English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Sweet boy

Sweet boy translate Turkish

572 parallel translation
You, Uh... Have A Very Sweet Boy.
Çok tatlı bir oğlun var.
Such a sweet boy.
Ne şeker bir çocuk.
You look such a dear, sweet boy.
Oldukça tatlı bir delikanlısın.
I can tell you that somewhere, deep inside, he's a sweet boy.
Kalbini derinliklerinde iyi bir çocuk olduğunu söyleyebilirim.
DeGarmot was a nice, sweet boy.
DeGarmot hoş ve sevimli bir çocuktu.
A thoughtful, sweet boy.
Düşünceli, tatlı bir çocuk.
Item 2 : A very sweet boy who is now a missionary in French Equatorial Africa.
Şu anda Fransız Ekvator Afrika'sında..... misyoner olan tatlı bir genç.
- What a sweet boy he is.
- Çok tatlı bir çocuk.
Simone, Ciro, and you, my sweet boy!
Simone'nin, Ciro'nun ve bu da senin güzel oğlum.
Chadwick, sweet boy.
Chadwick, güzel oğlum.
No, I told him he was a sweet boy, and full of dreams and everything that's peachy keen.
Yok canım, ona çok tatlı ve düşlerle dolu bir çocuk olduğunu ve her şeyin mükemmel gittiğini söyledim.
Oh, that sweet boy.
Ah, o tatlı çocuk.
Herbie is a very sweet boy.
Herbie çok tatlı bir çocuk.
You always were a sweet boy.
Her zaman tatI bir çocuktun.
My sweet boy.
Güzel oğlum.
That sweet boy's either asleep or he's fallen off the tower.
Çocuk ya uyuya kaldı, ya da kuleden düştü.
My dear, sweet boy.
Sevgili, tatlı yavrum.
After all, he's such a sweet boy.
Her şeye rağmen, o tatlı bir çocuk.
Oh, my sweet boy, you're alive!
Ah, güzel oğlum, hayattasın!
"Johan sure is a sweet boy!"
"Elbette, Johan sevimli bir çocuk!"
He is not. He is a very sweet boy.
Çok tatlı bir çocuk.
he's a sweet boy, but he doesn't understand.
? SOME ARE WISE, SOME ARE GOOD?
He's such a sweet boy.
O çok iyi bir çocuk.
Oh, Adil's a vey sweet boy.
Oh, Adil de çok tatlı bir çocuk.
You have a sweet little boy.
Küçük, tatlı bir çocuğun var.
How sweet. Oh, he was a good boy, but he wasn't any angel.
- İyi bir çocuktu ama bir melek de değildi.
She was so young, and to leave such a sweet little boy behind.
Çok gençti ve ardında böyle tatlı bir oğlan bıraktı.
Sweet music, ain't it, boy?
Harika bir şarkı, değil mi, evlat?
With a body like a young boy and skin on him smooth and sweet as a yellow rose petal.
Bir delikanlının, gül yaprağı gibi yumuşak ve tatlı bedeniyle.
You jerked the medal off his shirt, and then you rolled that sweet little boy...
Madalyayı yakasından söküp o tatlı...
Sweet William was a boy dummy.
Tatlı William erkek bir kuklaydı.
That boy may be bashful, Marcia, but he's pretty sweet on you.
Bu çocuk ürkek olabilir ama sana epey vurulmuş gibi.
Can't you play Danny Boy or Sweet Isle of Innisfree?
Danny Boy'u ya da Sweet Isle of Innisfree'yi çalsan olmaz mı?
I'll bet you were a sweet little altar boy.
Eminim tatlı bir çocuktun.
Well, she's just not used to having her sweet little boy talk back or have an idea of his own.
Tatlı küçük oğlunu dinleyip ne düşündüğünü hiç sormaz ki.
"a sweet, darling little boy of whom I am very fond of."
"Çok sevdiğim, tatlım, sevgili küçüğüm Georgia'ya."
He's not as sweet as Gisou and he's a boy.
Gisou kadar tatlı değil ama. Ve o bir erkek.
Sleep sweet, Jimmy boy.
İyi uykular, Jimmy evladım.
Fixer, you is a sweet old boy.
Tamirci, sen tatlı bir çocuksun.
My husband was a sweet Missouri boy.
Kocam Missourili tatlı bir çocuktu.
Our thoughts are gonna be with you till you're all happy and thin again, your sweet little boy or girl laying safely in your arms.
Yeniden mutlu ve incecik oluncaya ve tatlı oğlunu ya da kızını kollarına alana kadar aklımız sende kalacak.
Isn't this a sweet-lookin'boy?
Ne şeker bir çocuk bu böyle!
What happened to that sweet little boy you used to be, huh?
Eskiden ne tatlı küçük bir çocuktun, sana ne oldu böyle?
You look like the sweet little boy from next door.
Sevimli komşu çocuğu gibi görünüyorsun.
Thunder is a sweet horse but, boy, is he dumb!
Gök gürültüsü tatlı bir at ama daha küçük, o bir sersem.
Boy, oh, boy, is this a sweet deal or what?
Oğlum, bu iyi bir anlaşma değil de ne?
[126] O thou, my lovely boy... who in thy hour dost hold Time's fickle glass... his sickle power... who hast by waning grown... and therein show'st thy lover's withering... as thy sweet self grow'st... if Nature, sovereign mistress over wrack... as thou goest onwards, still will pluck thee back... she keeps thee to this purpose... that her skill may time disgrace... and wretched minutes kill.
126. Sen, ey sevgili çocuk, avucunda tutuyorsun şimdi Zamanın yalan aynasını, oraktan saatini ;
The boy can dance And he's so sweet, yeah
The boy can dance And he's so sweet, yeah
Good boy... Sweet dreams.
Uslu çocuk tatlı rüyalar!
Kevin is a very sweet, sensitive, extremely tense little boy.
Kevin çok tatlı, duyarlı, oldukça gergin bir çocuk.
You are a good boy, very sweet.
Çok iyi bir çocuksun, çok tatlı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]