And then there's this translate Turkish
583 parallel translation
And then there's this crazy confession.
Bir de şu çılgınca itirafname var.
Then you don't think there's any connection between this work for you and his death?
Öyleyse, sizin için yaptığı işle ölümü arasında bir bağlantı olduğunu düşünmüyorsunuz.
And then... the searchlight which had been turned on the world... was turned off again. And never... for one moment since, has there been any light stronger than... Than this... yellow lantern.
Ve sonra dünyamı aydınlatmak için açılmış projektör yeniden kapanmıştı ve o gün, bu gün şu isli fenerin ışığından daha güçlü bir ışık olmadı hayatımda!
She gets up on this cross, and then there's just no talking to her.
Bu raddede ona Iaf anIatmak imkansız oIuyor.
First they get you piled up like this, and then they tell you there's a wreck!
Adamı böyle bir trafiğe sokuyorlar sonra çıkıp bir trafik kazası var diyorlar!
There was a great big matchbox, a-a-a huge one, and and Ian and I came to have a look at it and and then he sat on it, and there was this terrible noise, and he fell inside it and now he's gone!
Neler oldu? Kocaman bir kibrit kutusu vardı, en büyüğünden, ve Ian ve ben ona bakmaya gitmiştik Sonra o içine girdi, korkunç bir ses duyduk, ve o orada kaldı.!
Your friend Sheikh Ali Ibrahim... escaped downriver at 10 : 00 this morning... and since then there's been no message.
Şeik Ali İbrahim'in kaçtığı bu sabahtan beri hiç haber yok.
When you're finished there... you can help me by pulling... this painfully barbed savage's arrow... first by snipping the head off in the back... and then pulling it from the front, quickly so that it doesn't hurt me.
İşin bitince barbarların şu acı veren okunu çıkarmama yardımcı olabilirsin. Önce sırtımdaki ucunu kes sonra da önden hızlıca çek ki canım çok yanmasın.
And then I thought, well, if... if this is where one's happy... I don't know where one goes from there.
Sonra düşününce, eğer insan böyle mutluysa niye mutlu olduğu yeri bıraksın ki.
If that one's there, and this one's here, then it's over there.
Eğer o oradaysa ve bu da o zaman orada işte.
"This is the way I live until I see you again... " and then you're here and there's no past.
Seni tekrar görene kadar böyle yaşayacağım geldiğinde de geçmiş diye bir şey olmayacak.
Well, what this famous guy, Casper De Mange did is, he put the snake... into a canvas bag, I believe... and then he stuck his wife's foot into it... and he held it there until she got bit.
Şu ünlü herif, Casper De Mange, yılanı bez bir çantaya... koymuştu galiba... sonra da karısının ayağını içine sokmuş... yılan onu ısırana dek orada tutmuştu.
Well, I remember this night with my dad driving over there to the Shoebridge's all alone, and then getting in a big fight with Ma, because he'd come home at 4 : 00 a.m., and he wouldn't tell her what he was doing or something.
Şey, babam tek başına Shoebridge'lere gitmişti. Sonra da eve sabahın 4'ünde geldiği için annemle büyük bir kavga etmişti. Babam da anneme hiçbir şey anlatmamıştı.
If this is a meth lab, then there would be free iodine coated all over these walls. And if Matt packed this kit right,
Eğer burası uyuşturucu üretim yeriyse, bu duvarların iyodinle kaplanmış olması gerekir.
If Captain Turner's right and there is a homicidal maniac on board this ship... and it's not Dr. Svevo, then he's in as much danger as we are.
Eğer Kaptan Turner haklıysa ve gemide bir katil varsa ve Dr. Svevo değilse o da en az bizim kadar tehlikede.
And then there's this kind of dread, kind of creeping dread.
"Ve işte o zaman ortaya sıkıntı ve endişe çıkar..." ... ürkütücü bir dehşet duygusu.
And then after he'd gone, I turned the television on... and there was this guy who had just won the something-something.
Gittikten sonra televizyonu açtım ve bir şeyleri kazanmış bir adam vardı.
A baby holds your hands... and then suddenly there's this huge man lifting you off the ground... and then he's gone.
Bir bebek ellerini tutar ve birden devasa bir adam seni tutup yerden kaldırır ve sonra kaybolur.
I tip my head back like this, and then like this and then there's snow falling in my eye.
Kafamı böyle yapacağım, sonra böyle yapacağım gözümde kar yağmaya başlayacak.
And I went for the gun, and then the next thing I know, there's this huge explosion.
Ve silaha uzandım ve sonra tek hatırladığım büyük bir patlama olduğuydu.
You go straight through this door here, down the hall, turn right, and then there's a little jog, about 30 feet.
Şu kapıdan geçin, koridordan inin, sağa dönün, 30 feet kadar yürüyün. Soldan devam edin.
Then you get ill, or you get better, and the whole time, everywhere, there's just this canopy stretching out over you...
Önce hastalanır sonra iyileşirsin, her zaman, her yerde, Üzerinde bu gökyüzü olduğu sürece bu böyle olur...
Maybe to make my nephews happy, they insisted, my friends... and then there's this television myth calling us all!
Belkide yeğenlerimi mutlu etmek için, ısrar ettiler, arkadaşlarım... ve televizyon masalı bizi orada istiyor!
There was this roaring noise and a big white light in the sky... and then... these... invaders started killing us!
Bir motor sesi ve gökyüzünde, büyük beyaz bir ışık vardı ve sonra, bu işgalciler bizi öldürmeye başladı.
Then there's the bathroom and this is the second bedroom.
Banyo burada, ve burası da ikinci yatak odası.
And then there's this request of yours for further funding because of subject Number 25's prediction.
Ve sonra burada sizin talebiniz var 25 Numara'lı deneğin kehaneti dolayısıyla daha fazla fon ayrılması.
And I'll tell you what. If there's a man on this ranch who can keep up with me for one week, then I'll marry him.
Bu çiftlikte bir hafta, bana ayak uydurabilecek bir adam varsa, o zaman onunla evlenirim.
And then there's all this about Yin Yang.
Bir de "Yin Yang" denen şey var.
And then there's this book, your college yearbook, from the books in your Boys'Club.
Ve bir de şu kitap var, senin kolej yıllığın, Erkekler Kulübündeki kitaplardan.
OK, you stand here like this, you take one of the slugs... and put it right in there where the groove is. Put your foot on the pedal down here so, like this, and then you press down.
Tamam, burada böyle duruyorsun, bu parçalardan birini alıyorsun ve tam oyucunun altına koyuyorsun ve bu sırada aşağıdaki pedala basıyorsun.
Well, and then there's this business with your wedding ring.
Sonra bir de şu nikah yüzüğünüz var.
And then there's this old purple one that you just kinda drape around you like this.
Ve bu da eski mor tarzda...
And see, one November... this big flock of ducks... came in and landed on that lake and, uh, and then the temperature dropped so fast that the lake just froze right there.
Ve sonra bir kasım günü... kocaman bir ördek sürüsü... gelip, gölün üstüne kondu ve... ve ısı o kadar ani düştü ki, göl birden dondu.
One time, he arranged this thing that he took this chick home... an ugly bitch, he did with her what he did, then he woke up his dad : "Hey dad, get over here, there's a fine lady let's not wake up mom." Their mom was religious and everything, so...
Bir gün, bu işi ayarladı, bir kızı eve getirdi. Çirkin bir fahişeydi, onunla ne yaptıysa yaptı, sonra... babasını uyandırıp : "Hey baba gel aşağıda güzel bir kız var.. ama annemi uyandırmayalım" dedi.
And then upon his arrival his endeavors to call the whole thing off, no, there's more to this than meets the eye.
Geldikten sonra tüm işi iptal etmek için çabaları... Hayır, görünenden fazlası var.
Then all of a sudden, there was this huge explosion and all the lights went out.
Hangi koruluk olduğunu söylemedi sonra aniden büyük bir patlama duyuldu. Ve ışıklar gitti. Ben de itfaiyeyi aradım.
And then there's this :
Bir de bu var.
You feel it hit, and then there's this, uh, this kind of a sharp pain.
Vurulduğunu hissediyorsun, sonra da keskin bir acı başlıyor.
And then there's this door here...
Sonra da bu kapıyı silersin.
Imagine, this is gonna be his first memory of his parents just standing there while some stranger cuts off a piece of his manhood and then serves a catered lunch.
Düşünsene, ilk anısı bu olacak ailesi bir yabancıyla beraber erkekliğini bir kısmını koparıp, yemek diye dağıtıyor. ... erkekliğinin bir kısmını koparıp, yemek diye dağıtıyor.
Then there's no place to stay and we wind up in a shithole like this! This is...
Sonra kalacak yer kalmıyor, böyle berbat bir yere mahkum oluyoruz!
Then the Borg came, and they showed me that if there is one constant in this whole universe, it's death.
Sonra Borglar geldi. Bana, evrende bir şeyin hiç bir zaman değişmediğini öğrettiler ölüm.
And then he woke up and there was this big plant outside of his window, full of possibilities.
Sonra uyandı ve bir baktı ki kocaman bitkileri olmuş ve penceresinin dışında birçok ihtimale sahipti.
I look down there, and then in the darkness... there's this green trail.
Aşağı baktım ve karanlığın içinde yeşil bir çizgi gördüm.
Right then and there I know this cat's got something going down.
İşte hemen o an kesinlikle... bir şeyler çevirdiğini anladım.
Then you'll take this and kill the woman whose picture's in there.
Sonra zarfın içinde resmi bulunan o kadını bununla öldür.
- Wait, and then there's this other guy.
Sonra bir başka salak daha vardı.
We... tried to send out an SOS and... suddenly there was this... huge light in back of us, and the plane... stopped dead... and then it started moving backward toward the light.
Biz... bir SOS göndermeye çalıştık ve... aniden şu... [br ] arkamızdaki büyük ışık, ve uçak... öylece donup kaldı... daha sonra ışığa doğru [ br] geri gitmeye başladı
- And then there's this.
- Ve bir de bu var.
And then there's this.
- Ve sonra bu var. Hayır o senin ki değil.
This guy at J.P.L., he's been giving talks about Mars... and how its whole environment could be changed... and how we can terraform it and then live there.
J.P.L.'den bir adam, Mars ortamının nasıl değiştirilebileceği ve nasıl yaşanabilir hale getirilebileceği hakkında konuşmalar yapıyordu. Bu hiçbir zaman olamaz.
and then 7362
and then i met you 29
and then she said 33
and then what 920
and then i 152
and then some 118
and then we 52
and then suddenly 99
and then there's me 17
and then you 113
and then i met you 29
and then she said 33
and then what 920
and then i 152
and then some 118
and then we 52
and then suddenly 99
and then there's me 17
and then you 113