But he's right translate Turkish
2,025 parallel translation
But Ari's not here right now and I'm not sure how soon he'll be back, so...
Ama Ari şu an burada değil ve ne zaman döneceğini bilmiyorum.
But he's probably pretty similar looking, right?
Ama muhtemelen benzerlikler vardır, değil mi?
'Cause he's moody, but he's cute, right?
Aksi olmasına rağmen sevimli, öyle değil mi?
He's a George Clooney impersonator, but still, razzle dazzle, right?
George Clooney i canlandırıyor.. yine de şaheser değil mi?
He is special, but... right now there's just all this distance between us.
Hâlâ özel, ama aramızda çok büyük bir mesafe var.
I don't know if it's right, but he said it with so much confidence, I don't even care.
Doğru olup olmadığını bilmiyorum, ama o kadar emin söyledi ki umurumda değil.
We've tried to give him reassurance but he's not getting any better. " Right Joanne.
"Ona güven aşılamaya çalıştık fakat olumlu bir gelişme olmadı."
But he's also the guy who's trying to make everything right.
Ama aynı zamanda her şeyi doğru yapmaya çalışıyor.
But he--he has these eyes that look right through you.
Ama... O şekilde size bakışı...
This guy's just right, but he's an eskimo.
Bu adam biçilmiş kaftandı, ama bir Eskimo'ydu.
He's trying to tell me that I'm on the right path to finding him, and a way to escape, but I don't know where to go from here.
Bana onu bulmak ve burdan kaçmak için doğru yol üzerinde olduğumu anlatmaya çalışıyor, fakat burdan nereye gideceğimi bilmiyorum.
All right, he may not be perfect, but he's there.
Tamam, mükemmel biri olmayabilir, ama var.
Well, I'm not sure if anyone's forgiven him, but... maybe he's right, that fulfilling Destiny's mission is our best chance of getting home one day.
Kimsenin onu affettiğini sanmıyorum ama belki de haklıdır belki Destiny'nin görevini tamamlamak bir gün eve dönmemiz için en iyi şansımızdır.
All right, many e-mails between Glen and his students, but Maria was the only one th he talked to on the phone.
Tamam, Glen ve öğrencileri arasında birçok e-posta var ama, Sadece Maria ile telefon görüşmesi yapmış.
He may seem to be extremely meticulous, but he's a real man all right.
O, çok seçicidir. Gerçek bir erkektir.
- All right, yes, I was wrong in flaking on raiders, but he's being an asshole, Lily.
Pekâlâ, evet, Hazine Avcıları'nı izlemeye gitmeyerek hata ettim. Ama o çok aşağılık biri, Lily.
You're right. He wasn't. But if he had been...
Haklısın, değildi ; ama öyle olsaydı aptalca şeyler yapmamdan önce beni durdurmanı beklerdim.
He thinks there's no High School with an Ocelot mascot, but I thought you said your high-school football team had one, right?
Maskotu yaban kedisi olan bir lise olmadığını iddia ediyor. Ama hatırladığım kadarıyla senin lise futbol takımınınki oydu, değil mi?
That's about it, but, I mean, he's the right age, and remember, an asset described Kateb as "light-skinned."
Bununla ilgili şeyler adamın yaşı tutuyor ayrıca hatırlayın ki Afgan bir ajan Kateb'i "açık tenli" olarak tarif etmişti.
.. but you're right, Captain, he must be quicker.
Ama haklısın Kaptan. Daha hızlı olması gerek.
Guys, guys, uh, Panzer's on the computer right now, but I can't see what he's doing.
Panzer şu an bilgisayar başında. Ne yaptığını göremiyorum.
He insists that he is right, but he is utterly wrong and when he gets to his senses and apologises, then normal relations will be resumed.
Tamamen ısrar ediyor, ama yanlış ve duyguları aklını başından alıyor özür diledikten sonra, ilişkimiz kaldığı yerden devam edecek.
All right, Andrei's scared, But he's told us what they've asked him to do.
Andrei çok korkmuş ama ne yapmasını istediklerini söyledi.
I hope you're right, but the years do he a way of flying by, and I thought you might wanna unload this place while you still have the upper hand.
Umarım haklısınızdır ama yıllar çok hızlı geçiyor ve hala avantaj sizdeyken, burayı boşaltmak istersiniz diye düşünmüştüm.
The group he's associated with is smuggling in banned substances, all right. But not arms.
Grup yasak madde kaçakçılığıyla uğraşıyormuş, ama silah değil.
It's a little bit grainy, but there he is right there.
Biraz puslu, fakat bak tam şurada.
But your brother- - he's right here.
Ama kardeşin, işte burada!
Hey, he's a little slow, but he's all right.
Birazcık yavaş ama, o iyidir.
Okay, he's gone through a lot today, but he may be the only one who can reach his friend. All right.
Bugün çok fazla şey atlatmış olabilir ama arkadaşına sadece o yardımcı olabilir.
Obviously the right wing there don't like it, but others feel that he offers the region the best chance for peace in decades.
İsrail'deki sağ kanadın bundan hoşlanmadığı açık,... fakat diğerleri bunun, yıllardır bölge için sunulan en iyi barış fırsatı olduğunu anlıyorlar.
He's a member of the Church, but I don't know where he is right now.
Kilisenin üyesidir ama şu an nerede olduğunu bilmiyorum.
I mean, I think he's a jerk, But why not let him prove me wrong, right?
Yani, bence o tam bir pislik ama niye aksini kanıtlamasına izin vermeyeyim ki?
Anything for the guy, But he's off the mission list, right?
Onun için ne gerekirse yaparım, ama aktif görevden alındı değil mi?
The two out-of-town idiots are on auto-draft, but I haven't seen Vince all... He's supposed to be coming, right?
Şehir dışındaki salaklar otomatik kurada fakat Vince'i hiçbir yerde görmedim.
Right, but he's dead, that's why we scratched him off the list of known associates of Ricky's.
Doğru, ginede öldü. Bu yüzden onu Ricky nin yardakçılrı arasından çıkarabiliriz.
All right, but that does not mean he didn't kill his wife.
Ama bu karısını öldürmediği anlamına gelmez.
All right, now, that kid, maybe he's going to finish a math assignment, but more likely he's looking for another gun so he can shoot someone!
- Doğru. - Anladın mı? Şimdi, o çocuk belki matematik ödevini bitirecek ama en olası ihtimalle, birini vurabilsin diye başka bir silah arayacak!
Look, I know what j.J. Did was wrong, but he thought he was doing the right thing.
- JJ'in yaptığının yanlış olduğu biliyorum ama o doğru olanı yaptığını sanıyordu.
That's correct, but initially there was no age limit in Nebraska. He's right.
Doğru, ama en başta Nebraska'da yaş sınırı yoktu.
Oh, right, I must've left it in the charred-but-still-very - livable remains of your house, which he burned down.
Doğru ya, yanmış fakat hâlâ yaşanabilir alanı olan evinizde bırakmıştım, onun yaktığı tabii.
Right, but nowadays, he's...
Tamam, fakat bugünlerde, o...
I know who's the right one to go.. but he needs to be inspired first.
Ben kimin ilk önce gideceğini biliyorum o da kendini biliyor.
But if he's in the right, then that means we're in...
Ama o haklıysa bu durumda biz neyiz? Şeker Krallığı!
Yeah, obviously it's the last thing on your mind right now, but if you could, when he wakes up, please, give us a call.
Şu an aklınızdaki son şey budur mutlaka ama mümkünse uyandığı zaman... -... lütfen bizi arayın.
but he'll be all right. I mean, he's not gonna die.
- Ölmeyecek değil mi?
He's probably talking about dozens of different islands of different sizes, not just in the western Atlantic, but probably stretching out right into the central Atlantic area.
Muhtemelen düzinelerce farklı boyda adayı kastetmektedir ; sadece batı Atlantik te değil, fakat muhtemelen, Orta Atlantik bölgesine kadar da uzanan.
I see he's standing right here, Danny, but you're a cop.
Önümüzde durduğunun farkındayım, Danny ama sen bir polissin.
Right. But what you're asking is that he plead guilty and admit that he did something wrong, when he didn't.
Tamam, ama sizin istediğiniz suçlu olduğunu kabul etmesi... ve yanlış bir şey yaptığını itiraf etmesi ama yapmadı.
I know right now all you can see are the machines and the damage, but he's still there.
Şu anda tek gördüğünüz şeyin makineler ve bandajlar olduğunu biliyorum ama eşiniz hâlâ burada.
Jung In is at the hotel right now, but he said he has a business meeting to attend, so he'll be 30 minutes late.
Jung In, şimdi otelde ama iş görüşmesi varmış. Yarım saat gecikecek.
But this way it's sure, right? If I do this thing, then my dad gets all the money he needs? Yes.
Bunu yaparsam babam ihtiyacı olan tüm parayı alacak. Evet. Tamam.
but he's a good guy 21
but he's gone 56
but he's not here 42
but he's a good man 17
but he's dead 84
but he's gone now 20
but he's good 19
but he's here 25
but he's alive 46
but he's wrong 25
but he's gone 56
but he's not here 42
but he's a good man 17
but he's dead 84
but he's gone now 20
but he's good 19
but he's here 25
but he's alive 46
but he's wrong 25
but he's okay 31
but he's not 136
but he's 144
but he's fine 33
but he's gonna be okay 19
he's right 2452
he's right behind me 20
he's right outside 22
he's right over there 72
he's right about that 26
but he's not 136
but he's 144
but he's fine 33
but he's gonna be okay 19
he's right 2452
he's right behind me 20
he's right outside 22
he's right over there 72
he's right about that 26
he's right there 145
he's right behind you 25
he's right here 197
right 138679
right now 7642
rights 33
righteous 110
righty 73
righteousness 17
righto 145
he's right behind you 25
he's right here 197
right 138679
right now 7642
rights 33
righteous 110
righty 73
righteousness 17
righto 145
right back at you 108
right here 3759
right on 537
right there 2847
right behind you 176
right on time 239
right foot 41
right back at ya 34
right in the middle 29
right as rain 57
right here 3759
right on 537
right there 2847
right behind you 176
right on time 239
right foot 41
right back at ya 34
right in the middle 29
right as rain 57