English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ A ] / Anlamsız

Anlamsız Çeviri Portekizce

2,979 parallel translation
Anlamsız rüyalar işte
Eu tive aulas de interpretação de sonhos uma vez. - Bem, eles não significam nada.
Dr. Hamel'in yaptıklarının anlamsız olduğunu düşünüyorum.
Acho que o que o Dr. Hamel está a fazer é inútil.
Bir şey çok anlamsız.
Uma coisa não se encaixa.
Bu çok anlamsız.
Sabes, é estranho.
Asker, bu duyduğum en absürd... -... saçma, anlamsız...
Cabo, essa é a coisa mais absurda, ridícula, sem sentido...
Ama ne kadar boş ve anlamsız geldiğini anlatamam.
Caralho, eu fodi aquela gaja! E estava a pensar para mim próprio : "Meu Deus, isto não faz sentido."
Yıllarca anlamsız seksler yaptığın için seni kıskandım.
- Sim. E todos estes anos, tinha tanta inveja de ti, por teres sexo sem sentido.
Ama sonunda ben de anlamsız seks yapıyordum ve fark ettim ki bunu yapmasaydım aslında yapmak istemediğimi asla fark etmeyecektim.
E agora fui eu que tive sexo sem sentido. E apercebi-me naquele momento que se não o tivesse experienciado, não saberia o quanto não o queria.
Sen çok sarhoştun ve saçmalıyordun. Diane Sawyer ve Viking sadece bana değil herkese anlamsız gelir.
Estavas tão bêbedo e só dizias disparates... e não pensei que trocar a Diane Sawyer pelo viking quisesse dizer alguma coisa.
Bu anlamsız.
- Não faz sentido nenhum.
Bana bak. Çok anlamsız bu yaptığın.
Não faz qualquer sentido.
Bu çok anlamsız.
Isso não faz sentido.
Şimdi de anlamsız laflar mı geveliyor?
Agora fala em dialectos?
Biliyorum anlamsız geliyor, ama bir gün anlam kazanacak.
Mentalidade quadrada de Rubik, eu sei, mas um dia fará sentido.
Kulağa anlamsız gelsin istemem efendim ama yer bulma veya artık neyse sizleri gecenin bu saatinde beni ziyaret etmeye iten neyim var?
Não quero ser mal educado, senhor, Mas o que têm as minhas habilidades, seja de localização ou outras, que merecem uma visita a meio da noite?
İsim vermeyi denedim, ama çok anlamsız.
Tentei dar-lhes nomes, mas é inútil.
Ama bu çok anlamsız.
Isso não faz sentido.
Ama bu çok anlamsız.
Isso não faz sentido!
Bu çok anlamsız.
Não faz sentido!
Anlattıkların... çok anlamsız.
- Não faz qualquer sentido.
Çok anlamsız.
Isso não faz nenhum sentido.
Onu tanımıyorum. Çok anlamsız.
Eu não o conheço.Não tem sentido.
Acı çekmenin hiç bir anlamı yok, tamamen anlamsız!
O sofrimento não tem sentido. É absurdo.
Anlamsız.
Não faz sentido.
Bu işlerin hepsi anlamsız.
Nenhum desses empregos faz sentido.
Ama kontrolü ele geçirmeye çalışırken verdiğimiz mücadelelerimizden çıkarttığımız en büyük ders, sanatsal enerjisi oldukça fazla olan birisiyle karşılaştığınızda tartışmanızın tamamen anlamsız olduğuydu
Mas aprendemos a maior lição de todas que é, enquanto estás a lutar pelos poderes do controlo, conheces alguém com tanta energia artística, que a tua luta deixa de fazer sentido.
"Anlamsız bir kişiyi muhakeme etmek imkansızdır."
É impossível argumentar com uma pessoa irracional.
" Bayan Dalrymple anlamsız hareketler yapmaya ve bağırmaya başladığında...
" Foi pedido à Srtª Dalrymple que abandonasse a praça,
Herşey anlamsız.
Tudo o resto são tretas.
62 yaşında hayattan hoşnutsuzluğunuzu ifade etmek, kabul edersiniz ki anlamsız.
"Manifestar insatisfação pela vida aos 62 anos, convenhamos, não é generoso."
Geride kalan nostaljidir, her hangi bir üzüntü gibi anlamsız..
"Apenas resta a nostalgia," "tão inútil quanto o arrependimento"
Bu bir tek şeye bakış açın ve bana anlamsız geliyor.
É uma visão de uma coisa e acho que é absurdo.
Sadece şekil olarak kaldılar... Bir tren, bir duvar bir dünya, bir insan... Uluyan bir boşluk içinde anlamsız bir ifade ile sallanan bir şey.
São apenas formas um comboio, uma parede, um mundo, um homem uma coisa pendurada numa articulação sem sentido num vazio ruidoso, sem significado para a sua vida, a suas palavras.
Bu çok anlamsız.
Não faz sentido.
Lütfen merhamet edin. Başka anlamsız ölümler olmasın.
Por favor, tenha compaixão,... e pare de matar indiscriminadamente.
Tamam, tamam. Konuşmak anlamsız.
Ok, chega de conversa.
"Yüzyıllarca süren katliamdan sonra bizi öldürmeden önce neden bu anlamsız inanç kavramını ne sikime defetmeye çalışmadık?"
"Para quê o derramamento de sangue de todos estes os milhares de anos?" Não percebemos que podíamos ter tentado pôr fim a esse insano conceito de fé antes que ele nos mate.
O anlamsız saçmalıklarını anlamaya çalışacağım.
E vou tentar perceber as tuas lamúrias incoerentes.
Anlamsız sayılardan ve harflerden oluşan bir dizi.
À primeira vista é uma sequência aleatória de números e letras.
Ve bilirsin ki bu soğuk, vahşi ve anlamsız evrende... Paris diye bir yer var.
E pensar que neste universo frio, violento e sórdido, existe Paris.
Savaşmak anlamsız.
A guerra é uma coisa fútil.
Senin yaşında hiçbir şey anlamsız değildir.
Na tua idade, nada se perde.
Bir anneye böyle bir tavsiye vermenin anlamsız olduğunun farkında mısın? Eğer seni rahatlatmasak bozulmaz mıydın? Evet.
Sabes que é um conselho inútil para uma mãe, está bem?
Ne kadar anlamsız olursa olsun hatırlayacağınız herhangi bir şey bize yardımcı olabilir.
Se se lembrar de algum detalhe, mesmo que seja estranho, talvez nos ajude.
Gün boyu aptal, anlamsız, sıkıcı şeyler anlatıyorlar ve hepsini yüzümde sahte bir gülümsemeyle dinlemek zorunda kalıyorum.
Contam-me histórias estúpidas, sem sentido e aborrecidas todo o dia e tenho de estar ali a ouvi-las com um sorriso falso estampado na cara.
Zavallı adam anlamsız işinde kendini daha iyi hissederdi.
Fazia o pobre rapaz sentir-se melhor em relação ao seu trabalho inútil.
Her Salı saat 6'da buraya gelip her seferinde aynı şeyi aldığımız ve saat de 6'yı 8 geçtiği için bence sorun kendisini yanıtlamakla kalmayıp "Köpekleri kim saldı?" ve "Ne yaptın müdür?" gibi anlamsız soruların yanında yer alıyor.
Uma vez que vimos cá todas as Terças às 18h, pedimos exactamente a mesma coisa, e são agora 18h08, creio que a tua pergunta não só se responde si própria, como se equipara a outras inquirições absurdas como "quem soltou os cães?" e "como é que eles se estão a aguentar?".
O yüzden, baskıya boyun eğmek ve o anlamsız akşam partisine gitmek yerine burada kaldım ve bir sürü beyaz yıkadım.
E assim, em vez de ceder à pressão, e ir àquele encontro inútil, fiquei aqui e lavei muita roupa branca.
Çünkü sizin gibi insanlarla konuşmak anlamsız.
Porque falar com tais tipos não faz sentido.
Bu anlamsız.
Não tem lógica.
Çok anlamsız.
Não faz sentido.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]