English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ S ] / Senin içinde

Senin içinde Çeviri Portekizce

1,649 parallel translation
Senin içinde bin yıllar öncesine varan hayatlar bulduk.
Encontramos vidas de mais de mil anos.
Onu senin içinde öldüreceğim.
Sinto-o em ti.
Bu senin içinde bir şey, Norma.
Isso é contigo, Norma.
Unutma... Seni büyük yapacak her şey senin içinde.
Lembre-se... tudo de que precisa para ter sucesso está dentro de você.
Aynı şey senin içinde söylenebilir.
Poderia pensar-se o mesmo de ti.
Onun çocuğu senin içinde zaten büyüyor!
A criança dele já cresce dentro de ti!
Bernie demişti ki bir oğlanın menisini yutarsan ondan bir parça senin içinde kalırmış.
A Myra Bernie contou-me que se engolirmos o sémen de um rapaz, um pedaço do rapaz fica preso dentro de nós.
Seni sevenler, seni yalnız bırakmaz. Her zaman onları içinde taşırsın. Onları görmediğinde, senin içindedir.
Aqueles que te amam nunca te deixam, leva-los sempre contigo mesmo quando já cá não estão.
Senin içinde yaşıyor.
Vive dentro de ti.
Aradığın ilaç, senin içinde.
Pois a cura que você procura está dentro de você.
Beni, o senin içinde değilken ara, olur mu?
Liga-me quando não estiveres a ser penetrada.
Onu düşlüyorsun, bu senin içinde.
Sonhas com isso, está dentro de ti.
Senin içinde yok.
Não tens isso dentro de ti.
Bilgi senin içinde.
O conhecimento está dentro de você.
Senin içinde cüce cinler var.
Você... Você tem duendes dentro de si.
Ama senin içinde bir şey... Bir namus belirtisi, bir ışık var.
Mas lá no fundo, você tem essa, não sei, essa centelha, essa semente de decência.
Sonra senin haberini izledim ve kafamın içinde bütün o korkunç yaratıkları görmeye başladım...
E depois vi a tua reportagem... e comecei a ver todas estas criaturas horríveis na minha cabeça e...
Ama senin aksine, benim onun içinde yaşamam gerekiyor.
Mas ao contrário de ti, eu tenho de viver nele.
Asıl mevzu, Brett, o açıkça toplum içinde görünebilecek kadar iyi ve, bilirsin, belki senin için de artık öyle olmanın zamanı gelmiştir.
O que interessa, Brett, é que ele pareceu-me suficientemente bem para ser visto em público e, tu sabes, se calhar é altura para tu também, babe.
Çıkar sağlıyorsam - sadece kendim için değil senin içinde nasıl olur diye düşünürüm - bundan sen de faydalanırsın.
Se te voltares a casar, metade do que temos deve ser dele quando fizer 16 anos.
Yaşıyorum, senin içinde.
Já estou viva, dentro de você.
Sen hristiyansan onlar da öyledir, sen küfür edersen onlar da eder. Böyle yaparlar çünkü, senin gibi insanlar yanılgı içinde dış görünüşün özel yaşam hakkında bize ipucu verdiğine inanır.
São cristãos se tu o és, juram se tu o fazes, e fazem isso porque pessoas como tu acreditam equivocadamente que a apresentação pública nos diz tudo sobre as vidas privadas.
Tüm istediğim barış içinde yaşamaktı bu yüzden tüm gözler senin üzerine doğrultuldu.
Tudo que eu queria... era viver em paz, e é por isso que manteremos a atenção em você.
Bazı şeyler senin kafanın içinde.
Pois sim.
- Senin icinde biraz var, Melek!
- Tenho algo para ti bem aqui, anjo!
Sadece senin biraz daha iletişim içinde olmanın iyi olacağını seziyorum.
Parece-me que seria bom para si ser mais comunicativo.
- Dinle hiç kimse senin bu işin içinde olduğunu bilmeyecek.
- Ouve nunca ninguém irá saber que tu estiveste envolvido nisto.
Hayır, değişenler senin kafanın içinde, bana inan.
Não, é alguma coisa que muda na tua cabeça, acredita-me.
Hayatına uzaktan bakarsın, acı içinde bazı hayatlar senin içindir... asla yaşayamadığın.
Está fora da sua vida... sofrendo... por uma vida... - que nunca teve?
PDA'nın içinde anahtar kodları var ve görünüşe göre o da senin elinde.
Há códigos gravados no PDA, que está precariamente em sua posse,
Arzularımızın sıcaklığı içinde senin serinliğin ve güzel kokun eser
Insuflai no ardor do nosso desejo A Vossa calma e Vosso bálsamo
Bu yaşlı adam senin yeni koçun 2 dakika içinde giyinip gelmeni istiyorum, yoksa takımımdan çıkarsın.
Este "velhote" é o teu novo treinador. Quero-te equipado em dois minutos, ou estás fora da equipa.
Babamın tabutunu içinde ne işin var senin?
Que raio faz você dentro do caixão do meu pai?
Ve bu hepimiz içinde heyecan verici bir şey olabilir. Çünkü senin belediyeyle bu konuyu müzakere etme olasılığının olabileceğini düşündüm.
E poderá ser muito excitante para todos nós, porque pensei que haveria uma oportunidade para tu negociares com a Câmara.
O halde içinde bulunduğumuz anı düşünelim, çünkü daha önce hiçbir yazı tek bir mekanda geçirmemiştim. Bu benim için çok önemli, özellikle senin gibi...
Pensemos só no presente, porque nunca estive um Verão inteiro só num sítio e isto significa muito para mim, especialmente estar aqui com...
Gösterinin gerçek olduğunu görünce, düşünüyor ki, tırnak içinde, gösteri için senin yüzünü isteyebilir.
"Que talvez precise da tua cara para o programa"
size yalnizca soyleyecegim su senin icin`insaallah` senin icinde` aluvay` ( insaallahin ibranicesi ) cok iyi.
A única coisa que posso dizer é "inch'allah" * para si ". * ( oxalá ) E "mazzal tobh" * para si...
Önündeki insan çaresizlik içinde yardım bekliyor. Ama senin işin onları kurtarmak değil.
A pessoa à tua frente precisa desesperadamente de ajuda... mas não é a tua função salvá-la.
60 saniye içinde senin için karar verilecek.
Em 60 segundos, a escolha vai ser feita por ti.
İşin içinde bit yeniği olduğuna inanıyor, bu senin suçun değil.
Acho que ela acredita que há algo que ultrapassa isto, que a culpa não é vossa.
Senin için unutmak kolay tabi zaten sen bu işin içinde değildin.
Bem, é obvio que para ti é mais fácil seguir em frente. Porque mal estavas envolvido nisto.
Senin de zaten ruhsal olarak acı içinde olduğunu bildiğimden...
E como sei que estás a atravessar uma crise espiritual...
Beni kurtardınız, şimdi de ben senin acı içinde olduğunu biliyorum ve sadece sana yardım etmek istiyorum.
Salvaram-me. Quando soube que estavas a sofrer, - quis vir salvar-te.
Babanın bu işin içinde olduğunu öğrenmek senin için zor olmalı.
Deve ter sido difícil saber do envolvimento do seu pai.
İçinde yok senin.
Não está na tua natureza.
Senin dünyan yok çünkü içinde olduğumuz dünya yeterince korkutucu.
O teu mundo não pode existir, porque este mundo, o mundo em que vivo já é bastante assustador.
Peki, Peter, ikimiz içinde çok zor bir hafta oldu... senin bunu bana söylediğini duymak beni çok sevindirdi.
Bem, Peter, tem sido uma semana difícil para os dois, mas significa muito para mim ouvir-te dizer isso.
Ben de senin 7 gün içinde çıkmak istediğini.
E eu pensei que tu tinhas de estar cá fora, em sete dias.
Kral, senin sefalet içinde yaşamanı istiyor olamaz.
Certamente, o Rei nunca pretendeu que vivesses tão miseravelmente.
Ya senin de işin içinde olduğunu anlasalardı?
E se tiverem o teu nome?
İçinde güldürecek bir şey varsa öyledir tabii. Senin için... "derinliği olmayan, soğuk nevale" demil.
Só se achares piada a chamar-te "rasa como um penico e fria a dobrar."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]