Got nothing translate Turkish
9,879 parallel translation
Got nothing else to do, Addy.
Yapacak başka işim yok Addy.
You'd be amazed how many guys think that if they talk fast enough, no one'll realize they got nothing to say.
Eğer hızlı konuşurlarsa, kimsenin söyleyecek bir şeyi olmadığını anlamayacağını düşünen o kadar çok adam var ki şaşırırsın.
- DA got nothing.
- Savcının elinde hiçbir şey yok.
Fond's got nothing to do with it.
Hoşlanmamın olayla hiç alakası yok.
- You saw'em. They got nothing.
Hiçbir şeyleri yok.
Got nothing.
Elimde hiçbir şey yok.
That's got nothing to do with it.
Onun bu işle bir alakası yok.
You got nothing.
Elinde hiçbir şey yok.
I got nothing against the freaky little bastard, but he is a revolutionary.
Küçük şerefsize karşı elimde bir şey yok ama adam devrimci.
It's got nothing to do with me.
Bu benimle ilgisi var olduğunu.
They got nothing to do with it.
Onların bu işle bir alakası yok.
Look, Castle, you've got nothing to prove here. To me or to anyone else.
Castle, bir şey ispatlamana gerek yok, ne bana ne de kimseye.
Neither is how we saved your bacon and got nothing to show for it.
- Kıçını kurtardıktan sonra bunun için bir şey yapmaman da öyle.
I got nothing but fingers and time, pal.
Parmak ve zaman bol bende.
I've got nothing to say to you.
Size söyleyecek bir şeyim yok.
We've got nothing.
Elimizde hiçbir şey yok.
Nope, I've got nothing.
Yok, hiçbir şey bulamadım.
I got nothing to come back for.
- Yaşamak için bir sebebim yok.
What are you talking about, you got nothing to go back for?
- Ne demek yaşamak için sebebim yok?
You got nothing.
Hiçbir şeyin yok.
You got nothing.
Hiçbir kanıtın yok.
- You got nothing.
- Hiçbir kanıtın yok.
We got nothing more to talk about.
Konuşacak başka bir şeyimiz yok.
You know, whatever's going on with you, it's got nothing to do with Anita.
Senin sorunun neyse Anita'yla bir ilgisi yok.
I've got nothing to do with the case, so I thought I'd kidnap a couple of teenagers and have a nice day out (! )
Davayla alakam yok, iki genci kaçirip disarida güzel bir gün geçirelim dedim.
I've got nothing.
Bende birşey yok.
Yeah, we've got nothing.
Hiçbir şey yok.
We've got nothing to hide from the police.
Polisten saklayacak bir şeyimiz yok.
I lose them... I've got nothing.
Onları kaybedersem geriye hiçbir şeyim kalmaz.
You got nothing.
Elinde birşey yok.
It's got nothing to do with Criolla.
Criolla'yla bir alakası yok.
- So we got nothing.
- Yani hiçbir şeyimiz yok.
- I got nothing. - Hmm?
Ben bir şey bilmiyorum.
I got nothing to do.
Yapacak hiçbir seyim yok. Hepsi bu. Kendimi kaybetmiyorum.
It's been ages and we still got nothing.
Bir ömür geçti ama elimizde hala bir şey yok.
We've got nothing to really talk about here, kid.
Gerçekten konuşacak hiçbir şey yok, evladım.
It's got nothing to do with...
Onunla bir ilgisi...
Chad Bryson chose to kill his wife, Caroline, rather than risk being left with nothing. ( Reese ) Finch, we just got another number.
Finch az önce yeni bir numara geldi.
We got nothing else.
Elimizde başka bir şey yok.
- Nothing, I've got to go pick up my wife and kids.
- Neler oluyor dostum? - Yok bir şey, karımı ve çocuklarımı almalıyım.
Hopefully we got it all, otherwise this whole thing would have been for nothing.
Hepsini alabilmişizdir umarım. Yoksa ameliyatı boşuna yapmış oluruz.
You got fucking nothing.
Elinde hiçbir sikim yok!
Well, to be more precise, you got 3 % of fucking nothing, which is still fucking nothing!
Daha açık konuşmam gerekirse elinde hiçbirşeyin % 3'ü var. Yani bir sikim yok!
She got what she wanted and you got 3 % of fucking nothing!
O istediğini elde etti. Ama sen bir hiçin % 3'ünü aldın!
She got what she wanted, and you got 3 % of fucking nothing.
Paige istediğini elde etti. Sense hiçbir şeyin % 3'ünü aldın.
Don't got to do nothing, Abby.
Bir şey yapmak zorunda değilsin Abby.
Got me. Nothing about him really sticks out, except that he's super diligent.
Çıkıntı yaptığına dair bir iz yok adamın aşırı çalışkan olması dışında bir şey yok.
Sam Cooke didn't know much about history, and he got shot in a hotel wearing nothing but a sports coat and a shoe.
Sam Cooke da tarih hakkında pek bir şey bilmezdi. Spor ceket ve ayakkabılıyken otelde vurularak öldürüldü.
It's nothing personal, but I've got a deadline.
Şahsi değil ama sınırlı vaktim var.
Nothing personal, but I've got a deadline.
Şahsi değil ama sınırlı vaktim var.
Listen, Rosa, there's nothing I'd rather do in my life than write a sexy text to your boyfriend, but I think this is something you got to do on your own.
Bak Rosa, şu an hayatımda sevgiline seksi mesajlar atmaktan başka bir işim yok ama bu sanırım senin kendi başına yapman gereken bir şey.
nothing 25771
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing changes 92
nothing yet 509
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing changes 92
nothing yet 509
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing fancy 88
nothing has changed 127
nothing so far 85
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing like that 311
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing fancy 88
nothing has changed 127
nothing so far 85
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing like that 311