Fall in love translate Turkish
3,788 parallel translation
"Fall In love with me."
Bana aşık olcaksın.
"You'll fall In love."
Aşık olacaksın.
"Fall In love.."
Aşık olcaksın...
"You'll fall In love."
Aşık olcaksın...
"Fall In love with me."
Bana aşıksın.
"Fall In love.."
Aşıksın...
"Fall In love."
Aşıksın...
"Fall In love with me."
Bana aşıksın...
"Fall In love..."
Aşıksın...
We fall In love just once.
İnsan sadece bir kere aşık olur.
I mean, seriously, why did I have to fall in love with a dysfunctional billionaire? Huh!
Yani cidden, neden bozuk bir milyardere aşık oldum ki?
Getting her for one day won't make her fall in love with you, Will.
Onunla bir gün geçirmek sana aşık olmasını sağlamayacak, Will.
Maybe she still hoped that her and Dad would fall in love again or something.
Belki her şeye rağmen babamla yeniden aşık olabilirler diye ummuştur.
I never thought I'd fall in love again.
Bir daha hiç aşık olamayacağımı düşünmüştüm.
Dom's my best friend, and you fall in love with him?
Dommi benim en iyi arkadaşım ve sen ona aşık olmadın mı?
You expected me to fall in love with him?
Ona aşık olacağımı bekliyordun.
You can fall in love, Nami.
Şimdi bana aşık olabilirsin işte, Nami-san.
How can any woman spend eight hours a day alone with this face and not fall in love with it?
Bu tiple günde sekiz saati birlikte geçiren bir kadın, nasıl aşık olmaz ki?
'She'll fall in love with a man'who'll wait 2,000 years to keep her safe.
Onu güvende tutmak için... 2000 yıl bekleyecek bir adama âşık olacağını anlat.
You expected me to fall in love with him? I did.
- Ona aşık olacağımı bekledin.
Didn't you fall in love with Simon Fischer?
Simon Fischer'a aşık olmadınız mı?
He's not the kind of man that I expected to fall in love with, but he makes me feel alive in a way that I haven't in a long time.
O tipte bir adama aşık olacağım aklıma gelmezdi. Ama bana yaşadığımı öyle bir hissettirdi ki uzun süredir böyle hissetmemiştim.
You don't choose who you fall in love with, no matter how much baggage they have.
Aşık olacağın kişiyi seçemezsin. Sana ne kadar yük olacağının bir önemi yoktur.
I hope I can fall in love like that someday.
Umarım bir gün senin gibi aşık olabilirim.
♪ be careful not to fall in love ♪
# Âşık olmamaya dikkat edin #
They're gonna fall in love with you...'cause how could they not?
Sana âşık olacaklar. Çünkü nasıl olmasınlar?
My mom used to tell me a story about a fish and a duck who tried to fall in love but it wouldn't work because they were so different.
Annem eskiden birbirine âşık olmaya çalışan bir balıkla bir ördeğin hikâyesini anlatırdı ama aşkları yürümedi çünkü aralarında bariz farklar vardı.
I fear we will all fall in love, Sam.
Korkarım hepimiz aşık olduk, Sam.
♪ You told me you'd never fall in love ♪
* Daha önce âşık olmadığını söylemiştin bana *
Therefore, when we look from afar and fall in love with it, we move closer and continue to like it. That is sincerely liking something.
Böylece uzaktan beğenip yanına yaklaştığınızda da gerçekten güzel bir yer olduğunu hissedersiniz.
There's a crisis, and you fall in love with the leader of our support party.
Seçim kampanyasının ortasındayız. Zeeland'le sıkıntı yaşıyoruz, ekonomik kriz var ve sen kalkmış bizi destekleyen partinin liderine âşık oluyorsun.
- Okay. Because, if I hang out with you, it's just the truth, I'm gonna fall in love with you.
Çünkü seninle takılırsam sana aşık olurum, burası bir gerçek.
And fall in love with you again. 80 ) } Mitometeta okubyou na kako 1060 ) } The cowardly past that I'd acknowledged
Ve sana tekrar aşık olacağım. 150 ) } Mitometeta
And you fall in love with the leader of our support party.
... ekonomik kriz var, Özel Birim en kötüsünden korkuyor ve sen kalkmış bizi destekleyen partinin liderine âşık oluyorsun.
But that diamond snow, you fall in love with the person you see it with. Isn't that what they say?
Fakat bu Diamond Snow ( Elmas Kar )'u aynı anda gören iki kişinin aşık olacağıyla ilgili bir efsane yok mu?
They say two people who see it together fall in love with each other.
İki kişi aynı anda ona bakarsa, birbirlerine aşık olur, derler.
I wish I had a stepbrother to fall in love with.
Aşık olacak bir üvey kardeşim olsun isterdim.
they said, "don't sign on to a chick flick where you fall in love with a giant pink puppet,"
"Kocaman pembe bir kuklaya aşık olduğun bir kız filmine imza atma."
I needed to make him fall in love with a woman who reminded him of his mother.
Ona annesini hatırlatan bir kadına aşık olmasını sağlamam gerekti.
Don't you dare fall in love with me.
Bana aşık olma cürretini gösterme.
Trust me, Laura, you're gonna fall in love with this city.
İnan bana Laure, bu şehre aşık olacaksın.
I was trying to make her fall in love with me so I could write the ultimate expose bringing down the golden girl.
Onu, kendime aşık etmeye çalışıyordum böylece altın kızı aşağı çekeceğim yazıyı yazabilecektim.
If you fall in love, you can't even put on hand cream by yourself.
Aşıksan, kendi eline krem bile süremiyorsun.
I always fall in love but Pelin was different.
Hani hep aşık olurum ama, Pelin farklıydı.
In the movie, you play exes who hate each other but fall in love again.
Filmde birbirinden nefret eden ama sonra birbirine yeniden aşık olan bir eski eşleri oynuyorsunuz.
To fall in love with Kirito-kun... I already had!
Kirito-kun'a aşık olarak bunu başarıyordum... çoktan başarmıştım!
But, right now, I want to tell you that I fall more in love with you every day that passes.
Ama şimdi sadece,... her geçen gün sana daha da âşık olduğumu söylemek istiyorum.
While you're out there attempting the impossible, trying to stay, it will continue to fall faster and faster, until the town and everyone you love in it have been destroyed.
Sen imkânsız olanı yapmaya çabalarken, kalmaya çalışırken gittikçe daha hızlı bir şekilde yağmaya devam edecek. Ta ki kasaba ve sevdiğin herkes yok olana kadar.
You kiss a girl, see fireworks, and fall head over heels in love. And then, one day, you wake up in a cold, loveless marriage with a soul-sucking shrew who makes you wish for an early death.
Kızı öpersin, havai fişekler patlar durur sırılsıklam aşık olursun ve sonra erkenden ölmek için can attığın ruh emici bir cadalozla yaptığın soğuk ve sevgisiz bir evliliğe gözlerini açarsın.
I'm a serial monogamist, but I'm not very good at relationships because they're emotional, they get messy people fall in and out of love, somebody ends up crying.
Ben seri bir tek eşliyim ama ilişkiler hususunda pek iyi değilim çünkü duygusal oluyorlar darmaduman oluyorlar, aşık oluyorlar, sonra aşk bitiyor ve sonunda birileri mutlaka gözyaşı döküyor.
You started this chapter over the summer, skewering Serena, and then you moved in with her and you decided to write a sniveling Valentine in hopes she would fall madly in love with you.
Tüm yaz bu bölüme başlayacak, Serena'yı şişe geçirecektin, sonra da ona taşındın ve sana deli gibi aşık olmasını umutla beklediğin ağlak sevgilini yazmaya karar verdin.
fall in 123
in love with me 16
in love 215
love 6635
lovecraft 23
lovely 1455
lover 352
loves 34
lovers 138
loved 84
in love with me 16
in love 215
love 6635
lovecraft 23
lovely 1455
lover 352
loves 34
lovers 138
loved 84
love is in the air 29
lovey 87
loverboy 37
love is all you need 17
lovebirds 65
love you 2060
love is blind 30
love me 205
love you too 190
love is 42
lovey 87
loverboy 37
love is all you need 17
lovebirds 65
love you 2060
love is blind 30
love me 205
love you too 190
love is 42