A time translate Turkish
150,030 parallel translation
One at a time.
Sonra bir adım daha.
Go four or five houses at a time, break in, wait for it to thin out.
Her seferinde 4 ya da 5 ev gideceğiz içeri girip sisin azalmasını bekleyeceğiz.
Well, maybe three houses at a time is more conducive to our athletic prowess.
Belki tek seferde 3 ev geçmek atletikliğimize daha uygun olur.
- One step at a time.
- Her seferinde bir adım atmalıyız.
Previously on "Once Upon a Time"...
"Once Upon a Time" in önceki bölümlerinde...
Think of it like walking across the hovel, one step at a time.
Ahırdan yürüyormuşsun gibi düşün... adım adım.
I put them in interrogation for a time out.
Onları bir süreliğine sorgu odasına attım.
There was a time I could see and i have seen.
Öğrenebileceğim bir an gelmişti ve öğrenmiştim.
One deadly situation at a time, please.
Bir ölümcül meslek yeter bana.
It was a time of war.
Savaş zamanlarıydı.
- You put me in a time period where they wanted to hang me for being a witch!
Beni cadılıktan asılmak istendiğim bir zamana yolladın!
Because you're a time remnant.
Çünkü bir zaman kalıntısısın.
Huh, you pick a hell of a time to show up.
Ortaya çıkmak için harika zamanlar seçiyorsun.
In a time when Russia and the United States are not exactly BFFs... Here you go.
Rusya ile Amerika'nın pek yakın olmadığı bir zamanda...
No, this isn't a time for games.
Oyunların zamanı değil.
Welcome to bunker hill, where we are changing the world one patient at a time.
- Bunker Hill'e hoşgeldiniz. Hastaları birer birer iyileştirerek dünyayı değiştirdiğimiz yere.
I don't know if you know this, but I've known your mother a very long time.
Biliyor musun bilmiyorum ama,... anneni uzun zamandır tanıyorum.
She spent a lot of time at the psych ward here.
Zamanının çoğunu psikoloji koğuşunda geçirmiş.
This is a waste of time.
Bu zaman kaybı.
No, I mean this whole thing is a waste of time.
Hayır, bütün olayın bir zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.
We did shrooms a year ago for the very first time.
Bir yıl önce ilk defa sihirli mantar denedik.
Like, we worked for a cable company, and every time during our lunch break, we'd smoke weed.
Bir kablo şirketinde çalışıyorduk ve her öğle aramızda ot içiyorduk.
And we've spent a lot of time in unemployment.
İşsiz çok vakit geçirdik.
Like, we went to the bank one time and looked at our account, and it had $ 3 in it. It wasn't a good relationship.
İyi bir ilişkimiz yoktu.
It said every time Steph Curry shoots 40 percent from the three-point line, a black man gets killed by the police.
Meğer Steph Curry, üçlü atışlarının % 40'ını tutturduğu her defasında polis, siyah birini öldürüyormuş.
I think it's about time I had a word with his father.
Sanırım babasıyla konuşmamın zamanı geldi.
Well, isn't it time to make a few friends?
Birkaç dost edinmenin vakti gelmedi mi?
They know it's only a matter of time before you turn that dagger on them.
Hançeri onlara çevirmenin... an meselesi olduğunu biliyorlar.
When was the last time either of us dealt with a political insurgency?
En son ne zaman ikimizde siyasi bir ayaklanmayla uğraşmıştık?
Um... I had a good time.
Güzel vakit geçirdim.
Next time you let me bring a cattle prod. We'll get answers.
Bir dahaki sefere bana bir üvendire getir.
So... your parents are safe and they just wanted to see if I could spend a little time with you guys while this whole thing gets sorted.
Yani... Aileniz güvende ve tüm bu olan biten çözülürken sizinle biraz vakit geçirsem nasıI olur diye görmek istediler.
Sweet stuff, and at the time it feels great, but then the next day you got, like, a tummy ache?
Tatlı şeyler, önce güzel hissettirir, fakat ertesi gün bir tür, karın ağrın vardır?
It's only a matter of time until some gold-digging whore lures me into her honey trap.
Servet avcısı bir fahişenin beni baştan çıkarıp tuzağına düşürmesi bir an meselesi.
You think I don't have control of the marker, and this whole art thing is a waste of my time.
Keçeli kalemi tutmayı beceremediğimi ve tüm bu resim çalışmalarının zaman israfı olduğunu düşünüyorsunuz.
Then you shut your mouth and you do your time like a man, bitch.
O zaman susar ve kalan ömrünü bir erkek gibi yaşarsın, kancık.
Ma'am, I've been at this job a long time, and sure as I'm standing here breathing, that boy burned down her guesthouse.
Hanımefendi, uzun süredir bu işi yapıyorum. Adım gibi eminim ki evi bu çocuk kundakladı.
Well, I just don't understand why you're having such a hard time.
Neden bu kadar zorlandığını anlamıyorum.
The past month is the first time I've felt that what we do makes a real difference.
Geçen ay ilk defa olarak fark ettim ki yaptıklarımızla gerçek bir fark yarattık.
Blood of a man from outside his time who defied the reach of age.
Çağlara meydan okuyan, kendi zamanının dışında bir adamın kanı.
By the way, last time I had a pretty quick breast exam.
Bu arada, geçen sefer hızlı bir göğüs testi olmuştum.
I slept with you, and you, and I think her a long time ago.
Hem seninle hem de seninle yattım. Sanırım şununla da eskiden yatmıştık.
Mm, uh, Henry. Perhaps now would be a good time to have a chat?
Henry, belki şimdi konuşmanın sırasıdır.
- Time travel has a way of revealing the truth to you.
Zaman yolculuğu, gerçekleri görmeni sağlar.
- I've been waiting for this for a long time.
Bunu çok uzun zamandır bekliyorum.
And our towers grow a little taller every time.
Kulelerimiz de her seferinde biraz daha uzuyor.
Commander, we may request a moment of your time.
Komutanım, bir dakikanızı alabilir miyiz?
Now's the time for a bad guy monologue?
- Gördüm.
And the next time any of you get what you think is a smart idea, remember this grace.
Bu sebeple de... Ayrılma izni talep ediyorum Kaptan Lance. İzin verildi.
Every time I go through a metal detector, it's a whole thing.
Metal dedektöründen her geçişim olay.
I think it's time we pay the Ripper a visit.
Bence Deşici'yi ziyaret etmenin vakti geldi.
a time machine 23
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times before 18
times in a row 26
time for bed 134
times a day 121
times change 49
times over 33
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times before 18
times in a row 26
time for bed 134
times a day 121
times change 49
times over 33