But wait translate Turkish
5,230 parallel translation
But wait.
Ama dur biraz.
But wait, do not go well.
Dur, şimdi gidemezsin.
Okay, not that, but wait, really?
Tamam, o konuda değil ama... Dur. Gerçekten mi?
Okay, but wait.
Tamam, ama bekleyin.
But wait.
Ama bekleyin.
Once Abu Normal is confirmed to be in there, you can take him out, but wait for my word.
Abu Normal'in orada olduğu onaylandığında ortaya çıkabilirsiniz ama, emirlerimi bekleyin.
But wait.
Bir dakika.
But make me wait any longer and it will all vanish.
Ama beni daha fazla bekletirsen hepsi yok olur.
But you will not wait for her, will you?
Beklemeyeceksin, değil mi?
But you're gonna have to wait until I finish my yoga.
Ama yogamı bitirene kadar beklemen gerek.
Sorry, but I'm going to bed. Hey, wait a minute!
- Özür dilerim ama uyuyacağım.
Edgar, I know it doesn't seem like much, and it's a long time to wait, but you will see me again.
Edgar, biliyorum sana bir şey ifade etmeyecek. Beni son görüşün olmayacak. Yıllar yıllar sonra buluşacağız.
Wait, but... san....
Biliyorum, ama...? *... zurnaaaaa... *
I know very well that you are with the gods, but I will wait here awhile, and if you want to come and talk to me, then come and talk, and I will gently stroke your long and beautiful hair once again with my peasant hands.
Tanrılarla birlikte olduğunu çok iyi biliyorum lakin biraz daha burada bekleyeceğim olur da gelip konuşmak istersen gel ve konuş benimle ve ben de köylü ellerimle bir zamanlar olduğu gibi o güzel ve uzun saçlarını okşayayım.
Yeah, wait, but Mom, he folded his clothes up like you fold up my nice clothes.
Bak anne... Benim yeni kıyafetlerimi nasıl katlıyorsan o da kendi kıyafetlerini öyle katlamış.
But can we just, um... maybe wait to tell the kids until we are actually pregnant?
Ama çocuklara, hamile kalana dek bir şey söylemeyelim. Bu iyi olur. Madem bizi geri almaya çalışıyordu o zaman niye hiç aramadı?
So... we were going to wait until later, to tell you guys this, but since the cat's outta the bag... we are trying to have a baby.
Size bunu söylemek için şimdilik bekleyecektik ama sır ortaya çıktığına göre... -... bebek yapmaya çalışıyoruz.
So, I was going to wait for you to ask me, but then Callie made me realize...
Bana sormanı bekleyecektim... -... ama Callie bana...
I know I should've texted or something, but I couldn't wait to give you this, so...
Biliyorum sana mesaj falan atmalıydım ama sana bunu vermek için sabırsızlandım.
BUT YOU'RE NOT SAYING WE HAVE TO WAIT UNTIL THEN, THOUGH, ARE YOU?
Ancak o gün gelinceye kadar beklemek zorundayız demeyeceksin, değil mi?
But why could you not wait to copulate until you returned to the sickly-sweet stench of your own conjugal bed?
Ama neden bunun için korkunç, aşırı güzel kokulu yatağınıza dönene kadar bekleyemiyorsun?
There is so much I wish for myself to say, but I thought better to wait until you spoke first.
Söylemeyi dilediğim pek çok şey var ancak önce siz konuşana kadar beklemenin daha iyi olacağını düşündüm.
You're welcome to give blood, but you gotta wait your turn.
Kan verebilirsiniz ama sıranızı beklemelisiniz.
But while we wait for the answers that will surely come, the least we can do is make sure you don't get pregnant again.
Bir çözüm bulana kadar, ki elbet bulacağız en azından tekrar hamile kalmanı engelleyebiliriz.
But Helen and Betty... Wait.
- Ama Helen ve Betty...
"But if you're a good girl, Barbara, " and you wait until marriage, "then God will protect you."
"Ama iyi bir kızsan, Barbara ve evlenene kadar beklersen, Tanrı seni korur."
You go, but I'll wait for him.
Sen git, ama ben obu bekleyeceğim.
But Disha I... I, if but can wait till tomorrow.
Ama Disha ben... Ama mı? Ama yarına kadar bekleyebilir.
But if you get the answer that I think they're going to give you, I'll wait outside for you. And meet you in an hour.
Ama vereceklerini düşündüğün cevabı alırsan seni dışarıda bekleyeceğim ve bir saat içinde buluşacağım.
See, you all cheer now, but just wait till he starts rapping.
Hepiniz sevinmeden önce Rap yapmaya başlayana kadar bekleyin ve görün.
Wait, so I get probation, but I still have to go to jail for three months?
Dur biraz, sartli saliverme alip, yine de 3 ay hapis yatmam mi gerecek yani?
A... wait, what? Sexy, but tasteful.
Seksi ve zevkli.
But your analysis of the hard drive showed it was fried at 2 : 30 a.m. Wait.
Bekle.
Okay, wait- - so you refuse to go the hospital, but at the first sign of beasts, you're up and at'em?
Tamam bir dakika. Hastaneye gitmeyi reddediyorsun ama canavarlar konusu açıldığında hemen ayağa mı fırlıyorsun?
Baby, I can't wait to meet your mom, but I kind of got to go on a little excursion with the boys right now. What?
Bebeğim, annenle tanışmak için sabırsızlanıyorum ama şu an bizimkilerle ufak bir gezintiye çıkmamız gerekiyor.
But yeah. You wait three days.
Ama evet, insan üç gün bekler!
Look, I know that, odds are, the love of my life isn't gonna magically walk through that door in a pumpkin costume at 2 : 43 in the morning but this seems as nice a spot as any to just, you know, sit and wait.
Bak hayatımın aşkının, gecenin 2.43'ünde, bal kabağı kostümü içinde sihirli bir şekilde şu kapıdan geçme olasılığının ben de farkındayım ama sonuçta başka yerde olduğu gibi burada da oturup bekleyebilirim.
Listen, I know we made dinner plans so you can meet my friends, but it can wait.
Akşam yemeği planımız vardı arkadaşlarımla tanışacaktın, ama erteleyebiliriz.
Not yet, but just wait.
Henüz değilim, ama olacağım.
But if you wait around, you'll soon see.
Ama beklersen, görürsün.
Okay, but can it wait?
Tamam ama bekleyemez mi?
But damned if I'll wait around till 11 : 45 to get fired by flipping you or flipping Joe MacMillan.
Ama seni ya da Joe MacMillan'ı kızdırdım diye 11 : 45'e kadar bekleyemem.
Well I did but he say he wait outside.
Söyledim fakat dışarıda bekleyeceğini söyledi.
But, damn, she couldn't wait to get you out of her belly.
Ama kahretsin sizi karnından atmak için sabırsızlanıyordu.
I'll do what I can to help you, but it'll have to wait.
Ben ne size yardım etmek geleni yapacağım, ama beklemek gerekecek.
Uh, incredible to see you're doing so well, and I can't wait to catch up, but I have a break in the case.
İyi olduğunu görmek çok güzel, her şeyi duymak için sabırsızlanıyorum ama çözmem gereken bir dava var.
One day and one night I wait at the airport, but this man, he does not come back.
Bir gün ve bir gece havaalanında bekliyorum ama bu adam geri gelmiyor.
- I never knew, but... - Wait.
- Hiç bilmiyordum ama...
But, wait, that means that it happened before I...
Ama dur bu demektir ki şeyden önce oldu, ben...
But if it is the degrade, we'll just have to wait and see.
Ama eğer derin koma durumu ise bir süre beklememiz gerekecek.
But we can't wait forever.
Ama çok uzun süre de bekleyemeyiz.
but wait a minute 45
but wait a second 21
wait 72755
wait a minute 9883
waiting 432
waiter 420
waiting for you 189
waitress 109
waiting for me 66
waits 33
but wait a second 21
wait 72755
wait a minute 9883
waiting 432
waiter 420
waiting for you 189
waitress 109
waiting for me 66
waits 33
waited 24
wait a second 3080
wait up 853
wait for it 485
wait here 1289
wait for me 1097
wait and see 133
wait for me there 44
wait a sec 321
wait your turn 54
wait a second 3080
wait up 853
wait for it 485
wait here 1289
wait for me 1097
wait and see 133
wait for me there 44
wait a sec 321
wait your turn 54
wait outside 142
waiting for us 32
wait a moment 328
wait a bit 51
wait a while 27
waiting to die 18
wait for us 65
wait one second 45
wait for what 83
waiting room 17
waiting for us 32
wait a moment 328
wait a bit 51
wait a while 27
waiting to die 18
wait for us 65
wait one second 45
wait for what 83
waiting room 17