English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ V ] / Ve senin

Ve senin Çeviri Portekizce

29,390 parallel translation
Simmons ve senin Coulson eli üzerinde yaptığınız insan dokusu ve kemik yapısı çalışmalarını görünce, anlamıştım.
Quando vi o trabalho que tu e a Simmons estavam a fazer sobre a replicação de tecido humano e estrutura óssea interna na mão do Coulson, eu soube...
Çocuğun olacak ve senin sorumluluğunu alman gerek.
Está a acontecer... e precisas de tomar uma atitude.
Marta ve senin bebeğinize bakarım.
Posso ser babysitter dos teus filhos.
Biliyor musun? Tüm bu fikirleri çok sevdim, Fakat ben daha yeni başkomiser oldum, Ve senin de devam eden özel dedektiflik işin var.
Eu adoro todas essas ideias, mas acabei de tornar-me capitã e tu tens o teu negócio de detective.
Şey, açıkça bu ürün dışarıda bir laboratuarda yapılmış, Ve senin de görevin laboratuarları incelemek, o yüzden...
Claramente, isto é feito em algum laboratório e o seu trabalho é inspeccionar laboratórios, então...
Evet ve senin yattıkların evli patronun, sarhoş bir itfaiyeci, eski kocanın gelecekteki kayınpederi...
E dormiste com o teu chefe casado, um bombeiro bêbado, - e o futuro sogro do teu ex. - Está bem!
Ve senin işin de kulağa ilginç geliyor tatlım.
E o teu emprego parece ser interessante, querido.
Ve senin de endişelenmeni istemiyorum.
E não quero que te preocupes.
Yani, eğer ihtiyar Bob dediğin kadar gizemliyse bu Janet ve senin için faydalı bir bilgi olabilir.
- Se o Bob é tão vago como dizes, isto pode ser uma informação útil para ti e a Janet.
Ve senin de bana karşı hislerin olmalı diye düşünüyorum çünkü olmasa, burada dikilip kendimi aptal durumuna düşürmezdim.
E acho que também deves sentir alguma coisa por mim... porque se não sentisses, não estaria aqui de pé, a fazer figura de idiota.
Aynen, seni ve senin o aciz arkadaşlarını kurtardıkları için!
- Sim, por te termos tirado a ti e a todos os teus amigos indefesos da água!
Cameron ve Ben SwapMeet için haftalık proje toplantısı yapmaya karar verdik ve senin de uyumlu bir katılımcı olacağını düşündük.
A Cameron e eu decidimos fazer uma reunião semanal de projeto para fazer o streamline da interação do SwapMeet e achámos que seria bom ter-te connosco.
Bu saldırılar ve senin misillemeler biraz daha sürerse olamayabilirim.
Se estes ataques e as tuas represálias continuarem muito tempo, talvez não seja.
Ve senin başladığını tamamlayacağım.
Vou tentar acabar o que começaste.
Emma ve senin için sevdiğim herkesle köprüleri attım.
Separei-me de todos os que amo, pela Emma e por ti.
Ve senin arkadaşın Bryce'a karşı kullanılan koz sonucunda sadece bu işi yapması için anlaşıldı
- Sim. E o seu amigo Bryce só foi chamado para o serviço para chegar até si.
Fakat Batman'dan sonra dünyanın en iyi dedektifi olan sana Sürpriz yapamayacağımı ve senin bunu anlayacağını, Tahmin etmeliydim.
Mas já devia saber que não ia conseguir surpreender a melhor detective do mundo, a seguir ao Batman.
Bak, seninle evlenmek ve senin sadık, dürüst ve sana sıkı sıkıya bağlı eşin olmak istiyorum.
Quero casar-me contigo, quero ser o teu parceiro leal, honesto e comprometido.
Seni çağırıyoruz çünkü aramızda bulunan ve senin intikamını almak için verdiğin canlarını harcayan hizmetçinin sana ihiyacı var.
Alguém está diante de vós. Por muitas vidas como serva da vossa vingança... Deixai que a jornada dela acabe.
Uyandığında aynı benim gibi sen ve senin türünden nefret eden biri olacak ve sizin gibiler bu Dünya'dan silinene kadar dinlenmek bile istemeyecek.
Quando ela acordar, será como eu, cheia de ódio por ti e pela tua espécie e sem poder descansar até vocês serem apagados da Terra.
Ve Ricky Jerret'in parayı önemsemediği öğrenilince insanlar senin için önemli olanı anlamaya başlayacaklar. Bunu sen de anlamış olmalısın hatta.
Quando souberem que o Ricky Jerret não pensa só no dinheiro, começarão a perceber o que é realmente importante para ti.
Bu senin vereceğin bir karar ama yardım etmeye çalıştığım için kendimi kötü hissettireceksen ve bana yalan söyleyeceksen, sorun var demektir.
A decisão é tua. Mas fazeres-me sentir mal por tentar ajudar, e mentires-me... Isso não está certo.
Senin ve tüm diğer Yenilmezler'in en sevdiği.
O Avenger favorito de todos?
Kasabayı terk et ve Jekyll senin olsun.
Deixe a cidade e o Jekyll é todo seu.
Kesinlike senin evine pizza yemeye ve Güçlerimi keşfetmeye gitmem.
Nem pensar que vou para sua casa para comer pizza e explorar os meus super-poderes.
Çünkü bir kere senin kimliğin açığa çıkar ve seni öğrenirlerse Ve benim de seninle uğraştığımı, O zaman sen de benim kadar ölü olursun.
Porque quando descobrirem que foi desmascarado e que eu estou de olho em si, vai estar tão morto quanto eu.
Alan, Profesyonel düşüncem, senin şu ana kadar yaşamış olan en şanslı Olduğun yönünde Ve öldükten sonra da yaşamaya devam ettin.
Alan, na minha opinião médica é o homem mais sortudo que já viveu e continuou a viver depois de morrer.
Ve bana kaçık diyebilirsin, Jamie, ama silah taşıyor olmam senin için de iyi.
Só isso. E, podes-me chamar louco, Jamie, mas, pensei que ter uma arma seria uma coisa boa para ti.
Eğer bana senin yapabildiklerini öğrenebileceğimi hayatımı geri alabileceğimi ve oğlumu koruyabileceğimi söylüyorsan çok haklısın, istiyorum.
Se me estás a dizer que posso aprender a fazer o que tu fazes e recuperar a minha vida, e proteger o meu filho, então estás certa, eu quero isto.
Arama senin telefonundan yapılmış ve ses tanıma da sen olduğunu söylüyor.
A chamada foi rastreada até ao seu telemóvel e o reconhecimento de voz diz que é o senhor.
Ben sadece, senin ve ailenin şehre döndüğümü bilmenizi istedim.
Eu... Só queria que você e a sua família soubessem que estou de volta à cidade.
Ve üçüncü tecavüzcü, Christopher Nelms senin yıldız tanığın, George Melton'ın öldürülmesi davasında.
E o terceiro violador, o Christopher Nelms, a sua testemunha chave no caso de assassinato do George Melton?
Senin bağlılığın cesaretin ve bana olan şaşmaz sadakatin beni hayatta tuttu.
A tua fidelidade, e a tua coragem, e a tua lealdade cega a mim mantiveram-me vivo.
Ve şu anda senin ve Aria'nın bölümleri arasında bir uyuşmazlık var.
E, neste momento, há essa fricção entre os teus capítulos e os da Aria.
- Evet. Phil her zaman, Todd'dan daha kibar ve yardımseveri yok derdi. Sürekli çocuğumuzun senin kadar saf ve dürüst olmasını istiyordu.
Phil sempre me disse que não existia alguém tão bom e gentil como o Todd, e que ele sempre quis que o nosso filho crescesse tão verdadeiro e honesto como tu.
Gel benm ortağım ol ve şirktin 70 %'i senin olsun.
Vem ser meu sócio e 70 % da empresa será tua.
Pekala. Senin partilerinden birindeymiş ve baya miktarda kokain çekmiş.
Parece que ele foi a uma das suas festas e consumiu uma quantidade brutal de cocaína.
Tamam. Senin küçük yazılım deneylerini böyle sıkıcı ve yaşlı yatırımcılarımız karşılıyor.
E são clientes velhos e chatos como ele que financiam as suas experiências com software.
Duyduğuma göre senin ve Queen'in karmaşık bir geçmişi varmış.
Pelo que ouvi, tu e o Queen têm uma história complicada.
Bunu yaparak da alternatif bir zaman akışı yarattım. Senin Kid Flash olduğun ve Cisco'nun da milyarder olduğu...
E ao fazer isso, criei uma realidade alternativa, uma nova existência em que tu és o Kid Flash...
Evet hepimizi öldürmeden önce senin, kardeşin, Amerika'daki avcılar ve güneşi nasıl kurtardığınızla ilgili sorularımız var.
Sim, bem, antes de tu nos matares a todos, temos umas perguntas sobre ti, o teu irmão, os caçadores na América e como salvaram o sol.
Ne Caroline, ne Elena... Kimse senin kadar uzun ve zor bir mücadelinin nasıl yapılacağını bilmiyor.
Ninguém, nem a Caroline, nem a Elena, ninguém sabe como lutar mais ou melhor do que tu.
Başka biri olmanı istediğim yok. Böyle bir zamanda onunla yatmanın, senin için ve hepimiz için ne kadar tehlikeli olduğunu düşünmeni istiyorum.
Não te peço que sejas diferente, mas preciso que penses como é perigoso, para todos nós, que durmas com aquele homem, nesta altura.
Senin ve benim bir vizyonumuz var.
Nós os dois temos uma visão.
Belki Marcus senin ortağındı ve onu sen içeri aldın ve bize söylemeyi unuttun.
Que o Marcus era seu parceiro e deixou-o entrar.
Paranın izini senin hesabına kadar sürmüşler, Ve yakalanman için bir tutuklama emri çıkartılmış durumda.
Rastrearam o dinheiro até a tua conta e há um mandado para a tua prisão.
İhtiyacım olan tek arkadaş 10 milyon dolar Ve belki senin payın da.
O únicos amigos que preciso são os meus 10 milhões de dólares e talvez os teus.
Çünkü senden bir şey saklıyordum senin bilinçaltın bunu algıladı Ve sana bir şekilde ihanet ettiğim O rüyayı görmene sebep oldu.
Porque tenho escondido uma coisa de ti que o teu subconsciente percebeu e fez-te sonhar que te traí de alguma maneira.
Senin gibi ateşli, tutkulu ve sadık biri, bundan çok daha fazlasını hakediyor.
Alguém como tu... Com todo esse fogo e paixão e... Lealdade.
Demek istediğim, son 3 yılda bir kartpostal bile göndermedin ama şimdi o yeni bir hayatı kurmuşken, bir düğün planı yapıyorken ortaya çıkıyor ve paylaşmaya hazır olduğunu söylediğin senin bakış açınla pişirdiğin bir hikayem var diyorsun.
Esqueci-me que nem conseguias mandar um cartão estes últimos 3 anos, mas agora que ela tem uma nova vida, que se vai casar e tu apareces para partilhar - o teu lado da história.
Yerinde olsam Paris'te bir kral dairesi ve her şey biraz sipariş edeceğim en iyi restaurantta en pahalı şampanya karşlığında yapardım.. senin yapmayı kabul ettiğin anlaşmayı.
Pessoalmente, eu negociaria a suite de uma cobertura em Paris e um jantar no melhor restaurante da cidade e pediria de tudo um pouco, além das garrafas mais caras de vinho e champanhe.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]