Bel Çeviri Portekizce
1,899 parallel translation
Üzgünüm, bel altı vurdum.
Desculpa, esta foi baixa.
Temiz mi? Ancak şişman, ucuz ve bel soğukluğu olan bir orospu kadar temizdir.
É tão limpo como uma puta gorda e rasca com gonorreia!
Sen buna bel bağlayacaksın.
É nisso que tens de confiar.
- Şu benim bel durumum var ya?
- São as minhas costas, sabes?
Chloe'nin hayatını kurtarmak için Organ Nakli Kurumu'na bel bağlayamayız kanısındayım.
Acho que não podemos contar com os da U.O.S para salvar a vida de Chloe.
O paraya bel bağladık, Henry.
Estávamos a contar com aquele dinheiro, Henry.
Çünkü bana ne yapacağımın söylenmesinden,... emir almaktan hoşlanmıyorum.
Porque não gosto de receber ordens, não gosto de ser solicitada ao bel-prazer.
Biz bu ülkenin ekonomisinin bel kemiğiyiz.
Nós somos a espinha dorsal da economia deste país.
Sarılma yok, bel altı yok söylediğimde dövüşü keseceksiniz.
Nada de agarrar, nada de golpes baixos, separem-se quando eu disser.
Bel soğukluğu olmadığını biliyorum.
Só sei que não é Chlamydia.
Bel yağları için.
Foi tirar o pneu.
Dışarıdan bir yardıma bel bağlamayın.
Não espere ajuda externa.
Minik bel çantası bile var.
Ele até já anda com uma bolsa de cintura, por amor de Deus.
Koca memeler, incecik bir bel.
Peitos grandes, cintura fina.
Zührevi hastalık, frengi, bel soğukluğu, AIDS, ne varsa.
VD, sífilis, gonorreia, SIDA, tudo.
Ona bu derece bel bağlamamalısın.
Não podes estar dependente dele.
Her insanın hayatında bel bağlayabilecek birine ihtiyacı vardır.
Um homem precisa de uma âncora na vida.
Bel kısmı da çok hoş.
E a cintura é bastante penetrante.
Peki ya yanlış kişiye bel bağlıyorlarsa?
E se estiverem a idolatrar a pessoa errada?
Pistte harcadığım o kadar yıldan sonra bende bel mel kalmadı.
As minhas costas estão lixadas dos anos no ringue, não posso trabalhar.
Yatalak olduğundan, acılı metastatik tümörden çektiği azaptan tüm ihtiyaçlarını karşılamak için sadece bana bel bağladığından bahsetsem?
Acamada, a sofrer de penosas metástases tumorais, e a precisar sempre da minha ajuda?
Bütün hastane daha yeni bitirdiğim ve 8 : 30'da sunacağım teklife bel bağlamış durumda. Saat 7 : 30.
Tenho o hospital dependente de uma proposta que ainda não terminei e que tenho de apresentar às 8h30.
İşte burada, bel lastiğimde sakladığım William.
A que guardo na minha cinta, William.
Bel Air'deki Tom Ford'un evi ile avcı kulübesi arası bir şey planlıyorum.
Estou a pensar numa mistura entre um pavilhão de caça e a casa do Tom Ford em Bel Air.
Ve UC San Diego'daki bilim adamları bir farenin hasarlı bel kemiğini yeniden üretmişler.
Alguns cientistas da Universidade da Califórnia conseguiram regenerar a medula espinal danificada de um rato.
Merminin şok dalgası, bel bölgesindeki sinir ağına zarar vermiş.
A força do choque da bala causou danos aos nervos lombares.
- Tabii. Hayatım boyunca sana bel bağlayamam herhâlde.
Parece que não posso contar que sejas sempre tu a proteger-me.
Lux, ben buna bel bağladım.
Lux, eu dependia disso.
Sam Bel, bizi limandan alacak.
O Sam Bel supostamente está à nossa espera no porto.
Sülalemdeki her birey benim doktor olmama bel bağlamış.
Todos na minha família contam que eu seja médica.
Bel bağladım kadere Karşıma çıkacağına
No destino vou confiar Que para mim irás avançar
- A'56 Bel Air.
- De um Bel Air de 1956.
Kızın kafası bir 56 Bel Air'in kilit mekanizması tarafından mı ezilmiş?
A cabeça da rapariga foi esmagada pelo fecho da mala de um Bel Air de 1956?
- Peki ya buna ne dersin şu yüksek bel pantolonu ya da önden fermuarlı kazağı çıkarma şansım da olur.
Certo, com o qual tenho hipóteses de ficar bonita, este jeans de cintura alta ou este vestido?
Yüksek bel.
São de cintura alta.
Bel Air'deki köşk.
Mansão Bel Air.
Hayır, hayır, sanırım az önce davayı çözdün demir bel.
Não, não, não. Acho que acabaste de resolver o caso, Iron Belly.
Emeklilikte bel bağlayabileceğimiz bir şeyin olması güzel olur.
Gostava de ter algo a que me agarrar quando a nossa vida de espiões terminar.
Fazla bel bağlanacak bir şey değil. Başka bir şeyimiz var mı?
Não é algo que nos eleve as esperanças.
Hilelere bel bağlamayız. Kaç sefer oldu hatırlamıyorum, sürekli geçmişine gönderme yaptığına şahit oluyorum, Lynn.
Já a vi passar a bola para trás algumas vezes durante anos, Lynn.
Kalp atar damarında, bir bel damarı dokusu parçalanmış. 2 Allis kıskacı.
- Veia lombar rasgada na veia cava. - Duas pinças Allis.
Sanırım bütün bel altı esprileri kimin yazdığını biliyor.
Ele conhece todas as anedotas picantes que já se escreveram.
ve umuda bel bağlamak, senin için iyi birşey olabilir... Ama bu beni sadece yalnızlığa itiyor.
E agarrarmo-nos à esperança, pode fazer com que nos sintamos melhor, mas faz com que me sinta sozinha.
Bu işe bel bağladım ve nakite ihtiyacım var.
Tenho muito a depender desta morte e preciso do dinheiro.
Bu davayı sürdürmek için ikinci dereceden kanıtlara bel bağlayamayız.
Não pode ser evidência circunstancial para ficar com o caso.
Duydun mu bilmiyorum, William ama seks galeyanında bel kemiğim çatladı.
Não sei se ouviste, William, mas a minha coluna foi rompida num tumulto sexual.
Buna fazla bel bağlama.
Não contes com isso.
Korumalarının komutanına fazla bel bağlıyor.
Está demasiado confiante no seu comandante da Guarda Pretoriana.
Bel soğukluğu kaptım.
- Não foi mau.
Kendisi koleksiyoncu dünyasının bel altı vurucusu. Bel altı vurucusu mu?
- "Barriga puída"?
"Bel Air'in Taze Prensi" deki. *
Como a Hilary... d'O Príncipe de Bel-Air. Obrigado.
belki de 1259
belki de öyle 45
belki bir gün 64
belki daha sonra 97
belkide 50
belli değil 32
belki sen 32
belki değil 57
belki mi 36
belki sonra 108
belki de öyle 45
belki bir gün 64
belki daha sonra 97
belkide 50
belli değil 32
belki sen 32
belki değil 57
belki mi 36
belki sonra 108