English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Go do it

Go do it translate Turkish

4,519 parallel translation
So I'm going to go do it.
Onu halledeceğim.
- Let's go do it man.
- Hadi şu işi bitirelim dostum.
I told my bosses that nobody was covering Ron Paul and they were like, "Go do it yourself."
Patronlarıma kimse Ron Paul haberi yapmıyor dedim, onlar da git kendin yap dedi.
Want to go do it in the teachers'lounge?
Öğretmenler odasında yapmak ister misin? - Evet.
No, better go ahead and do it now.
Hayır. Hemen şimdi halletmen en iyisi.
Mr. Go! I knew he could do it!
Bay Go, başaracağını biliyorduk!
I'll do it myself, so go away!
Kendim yaparım, çık dışarı!
But you've been protecting this town for over 300 years, do you not think it's anybody else's go yet?
Ama bu kasabayı 300 yıldan uzun süredir koruyorsun. - Sence artık başkasının sırası gelmedi mi?
Let's Go! Do it!
Gidelim!
So go on. Go on, do it.
O yüzden durma hadi, hadi yap.
How do you make it go away?
Ondan nasıl kurtulurdunuz?
Okay, well, someone's gonna have to go out and get this food, so I'll do it.
Pekala, birinin dışarı çıkıp bu yiyecekleri alması gerekiyor. - Ben giderim. - Hayır, hayır, hayır.
Because I'm willing to do whatever it takes, go as far as I have to go.
Çünkü, ne olursa olsun yapmaya razıyım, gidebildiğim yere kadar gitmek zorundayım.
He wants me to go against the Caza, a dangerous move, and he wants me to do it through a middleman.
Caza'ya karşı gelmemi istiyor, ki tehlikeli bir hamle. Sonra da bunu bir aracıyla yapmak istiyor.
What if we go out... But we do it on the down-low?
Ya çıkmaya başlasak, ama bunu kimseye söylemeden yapsak?
It's everything I want to do before I go to Italy.
İtalya'ya gitmeden önce yapmak istediklerimin listesi.
And now she can't do it, as long as this one's let go.
Öbürü ipi bıraktığı takdirde artık yapamaz.
Go, go, go! Do you want me to close it so no one takes your stuff or...
Kapıyı kapatmamı ister misin yoksa...
Well, I said I'd do it if he'd let you boys go.
Sizleri bırakırsa onunla evleneceğimi söyledim.
I have to go behind that house so no one can see me do it.
Kimsenin beni görmemesi için şurada ki evin arkasına gitmem gerek.
It warms my heart, it really does, but I do need a word with the young lady, so, Tim, go sit down, count to 100,000.
Gerçekten içimi ısıtıyorsunuz. Genç bayanla iki lafın belini kırmamız gerekiyor. O yüzden, oturuver Tim.
Let's go check it out. Yeah, you guys do your thing, and I'll stay here, keep digging into the legend of the missing rings.
Siz kendi işinizi yapın, ve ben de burada kalıp kayıp yüzüklerin efsanesi hakkında araştırma yapmaya devam edeyim.
That voice inside your head- - the day that it does go quiet... do you think that that will bring you peace?
Kafanın içindeki şu ses. Artık gelmemeye başladığı gün sence huzura erecek misin?
I think I've gotten everything I need right now, but since it was so much fun, I'm going to go ahead and reserve the right to do this again.
Sanırım bana lazım olan her şeyi aldım çok eğlenceli olmasına rağmen yine de gideceğim bunu tekrarlama hakkım bulunsun istiyorum.
Maybe we could do something, maybe go at it another way.
Belki bir şeyler yapabiliriz. Belki başka bir şekilde bu işe girişebiliriz.
Tell me. If a patient has a fever, how do you make it go away?
Baksana, eğer bir hastanın ateşi varsa nasıl düşürürsün?
Come on, Jacob, you can do it, let's go.
Hadi, Jacob. Yapabilirsin, hadi.
Do I just go over there and say, "Riley, it's me, Ben."
Yanına gidip "Riley, ben geldim. Ben" mi deyim?
Let's go and listen to them do it.
Hadi gidip ne yaptıklarını dinleyelim.
It won't go the way you want. What to do?
İşler sizin istediğiniz gibi gitmeyecek.
I'm getting older and I feel like if there's one time to do it, if there's one moment to have, it'd be this one here. Here we go.
Yaşlanıyorum ve şöyle hissediyorum, eğer hayatımda bir kere yapacaksam, eğer sadece bir ana sahip olacaksam, buradaki olmalı.
Believe means, like, be all you wanna be, do what you wanna do and don't stop believing in yourself, just go for it.
İnanmak demek, olmak istediğin her şey, yapmak istediğin her şeyi yap ve inanmaktan asla vazgeçme. Sadece yap.
You want to go testify he's not responsible, do it after we charge him.
Eğer adamın sorumlu olmadığına tanıklık edeceksen, biz onu suçladıktan sonra yap.
Now, you want to turn yourself in, go ahead, but you're going to do it alone.
Teslim olmak istiyorsan buyur yap. Ama bu işi yalnız başına yapacaksın.
Oh... Go for it, just don't get pregnant... or do.
Canın ne istiyorsa yap, hamile kalma yeter.
Or you know what, you could do it by yourself, and then I could go rest, because I actually hurt my tricep yesterday trying to cut a steak.
Yada sen bilirsin, Hepsini kendin de yapabilirsin. Ve ben gidip biraz dinlenirim Çünkü gerçekten Geçen gün et keserken Kolumu incittim.
I know there's nothing to do about it now, but the shit that those guards did, it's not gonna go unpunished.
Şu anda elimden bir şey gelmez ama o gardiyanların yaptığı cezasız kalmayacak.
Uh, you go out on the deck, and pretend to look at the ocean, wait for a big wave and when it breaks, so do you.
Balkona çıkıyorsun,... ve okyanusu izliyormuş gibi yaparken, büyük bir dalganın gelmesini bekliyorsun ve dalga kırıldığında anda, bırakacaksın.
And after I do what it told me... I let you go... it will become part of me, too.
Bana söylediği şeyi yaptıktan sonra, senden vazgeçtikten sonra benim de bir parçam olacak.
Well, you know, it's eight or, you know, might only be able to get to do six because, you know, we don't really know how high we're gonna be able to go, because you really do
Sekiz ya da belki de yalnızca altı katlı olur. Çünkü ne kadar kat izni var, bilmiyorum.
If we're gonna get shot down, we might as well just go to a bar and do it old school.
Böyle reddedileceksek, bir bara gidip de yaparız yani.
Go ahead. You can do it.
Hadi, bunu yapabilirsin..
And I just agreed to go away with him for the weekend, and I know we're going to do it and I'm kind of freaking out because
Ve hafta sonu onunla bir yere gitmeyi kabul ettim ve yapacağımızı biliyorum.
Yeah, you know what, Miles, if you can do a better job, please, go for it.
Eewet, Miles, daha iyi bir iş yapabilirsen, lütfen git ve o işi yap.
So go ahead and do it, kill me because I don't want to give Damon the satisfaction, so do it.
O yüzden durma beni öldür hadi. Çünkü Damon'a bu hazzı tattırmak istemiyorum. Yap hadi.
How do I want it to go?
Nasıl gitmek ister miyim?
You have to let go. Before my people come and make you do it.
Arkadaşlarım gelip sana zorla bıraktırmadan önce kendin bırakmalısın.
Let's just go down to the courthouse or the city hall and do it on our own.
Hükümet binasına ya da belediyeye gidelim, kendimiz yapalım.
I do not wish to go to the effort of creating an independent country only to have it dictated by the same senseless customs as our motherland.
Vatanımızdaki gibi aynı anlamsız geleneklerle dikte edilmiş... bağımsız bir ülke oluşturma çabası içinde değilim.
Go ahead. Do it.
Hadi yap bakalım.
If he wanted to kill Sam, he had every chance to do it, but instead he let Sam go.
Sam'i öldürmek isteseydi bunun için her şansa sahipti ama bunun yerine Sam'i bıraktı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]