Time is running out translate Turkish
436 parallel translation
I have the feeling my time is running out.
Zamanımın tükendiğine dair bir his var içimde.
Time is running out, gentlemen!
Vakit geçiyor, beyler.
- Time is running out.
Güzel-Güzel, vakit doluyor.
Well, this is embarrassing how time is running out and here we are with an unfinished story on our hands.
Şey, bu can sıkıcı zaman nasıl da akıp gidiyor ve bizimse elimizde bitmemiş bir öykü var.
Time is running out.
Hayır, sonra konuşamayız.
Even though time is running out, I must postpone this interview until we can be assured of no interruptions. Step down off your high horse, mister.
Zamanımız çok kısıtlı,... yine de bu konuşmayı erteleyeceğim,... bir daha bölünmesini, istemiyorum.
And time is running out. Now, look around you.
Louella Parsons cevap vermiyor.
I'm sorry to be importunate, Your Holiness, but time is running out and my course concerns the very life of the church in England.
Israrlı taleplerimden ötürü özür dilerim kutsal babamız, ama zaman tükeniyor ve benim ısrarlarım, İngiltere kilisesinin değerli hayatını tehdit eden şeyleri konuşmak içindi.
Time is running out.
Zaman bitiyor.
Montag is still at large, but time is running out fast.
Montag hala kaçıyor ama zaman hızla ilerliyor.
My time is running out in Gafez.
Vaktim Gafez'de geçiyor.
I must hold the bridges, and time is running out.
Köprüleri elimde tutmalıyım ve zaman tükeniyor.
Carter's time is running out.
Carter'ın sonu geliyor.
- Time is running out, Archie.
- Vakit geçiyor Archie.
Time is running out.
Zaman doluyor.
I got a lousy feeling our time is running out.
İçimden bir his zamanımız tükenmek üzere diyor.
- Yes. Your time is running out.
- Zamanınız azalıyor.
I think our time is running out and I'm sorry you haven't guessed my occupation.
Sanırım vaktimiz doluyor. Ve üzgünüm işimi tahmin edemediniz.
Time is running out.
Zaman tükeniyor!
Time is running out.
Zaman daralıyor.
I'm afraid that we must face up to the fact that... Well, time is running out, Mr Biederbeck.
Korkarım zaman kaybettiğimiz gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz ortada Bay Biederbeck.
Time is running out for Cole Younger and Jesse James.
Zaman Cole Younger ve Jesse James için daralıyor.
What should we do, sir? The time is running out!
Neler yapmalıyız efendim, zaman tükeniyor.
Let us accept ; time is running out.
Kabul edelim, zaman tükeniyor.
Your time is running out here.
Zamanın burada tükeniyor.
Friends, time is running out.
Arkadaşlar, vakit daralıyor.
I'm very glad we had this time, too. But that time is running out. Where is the energiser?
Bundan ben de çok zevk aldım ama zamanımız azalıyor.
Let's get moving. Time is running out.
Gidelim, Galactica'nın zamanı azalıyor.
Time is running out.
Zaman akıyor.
Gentlemen, time is running out.
Beyler, vak ¡ t geç ¡ yor.
The referee is counting. Time is running out.
Hakem sayıyor.Zaman işliyor...
When you see her, tell her that time is running out.
Onu gördüğünde, zamanın hızla azaldığını söyle ona..
Your time is running out!
Vaktin doluyor!
Time is running out for Operation Sea Lion, the German invasion of Britain.
Almanya'nın İngiltere'yi istila planı Deniz Aslanı Operasyonu için vakit daralıyor.
tell the president i'm serious, and time is running out.
Bak başkana söyle ciddiyim, ve zaman azalıyor.
Time is running out
Geç olmadan!
And I know, time is running out.
Ve biliyorum ki, zaman tükeniyor.
Time is running out.
Zaman azalıyor
Time is running out.
Zamanımız tükeniyor.
Time is running out, Nick.
Zaman azalıyor Nick.
Time is running out
Zaman azalıyor,
Right now, Captain, my time is running out.
Şu an Kaptan, benim zamanım azalıyor.
Bajoran workers your time is running out, but it's not too late.
Bajoran çalışanları zamanınız tükeniyor. Ama hala çok geç değil.
Time is running out.
Zaman tükeniyor.
Time is running out, Counselor.
Zamanınız tükeniyor, avukat hanım.
Time is running out, Doctor.
Zaman tükeniyor, Doktor.
I get little enough opportunity as it is to find out what's going on without you running away as if I had the smallpox or something every time I open my mouth.
Ağzımı her açışımda çiçeğe falan yakalanmışım gibi benden kaçmasan bile neler döndüğünün farkındayım.
I'm running out of time, and Michael here is... now healthy enough to carry on.
Zamanım tükeniyor ve Michael artık devam edecek kadar sağlıklı.
Chang-ming is out running around all the time
Chang-ming sürekli sağa sola gidiyor.
Besides, we're running out of time as it is.
Hem.... Vakit daraliyor.
And time is already running'out.
Ve vakit gelmek üzere.
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time is 18
time is short 39
running out of time 23
time to go home 94
time to die 52
time flies 78
time to wake up 54
time is of the essence 71
time is up 41
time is 18
time is short 39
running out of time 23
time to go home 94
time to die 52
time flies 78
time to wake up 54
time to go 627
time travel 83
time to sleep 29
time to eat 55
time will tell 62
time for bed 134
time to go to work 26
time to go to bed 19
time out 262
time to leave 25
time travel 83
time to sleep 29
time to eat 55
time will tell 62
time for bed 134
time to go to work 26
time to go to bed 19
time out 262
time to leave 25
time job 218
time to get to work 16
time of death 270
time for breakfast 17
time continuum 62
time to get up 91
time thing 208
time low 44
time lord 48
time for dinner 25
time to get to work 16
time of death 270
time for breakfast 17
time continuum 62
time to get up 91
time thing 208
time low 44
time lord 48
time for dinner 25