English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Giving up

Giving up translate Turkish

4,479 parallel translation
Giving up millions and millions of dollars for this one little video.
Bu kısacık görüntü için milyonlarca, ama milyonlarca dolardan vazgeçiyorsun öyle mi?
You're just giving up?
Öylece pes mi ediyorsun?
There's no shame in giving up.
Pes etmenin utanılacak bir yanı yoktur.
My dad said the biggest mistakes of my life was giving up on growing dope. Well that, and working for Julian. And for a while, I did give up on dope.
Babam, hayatımda yaptığım en büyük hatanın ot işini bırakmam olduğunu söylemişti bir de Julian için çalışmam ve ben de bir süreliğine ot yetiştirmekten vazgeçmiştim.
For giving up something that you love to make me feel better?
Kendimi daha hissetmemi sağlamak için sevdiğin bir şeyi bırakmana mı?
Could be the kid's out looking for a quick payday, spots Albreath alone in the alley, but turns out she's not giving up her purse so easy.
Belki de o köprüden atlayan çocuk kolay yoldan para götürebilmek için Albreath'in yolunu kesti.
So you're giving up?
Yani vazgeçiyorsun?
People giving up.
Vazgeçiyorlardı.
Listen, we're not giving up.
Dinle, vazgeçmiyoruz.
So the only way I can help you is by giving up my chance to be one person?
Yani sana yardım etmemin tek yolu bir insan olma şansımdan vaz mı geçmek?
We're not giving up.
Pes etmiyoruz.
He's the candidate that made us believe that giving up our lives in service to him, to our country was the noble thing to do.
O artık inanabileceğimiz bir aday, hayatlarımızı ve hizmetlerimizi adayabileceğimiz birisi, O ülkemizin başına gelen en asil şey.
I can't believe you're giving up bacon.
Domuz etinden vaz geçtiğine inanamıyorum.
I'm not giving up. But I need your help.
Vazgeçmiş değilim ama yardımınıza ihtiyacım var.
I'm not giving up on America.
Ben de Amerika'yı bırakmayacağım.
She's gonna think you're giving up on her!
- Ondan vazgeçtiğinizi düşünecek!
Wanted to know if you were telling the truth About giving up porn, which of course you weren't.
Gerçekten bıraktığını söylerken doğru mu söylüyordun bilmek istedim ki bırakmamışsın.
Compared to what I'm gaining, I ain't giving up a thing
Kazanacağımla karşılaştırınca hiçbir şeyden vazgeçmiyorum.
I ain't giving up on my dream!
Hayalimden vazgeçmeyeceğim!
I'm not giving up, Jeanne.
Pes etmeyeceğim, Jeanne.
- I'm not giving up.
- Pes etmiyorum.
Because I don't believe in giving up on dreams.
Çünkü ben hayallerden vazgeçmeye inanmam.
We're not giving up on either one of you.
- İkiniz de kalacaksınız.
She's gonna think you're giving up on her.
Ondan vazgeçtiğinizi düşünecek.
About not giving up?
Vazgeçmemek konusunda?
But thank you for not giving up.
Ama pes etmediğin için teşekkürler.
I'm not giving up on another little boy.
- Umurumda değil. Bir başka küçük çocuktan daha vazgeçmeyeceğim.
I was this close to giving up, and now you gave me my dream back, man!
Vazgeçmeme bu kadar kalmıştı ki hayallerimi bana geri verdin!
So, you're giving up our friendship?
Yani, sen dostluğumuzdan vaz mı geçiyorsun?
I'm just giving up the gun.
Ben sadece bu silahtan vazgeçiyorum.
- We not giving up that easy.
- Bu kadar kolay vazgeçmeyeceğiz.
- We have no way to compel Rey into giving up the Space Cowboy.
Rey'i uçan adamı ele vermeye ikna etmekten başka çaremiz yok.
- My liver's finally giving up.
- Karacigerim nihayet pes ediyor.
Yeah, you're giving up already, though, huh?
Ama çoktan vazgeçtin bile, değil mi?
Evan, I really think you're great, but I'm not giving up eternity for a guy I just met a week ago.
Evan, gerçekten iyi birisin ama bir hafta önce tanıştığım bir çocuk için ölümsüzlüğümden vazgeçmem.
So you would be giving up life to become a father.
Yani baba olmak için hayattan vazgeçerdin.
I'm not giving up.
Vazgeçmiyorum.
So you're giving up.
Yani pes ediyorsun.
I didn't say I was giving up.
Pes ettiğimi söylemedim.
You're just giving up?
- Bırakıyor musunuz?
- First of all, I'd consider giving up this whole cat ownership idea.
- Her şeyden önce, kedi sahibi olma sevdasından bir an önce vazgeçmeni öneririm.
I'm a world-class writer and producer and I'm gonna have my own show one day if that means giving up every ounce of personal happiness to get it.
Ben birinci sınıf bir yazar ve yapımcıyım. Bir gün kendi programım olacak. Her gün biraz mutsuz olacaksam bile buna değer.
You ever thought about giving up all this television writing hoo-ha and getting back to your music?
Hiç bu yazma işlerini bırakıp tekrar müziğe dönmeyi düşündün mü?
Kiki Birdsong had to interrupt, giving me makeup tips, when her lawyer showed up and bailed her out.
Kiki Birdsong bana makyaj tavsiyeleri verirken, avukatları gelip onları çıkardı.
Shut up. You know what, Johnny, everybody's giving you the business about being part girl,
Herkes senin içinde bir kız olduğunu söylüyor Johnny ama öyle değil.
Giving her some pointers, how to liven things up?
Dersi nasıl canlı tutacağı konusunda, bazı işaretler vermeye?
I thought you'd give up the act and try giving a shit.
Bu saçmalığı kesip doğru olanı yapacaktın hani?
Best-case scenario, they lock me up with the Grounder for the rest of my life, and there's no way in hell I'm giving Jaha the satisfaction.
En iyi ihtimalle, beni hayatım boyunca dünyalıyla hapis tutarlar. Jaha'ya o hazzı hayatta yaşatmam.
- My liver is finally giving up.
Karaciğerim artık gidici. - Ne yapacağız?
I'm not giving you up, Carlo.
Seni onlara veremem, Carlo.
Then came whispers of a chosen child who would grow up to lead mankind out of darkness, and his legend quickly spread, giving humanity hope, a reason to fight back, and the angels hated it.
Bu yüzden bizim bedenlerimiz çaldılar. Sonra seçilmiş bir çocukla ilgili bazı fısıltılar yayılmaya başladı. Büyüdüğünde insan ırkını karanlıktan kurtaracak kişi efsanesi hızlıca yayıldı ve insanlara savaşması için umut verdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]