesar de eu não ser um fraco com uma mulher gastadora.
Seni sorgulamamız gerektiğini anlamalısın.
Deve perceber que o temos que interrogar.
Ve şunu da anlamalısın, farklı jenerasyonlardanız, farklı sınıflardan.
E tem de compreender... que somos de gerações diferentes... de classes diferentes.
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamıştım 59
anlamı ne 66
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamıştım 59
anlamı ne 66