And rightly so translate Turkish
74 parallel translation
We've all heard about it, and rightly so.
Hepimiz ondan bahsedildiğini duyduk.
You'd think it unreasonable, and rightly so.
Ne kadar mantıksız olduğumu düşünürdün.
Of course she would, and rightly so.
Tereddüt etmez, elbette yapar.
This very dawn, and rightly so.
Yarın gün ağarınca, şafakla.
The Forbidden Zone has been closed for centuries, and rightly so.
Yasak Bölge yüzyıllardan beri, kapalı kaldı.
Your wife is very exacting, and rightly so.
Karınız çok zor beğenen biri ve haklı da.
We on Earth marvel, and rightly so at the daily return of our single sun.
Bizler yeryüzü üstündeyiz ve bu yüzden batma düzleminde sadece kendi güneşimizi görüyoruz.
She wants to earn money, and rightly so.
Para kazanmak, ama hakkıyla kazanmak istiyor.
And rightly so, for all creation is worthy of annihilation.
Ve haklıyımdır bunda, çünkü oluşan herşey Yok olmayı hak eder.
We take them to graze, and rightly so.
Şimdi onları haklayacağız. Hem de fena halde.
She's suspicious of everyone at first and rightly so.
Başta herkesten şüphelenir ve aslında doğrudur.
And rightly so.
Bence hakli.
And rightly so.
Bunda da haklılar.
Forget's men are complaining, and rightly so, that we should be in sight of the coast by now.
Forget'in adamları söyleniyorlar haklılarda, Şimdiye kadar kıyıyı görmeliydik.
Because you had your own doubts and rightly so.
Çünkü senin de kendi şüphelerin var değil mi.
Smart enough to have your doubts about Angel... and rightly so.
Angel'dan şüphe edecek kadar zeki. Üstelik haklısın da.
And rightly so.
Bence haklı.
I know what you'Re thinking, and Rightly so.
Ne düşündüğünü biliyorum ve haklısın.
He's generally agreed to be a monster, and rightly so.
Genellikle, haklı olarak, onun bir canavar olduğu söylenir.
And rightly so!
öyle deme!
I think that does rankle with a lot of people, and rightly so.
Bence bu birçok insanı sinirlendiriyor, ve haklılar da.
- And rightly so.
- Haklı olarak.
But you were angry with me, and rightly so.
Fakat bana kızmıştınız ve çok haklıydınız.
I know you felt obligated to report my prior activities- - and rightly so- - but i would still like to think that I can count on your loyalty when I ask for it.
Benim hareketlerimi raporlamak zorunda hissettiğini biliyorum, haklısın da ama yine de gerektiğinde sadakâtına güvenebileceğimi düşünüyorum.
And rightly so, I believe.
Bence iyi de etti.
Yes, and rightly so.
Evet, haklıydıda.
Yes, and rightly so.
Evet, bunu hak etti.
If we open the lockers and treat everyone as a suspect, there will be outrage, and rightly so.
Dolapları açıp, herkese bir şüpheliymiş muamelesi yaparsak haklı olarak, bu bir hakaret olacaktır.
And every worthless seaman fears the name, and rightly so, Though few know why or dare to ask.
Her değersiz denizci haklı olarak bu isimden korkar çok az adam soracak kadar yüreklidir.
And rightly so.
Haklı bir sebeple.
And rightly so.
Ve haklıydı da.
I was angry, and rightly so, but... I've always cared, and you know that.
Kızgındım ve haklıydım ama hep umrumdaydı, bunu sen de biliyorsun.
Yeah, and rightly so, mate.
Evet, aynen dostum.
John, I, um I know you had great loyalty to Rose Teller, and rightly so, but often it's the good coppers who shoulder the blame for the bad.
John, ben... Rose Teller'a olan sadakatinin farkındayım. Haklısın da.
No, annoyed, and quite rightly so.
Hayır, kızgınsınız. Çok haklısınız.
And rightly so!
Belki kara borsada zenginleşmek daha iyi olurdu.
As you so rightly point out, you are paying me to exercise my judgment and discretion as to what is a serious threat to public order and what is not, and this is not.
Sizin de bahsettiğiniz gibi, neyin halk için ciddi tehlike oluşturup oluşturmadığı bulmakta sağduyumu ve aklıselimliğimi kullanmam için bana para ödüyorsunuz. Ve bu tehlike oluşturmuyor.
Rightly so. They're as rich in English titles and lands as they are in Scottish, as we are.
İngiliz asilleri kadar zengin, İskoç asilleri gibi de bol toprağa sahipler.
And it made you mad, rightly so.
Gelmesi seni rahatsız ediyor, değil mi?
And rightly so.
Haklıymış.
It exists to ensure the defendant receives a fair trial, that the recollections of witnesses, if any, are fresh, to pressure the government to file charges in a timely manner and so that, rightly or wrongly, accused citizens need not live their life in fear of the government pursuing them after a long delay.
Bu, sanığın adilce yargılanıp varsa tanıkların hatırladıklarının yeni olmasını sağlayan savcılığı davayı uygun sürede açmaya zorlayan böylece, doğru ya da yanlış suçlanan vatandaşların hayatlarını, "Bana ne zaman dava açacaklar?" korkusuyla yaşamasına engel olmak için çıkarılmış bir yasadır.
That's why you always acted so strangely around him... and beat him to a pulp, quite rightly.
Demek bu nedenle ona karşı öyle tuhaf davranıyordun... ve pestilini çıkardın, haklı olarak.
My man Turk is getting it daily, nightly and ever-so-rightly.
Adamım Turk yapıyor o işi her gün her gece hem de çok düzgünce.
So if you really want me "daily and nightly and ever-so-rightly",...
Yani eğer beni gerçekten "gündüz, gece, hem de düzgünce" istiyorsan..
Therefore the lottery, that he devised in these three chests of gold and silver and lead, so that who chooses his meaning chooses you, will no doubt only be guessed, rightly, by someone who you shall rightly love.
O yüzden, altın, gümüş ve kurşundan yapılmış bu üç sandıktan birini seçen kişi aslında sizi seçmiş olacak. Eğer doğru tahminde bulunursa o zaman, eminim siz de onu seveceksiniz.
I lost three patients and spent the last two weeks on my couch trying to drink myself to death so that my victims and I could be reunited in the afterlife and they could rightly have their vengeance.
Üç hastamı kaybettim ve son iki haftamı, koltukta ölene dek içmeye çalışmakla geçirdim. Böylece kurbanlarımla öbür dünyada bir araya gelebilecektim ve benden öclerini alabileceklerdi.
The Dillon Panthers'fans are not happy about this coach and situation tonight, folks. Rightly so.
Dillon Panthers taraftarları koçtan ve bu akşam ki oyundan hiç memnun değil, millet.
And, as at all times, we must live worthily, so at all times we must bear the Cross, which for each one is rightly called His, for it is born by each one...
Ve her zaman olduğu gibi, buna layık olmaya çalışmalıyız,... her zaman Haç taşımalıyız,... çünkü her kim onu taşırsa, O'na ait olanı taşır.
And rightly so.
Ve haklıydılar.
As you so rightly pointed out Teddy and Stomper had no reason to come back for the car.
Sizin de belirttiğiniz gibi Teddy ve Stomper'in arabaya dönmek için hiç nedenleri yoktu.
He held a staff, and he allotted everything rightly, so that deserts blossomed and the sleeping awoke.
Elinde bir asa vardı ve her şeyi adilce paylaştırıyordu. Böylece çöller çiçek açtı ve uyuyanlar uyandı.