First time for everything translate Turkish
317 parallel translation
- There's a first time for everything.
- Her şeyin bir ilki vardır.
There's a first time for everything.
Her şeyin bir ilki vardır.
Well, that just goes to prove there's a first time for everything.
Bu, her şeyin bir ilki olduğunu kanıtlıyor.
- First time for everything.
- Her şeyin bir ilki vardır.
There's a first time for everything, now get moving!
Her şeyin bir ilki vardır, şimdi işe koyulun!
There has to be a first time for everything.
Her şeyin bir ilki vardır.
It proves the old adage, "There's a first time for everything."
Bu da, "Her şeyin bir ilki vardır" sözünü doğruluyor.
- First time for everything.
Her şeyin bir ilki vardır.
Well, there's a first time for everything.
Her şeyin bir ilki vardır.
But as Beauregard Jefferson pointed out when I was 16, there's a first time for everything.
Ama her şey Beauregard Jefferson 16 yaşımdayken beni dışarı çıkardığında başlamıştı.
- There's a first time for everything.
- Herşeyin bir ilki vardır.
Oh, first time for everything, eh?
Oh, herşeyin bir ilki, eh?
Well, we don't, yet. But there's a first time for everything.
Henüz yok, ama her şeyin bir ilki vardır.
- Theres a first time for everything.
- Herşeyin bir ilki vardır.
Well, there's a first time for everything, I guess.
Herşeyin bir ilki vardır, Sanırım.
First time for everything.
- Her şeyin bir ilki vardır Sammy.
always a first time for everything.
Her şeyin bir ilki vardır.
- First time for everything.
Her şeyin ilki.
There's only one first time for everything, isn't there?
Her şeyin sadece tek bir ilk defası vardır öyle değil mi?
There's a first time for everything.
Her şeyin bir ilki varmış.
Well, first time for everything.
Her şeyin ilki vardır.
But there's a first time for everything.
Ama her şeyin bir ilki vardır.
First time for everything, huh?
Her şeyin bir ilki vardır.
There's a first time for everything.
Herşeyin bir ilki vardır.
But there's a first time for everything.
Ama her şeyin ilki vardır.
There has to be a first time for everything, Oscar.
Bu herşey için ilk olacak, Oscar.
There's a first time for everything, I guess.
Sanırım, herşey için ilk sefer.
There's a first time for everything.
Hayır, Olof'un "konuşabilir miyim" demesini ilk defa duydum.
Well, first time for everything.
Her şeyin bir ilki vardır.
There's a first time for everything, old man.
- Herşeyin bir ilki vardır, yaşlı adam.
There's a first time for everything.
Olsun, her şeyin bir ilki vardır.
There's a first time for everything.
- Herşeyin bir ilki vardır.
Blown up a hillside, first time for everything.
Bir yamaç patlatmadım. Her şeyin bir ilki vardır.
Well, there's a first time for everything, isn't there?
Her şeyin bir ilki vardır derler, değil mi?
By eating everything that he brings you with relish... by drinking everything with gusto... by having a good time for the first time in your natural life.
Sana getirdiği her şeyi iştahla yiyerek... içecekleri ağız tadıyla içerek... doğal hayatında ilk defa olarak hoş vakit geçirerek.
Everything was happening to all of us for the first time. Mm.
Herkes her şeyi ilk defa yaşıyordu.
Sissi certainly needs time to recover. But she is also an Empress, and the first duty of an Empress is to do everything possible for the good of the country.
Ama o bir imparatoriçedir de bir İmparatoriçenin ilk görevi ülkesinin iyiliği için elinden geleni yapmaktır.
Suddenly I saw everything clearly for the first time.
Aniden, ilk defa her şeyi net olarak görüyordum.
First time for everything.
Her şeyin bir ilki vardır.
For the first time, I got everything I want.
İlk kez olsun, istediğim her şeye sahibim.
For the first time in my life everything's clear.
Hayatımda ilk kez... her şey apaçık.
For everything there is a first time, Lieutenant.
- Herşeyin bir ilki vardır, Teğmen.
Everything's for the first time...
Her şey ilk defaymış gibidir...
he's back. Okay, remember, this is his first time back since the operation, so just make a big welcome for him and act like you're interested in everything he has to say.
Sıcak ve güzel bir karşılama yapmalıyız.
For the first time in my life, everything is absolutely perfect just the way it is.
Hayatımda ilk defa, her şey şu anki haliyle kesinlikle mükemmel.
It's like he's looking at everything for the first time... because he is.
Sanki her şeye ilk kez bakıyormuş gibi... ki ilk kez bakıyor.
For the first time, I feel that everything is right, that I'm turned in the right direction.
İlk defa, doğru yolda olduğumu hissediyorum.
- Well, you... you act as if you're feeling everything for the first time.
Başka? Her şeyi ilk defa deneyimliyorsunuz gibi davranıyorsunuz.
She was in love for the first time, convinced it was forever, and believed have explained everything to Andrey.
Hayatında ilk kez gerçekten aşık oldu. Sonsuza dek sürer sanıyordu. Andrej'e her şeyi açıkladığına inanıyordu.
It's just that for the first time, everything just felt right.
Hayatımda ilk kez her şey çok doğruymuş gibi hissettim.
For the first time, I'm seeing everything crystal.
Ve ilk kez, çok net görebiliyorum.
first time here 16
first time 177
first time ever 17
first time in 16
for everything 480
first 4785
first name 87
first date 34
first day of school 24
first squad 18
first time 177
first time ever 17
first time in 16
for everything 480
first 4785
first name 87
first date 34
first day of school 24
first squad 18
first things first 322
first class 132
first and foremost 114
first love 34
first one 47
first up 130
first of all 2811
first order of business 44
first word 25
first day 73
first class 132
first and foremost 114
first love 34
first one 47
first up 130
first of all 2811
first order of business 44
first word 25
first day 73