Böyle bir zamanda Çeviri Portekizce
401 parallel translation
Eh, bana söz düşer mi bilmiyorum ama böyle bir zamanda bir kadının doğru adam olduğundan şüpheliyim.
Eu cá não mando nada, mas não sei se numa altura destas uma mulher será o homem mais indicado.
- Ama bu çok kötü, böyle bir zamanda...
- Mas é terrível, numa altura destas...
Clyde Wynant böyle bir zamanda şehre dönmemekle delilik ediyor.
O Clyde Wynant é completamente louco, se não aparecer.
Böyle bir zamanda ortalıkta olmaması hiç iyi görünmüyor.
Não fica bem ele não aparecer numa altura destas.
Concha, böyle bir zamanda nasıl şaka yapabiliyorsun?
Concha, como podes brincar com isto?
Gördüğüm en küstah adamsın. Böyle bir zamanda...
Que falta de educação vir aqui nesta altura...
Böyle bir zamanda karısının yanında olmayan bir koca... işe yaramaz biridir.
Diga-lhe da minha parte que um marido que anda longe numa altura destas... Acho que não vale nada.
Böyle bir zamanda bağırılmaz.
Não adianta gritar.
Böyle bir zamanda iyiye işaret. Sizce de öyle değil mi?
Isso é um bom sinal numa altura destas, não é?
Bize her kim iyi niyetli amatörler diyorsa şimdi ayağa kalkmalarını ve böyle bir zamanda iyi niyetli amatörlerin iyi niyetli profesyonellerden neden daha az güvenilir olduklarını açıklamalarını istiyorum. Ama hiç zamanınızı almayacağım.
Gostaria de perguntar a todos que nos chamaram "amadores bem intencionados"... para se levantarem da cadeira e dizer-me exactamente o porquê... de um amador bem intencionado ser de menos confiança... que um profissional bem intencionado numa altura como esta... mas não me darei a esse trabalho.
Böyle bir zamanda bile onu mu düşünüyorsun?
Ainda tens que aturá-lo?
Böyle bir zamanda elinde kâğıtlarla koşturup duruyorsun.
A assinares papéis numa altura destas!
Böyle bir zamanda benimle pazarlık yapıyorsunuz.
Regateando em semelhantes circunstâncias.
Böyle bir zamanda, tavuklardan bahset.
Numa altura destas, fala das galinhas!
Bu kötü. Özellikle böyle bir zamanda.
É mau, sobretudo numa altura destas.
Bay Bunbury'i size ihtiyaç duyduğu böyle bir zamanda yüzüstü bırakamazsınız.
Mas suponho que não pode abandonar... o pobre do Sr. Bunbury, nesta hora de necessidade.
Böyle bir zamanda Tanrı'ya karşı kaba davranmak bence tehlikeli.
Pareceu-me arriscado, numa altura destas, tratar mal Deus.
Şayen bölgesinden böyle bir zamanda tek başınıza geçerek... Buralara gelmenizin daha mantıklı bir sebebi olmalı.
Não deve ser tão tolo para vir sózinho... através de território Cheyene num momento como este.
Düşün. Hep böyle bir zamanda oluyor.
Pense, é o que está acontecendo.
Böyle bir zamanda biraz heyecanlı olman normal.
Naturalmente que deves estar um pouco perturbado numa altura destas.
Böyle bir zamanda oldukça kaba bir zevk, öyle düşünmüyor musun?
Isso é de muito mau gosto num momento como este, não acha?
Sadece, böyle bir zamanda armağanların yersiz olacağını fark edeceğinizi umuyordum.
Só que esperava que percebesses que presentes, não seriam muito adequados num momento como este.
Böyle bir zamanda içki içmeye gitmesini nasıl önerebilirsin?
Como lhe podes pedir, para ir beber, num momento como este?
Böyle bir zamanda aniden girdiğim için özür dilerim, fakat yapmak zorundaydım.
Desculpa ter de te incomodar num momento como este, mas tenho que o fazer.
Sanırım Simon'a uğrayıp konuşmalı, bir adam böyle bir zamanda ailesini yakınında ister.
Seria melhor se fosse falar com o Simon. Um homem gosta de estar rodeado da família nestas circunstâncias.
Hayır! Buna hakkın yok! Böyle bir zamanda, bir insanın, bir kürk palto için endişe edecek kadar aptal olabilmesi mümkün mü?
Como alguém pode ser tolo... de se preocupar com um casaco de pele em tempos assim?
O adam gazetecilik adına bir utanç kaynağı, hele de böyle bir zamanda.
Aquele é uma vergonha para os jornalistas decentes, a intrometer-se nesta ocasião.
Neden böyle bir zamanda bana destek veriyorsunuz,?
Por que me oferece apoio nesta hora sombria?
Böyle bir zamanda nasıl yemek düşünebilirsin?
Como é que pode pensar em comer?
Böyle bir zamanda evini kullandığımız için üzgünüm.
Desculpe usar sua casa numa altura destas.
- Böyle bir zamanda nasıl yiyebiliyorsun?
- Como pode comer a esta hora?
Böyle bir zamanda sinir krizi geçirmenin de bir anlamı yok.
Não serve de nada ficar histérico numa altura destas.
Ben böyle bir zamanda Cooper'in silah çekeceğini hiç düşünmezdim.
Nunca pensei que o Cooper matasse num momento como este.
- Böyle bir zamanda diğer adamları düşününce.
Pensa sempre nos outros, mesmo numa altura destas.
- Böyle bir zamanda ne demek?
- Numa altura destas?
Demek istiyor ki, arabasını nereye park ettiğini unutmuş olduğu böyle bir zamanda.
Ele quer dizer, numa altura em que se esqueceu onde pôs o carro.
Böyle bir zamanda sen kalk balığa git!
Como é que pode ir pescar numa altura destas!
Ama Ralph Morrissey, böyle bir zamanda nasıl gülebilirsin?
Mas... Ralph Morrissey, como é que se pode rir numa altura destas?
Böyle bir zamanda yemeği nasıl düşünürsün?
Falando de comida nesta situação!
Kumandayı böyle bir zamanda bırakmak biraz riskli. - Amacına ulaştı.
Mas não é arriscado deixar o centro de comando na hora zero?
- Böyle bir zamanda mı?
- Cantar numa altura destas?
Böyle bir zamanda birisinin bir şeyler yapmasının daha iyi olacağını düşündüm.
Nestas horas, é melhor estar a fazer alguma coisa.
Böyle bir zamanda tek düşündüğünüz paraysa, kasa yukarıda.
Se tudo em que podem pensar é só no dinheiro,... o cofre está lá em cima!
Böyle bir zamanda benim kırık kalbimin bir önemi yok.
Num momento como este. Sinto-me ridículo com os meus problemas amorosos.
- Gus. - Yani bunu böyle bir zamanda.
- Podia ter dito que ele era engraçado.
Böyle bir zamanda, düşünmek için tek başınıza kalmalısınız.
Num momento destes, deve preferir ficar só, para reflexão.
Böyle bir zamanda onu nasıl bıraktın?
Como a pode deixar numa altura destas?
Böyle zor bir zamanda çiçek mi toplanır?
A apanhar flores durante tal crise!
- Elbette En azından böyle bir zamanda o Korkunç Bay Roosevelt beni buraya sürdü
Pelo menos até que o terrivel Mr.
- Böyle bir zamanda...
- Eu decido...
Nişanlanmak ve belki evlenmek böyle bir zamanda?
casar...
böyle bir şey yok 21
böyle bir şey olmayacak 25
böyle bir durumda 32
böyle bir şey 44
böyle bir şey olamaz 25
böyle bir yerde 16
böyle bir şey olmadı 17
böyle bir şeyi nasıl söylersin 18
böyle 531
boyle 17
böyle bir şey olmayacak 25
böyle bir durumda 32
böyle bir şey 44
böyle bir şey olamaz 25
böyle bir yerde 16
böyle bir şey olmadı 17
böyle bir şeyi nasıl söylersin 18
böyle 531
boyle 17
böyle iyi 244
böyle olmaz 92
böylece 530
böyle devam et 79
böyle yapma 93
böyle şeyler söyleme 28
böyle konuşma 236
böylelikle 44
böyle olsun istememiştim 16
böyle iyiyim 107
böyle olmaz 92
böylece 530
böyle devam et 79
böyle yapma 93
böyle şeyler söyleme 28
böyle konuşma 236
böylelikle 44
böyle olsun istememiştim 16
böyle iyiyim 107
böylesi 17
böyle gelin 49
böyle mi 243
böyle işte 52
böyle şeyler 30
böyle söyleme 179
böyle olsun istemedim 34
böyle gel 42
böyle değil 53
böyle davranma 44
böyle gelin 49
böyle mi 243
böyle işte 52
böyle şeyler 30
böyle söyleme 179
böyle olsun istemedim 34
böyle gel 42
böyle değil 53
böyle davranma 44