And sweet translate Turkish
5,435 parallel translation
There's still some pig ass and sweet cream there if you want it.
İstersen hâlâ biraz domuz kıçıyla tatlı krema var.
Well, you know Isaac, he was shy and sweet.
Lsaac'i biliyorsun. Çok utangaç ve tatlıydı.
♪ short and sweet to the soul is all I intend ♪
"Ruhuna kısa ve tatlı olacak, tüm niyetimden," Bonnie Seçti : Aktör evladı mı klip yönetmeni mi?
♪ short and sweet to the soul I intend ♪
Ruhuna kısa ve tatlı olacak, tüm niyetimden,
Short and sweet.
Kısa ve tatlı.
The best of both worlds... salty and sweet.
Evet dostum. İki tarafında en iyisi. Tuzlu ve tatlı.
And finally, a little perfume to make them smell sweet.
Son olarak da güzel kokmaları için biraz parfüm.
And you're just as sweet.
Sen de bir o kadar tatlısın.
Sweet and sour thingumabobs, Shanghai duck, springtime rolls?
Tatlı ekşi ıvır zıvır, Şanghay ördeği, ilkbahar ruloları filan mı?
I keep thinking about her sweet little face in Mommy and Me.
Annem ve Ben şarkısındaki o tatlı yüzü gözümün önünden gitmiyor.
♪ Rosalie wont you be sweet And kind ♪ ♪
♪ Rosalie wont you sweet and kind ♪ ♪
Does he have a sense of taste besides sweet, salt, sour, umami and bitter?
Tatlı, tuzlu, ekşi, umami ve acı dışında tat alma duygusu var mı?
And you were so sweet to marnie.
Ve Marnie'ye karşı çok iyiydin.
Sweet nectar and ambrosia.
Tatlı nektar ve tanrısal gıda.
Sweet and sour kugel.
Tatlı ve ekşi kugel.
Please take your own sweet time and start...
Biraz zaman alır.
OK. I want you to calculate John's ideal intake, and mine, to remain in the sweet spot for the whole evening.
Bütün gece çakırkeyif kalmak için John'un ve benim ideal alkol alımımızı hesaplamanı istiyorum
A hunter and a gatherer, a provider. You're sweet.
-... avcı ve toplayıcı geçimimizi sağlayacak biri olarak göstermem gerek.
Ladies and gentlemen, meatloaf cake with mashed sweet potato icing.
Bayanlar ve baylar, tatlı patates püresi kremalı köfte pasta.
Couple of sweet kids like you and you sit there like a couple of lumps.
Sizin gibi tatlı bir çift çocuk, bir çift odun gibi oturuyor.
And she's very sweet.
ve çok tatlıdır.
Do you know how many people walk in here and try to sweet-talk their way into test-driving one of these bad boys?
Kaç kişinin buraya gelip hoşsohbetle beni bu canavarlardan biriyle test sürüşüne ikna etmeye çalıştığını biliyor musunuz?
And rock-a-bye sweet baby James
Tatlı rüyalar tatlı bebek James
You got a young black kid who's cleaned up his act, he's got a sweet little mother and her little niece, and all the little cousins, and here comes Mr. Big...
Ortada siyahi bir genç var, kendine çeki düzen vermiş. Çok tatlı bir annesi ve küçük yeğeni var. Bir sürü de kuzeni.
When you put that art and shit on the menu, people don't like it, not one person ordered your sweet bread!
O boktan artist şeyi menüye koyduğun zaman kimse beğenmemişti. Bir kişi bile uykuluğundan sipariş etmemişti.
I've something really good planned for tonight and I'm going let you know it's not sweet bread
Bu gece için çok iyi şeyler planlıyorum. Uykuluk falan yapmayacağım.
- Nellie, you're so sweet and nice and pretty.
Nellie, çok tatlı, iyi ve güzelsin. Tamam.
Disgusting, like, very weak and bitter, and cold, not sweet at all. Very gritty on the bottom as well.
İğrenç çok güçsüz ve acı ayrıca soğuk.
That's sweet, uh, but you know there's so much going on and...
Bu çok hoş ama burası karışık ve...
So I had scored my dad this sweet apartment where he and his work buddies could toast their big win.
Sonuç olarak babam ve iş arkadaşlarının zaferlerini kutlayabileceği bu evi ona tutturdum.
I mean, Doris is a sweet girl and she's a wonderful mother.
Yani, Doris tatlı bir kız ve çok iyi bir anne.
And finally, the sweet smell of gourmet shit.
Ve nihayet, tatlı kokulu gurme saçmalığı.
More sweet saké. And pepper.
- Biraz daha tatlı sake ve biber.
His sweet, adorable and only..... and more than a son.
Sevimli, şirin ve bir oğlandan fazla.
Papa, it is a very sweet location and the building is fine, but there is a problem, which makes it impossible for us to open a restaurant there.
Baba, çok güzel bir yer ve bina da iyi ama orada lokanta açmamızı imkânsız kılan bir sorun var.
I can't make sweet love to my wife, who surely must be growing frustrated and doubting whether she did the right thing getting back together with me.
Karımla sevişemiyorum, Ki büyük bi ihtimale bundan sıkılan, Ve bana geri dönmekle doğru şeyi
And you being so sweet and innocent, I feel bad asking,'cause it involves a bit of deception.
Ve senin çok tatlı ve masum olman bunu sorarken beni kötü hissettiriyor.
I hitched to the nearest bus station, and a very sweet, sad-eyed clerk took pity on me and gave me a ticket, thank God.
Otostopla en yakın otobüs durağına gittim. Tanrı'ya şükür üzgün suratlı tatlı bir bilet satıcısı acıdı da bilet verdi.
So all we can say is that it goes through us, and then... On its own sweet way.
Diyebileceğimiz tek şey, bizim aracılığımızla gidiyor ve sonra kendi güzel yolunda.
and the dull damp autumn had arrived at last, bringing with it that sweet smelling slanty rain, enchanting early evenings and endless darkness.
Ve donuk, nemli sonbahar, erken kararan havası karanlık akşamları ve tatlı yağmur kokusuyla birlikte geldi çattı.
and open your little arty minds, and let the sweet songs of the birds wash over you like an inspirational power shower.
Sanatsal beyinlerinizi açıp tatlı kuşların şarkılarıyla sizleri ilham yağmuruna tutmalarına izin verin.
Look, they're so sweet and simple.
Tatlı ve basit bir ilişki. - Günaydın.
We'll get him, come and I'll give you something sweet.
Sonra çıkartırız, haydi gidelim, senin için lezzetli şeylerim var.
Not like in a movie, where they beat people up for him, but just they took care of him in some way, like they just felt a proprietary interest for him, like he was special, and it was very sweet to see that they saw who he was.
Filmlerdeki gibi onun için dövüşmek falan değil bir şekilde onunla ilgileniyorlardı. Sanki o özelmiş gibi, sanki kişisel çıkarları varmış gibi ve onların, onu olduğu gibi görmeleri çok hoştu.
And I got a sweet bonus this month.
Bu ay güzel bir ikramiye aldım.
You and your sweet tooth, George.
Sen ve tatlı krizlerin George.
And over the years, that vapour would seep into the wood and would give these factories a very sweet, vanilla-like smell.
Yıllarla birlikte, bu buğu tahtaya siniyor ve fabrikalara vanilya gibi bir koku veriyor.
Okay, babe, it's sweet and romantic, but I will get fired if I just up and leave.
Bebeğim bu çok tatlı ve romantik ama şimdi kalkıp gelirsem kovulurum.
Don Pedro has offered his car forthisjourney and of course, he's coming along. Sweet of him, isn't it?
Don Pedro, bu yolculuk için arabasını vermeyi önerdi elbette kendisi de gelecek.
Just fuck and be sweet or whatever.
Oyunsuz sevişmek ve tatlı olmak o kadar.
They're so sweet and respectful.
Çok tatlı ve saygılılar.
sweetheart 7491
sweetie 7869
sweet home 69
sweet 1935
sweets 394
sweety 68
sweet dreams 374
sweetness 71
sweethearts 30
sweet baby 40
sweetie 7869
sweet home 69
sweet 1935
sweets 394
sweety 68
sweet dreams 374
sweetness 71
sweethearts 30
sweet baby 40
sweet love 29
sweet cheeks 64
sweet boy 68
sweet girl 110
sweet prince 37
sweet guy 19
sweetface 20
sweetie pie 68
sweet child 19
sweet ride 40
sweet cheeks 64
sweet boy 68
sweet girl 110
sweet prince 37
sweet guy 19
sweetface 20
sweetie pie 68
sweet child 19
sweet ride 40
sweet mother of god 19
sweeties 21
sweet lady 23
sweet baby jesus 17
sweetpea 18
sweet pea 162
sweet jesus 177
sweet kid 20
sweet potato 19
sweet lord 51
sweeties 21
sweet lady 23
sweet baby jesus 17
sweetpea 18
sweet pea 162
sweet jesus 177
sweet kid 20
sweet potato 19
sweet lord 51