English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He won't mind

He won't mind translate Turkish

186 parallel translation
He won't mind.
O dert etmez.
- He won't mind waiting.
- Beklemeye aldırmayacaktır.
Well, he won't mind you going on a little trip with me.
Güzel, benimle küçük bir gezi yapmana aldırmayacaktır.
Maybe he won't mind that.
Belki buna ses çıkarmaz.
He won't mind.
Artık onun için fark etmez.
Oh, he won't mind, seeing as how tonight's corned-beef night.
Bu akşamın, soslu biftek akşamı olduğunu görünce ses çıkartmayacaktır.
AND HE WON'T BE CHEAP, MIND YOU.
Ve bu iş ucuz olmaz, lütfen unutmayın.
He's somewhere now he won't mind about that.
Şu an burada değil, onun bunu önemseyeceğini sanmıyorum.
He won't mind talking if he doesn't like the verdict.
Eğer kararı beğenmezse konuşacaktır.
- He won't mind.
- Aldırmaz o.
He won't mind.
O aldırmaz.
Well, I don't know the major, but I'm quite sure he won't mind me drinking to his health.
Binbaşıyı tanımıyorum ama eminim, sağlığına içmeme bir şey demez.
Of course, that won't make no never mind when he catches up to them that done it.
Tabi ki bu yakaladıklarına yaptığı şeyleri değiştirmedi.
- Cousin Henry won't mind us being one day late... but he'll draw the line at two. - I can't leave you here, Robert.
- Seni burada bırakamam.
Let's hope he won't change his mind.
Umarım fikrini değiştirmez.
I thought, if he's so anxious to go, he won't mind.
Gitmeye can attığınız için itiraz etmeyeceğinizi düşündüm.
Burt, you won't believe this, but somewhere in the back of his mind he thinks I'm involved with Carol's murder
Kafasının gerisinde bir yerlerde Carol'un cinayetine bulaştığımı düşünüyor. Sen mi?
He won't mind.
Önemsemez.
He won't mind you murdering'that man, he just doesn't like you gettin'caught?
Demek adam öldürmene itirazı yok da, tutuklanmandan hoşlanmıyor.
well, mr. anemone's on the phone at the moment but i'm sure he won't mind if you go on in.
Bay Anemone şu anda telefonda ama girmenizde sakınca yok.
Well, then, old Bradley will have to slug... slug, mind you... his way up center of the island over those tough mountain roads, won't he?
Bu durumda bizim Bradley, büyük bir riske girecek adanın ortasından geçecek. Orası dağlık kesim, öyle değil mi?
- He won't mind.
- Sorun yapmaz.
- I'm not blaming you. The captain won't change his mind when he reads the papers?
Kaptan evraklarımızı gördüğünde döneklik yapmaz değil mi?
With the friendship we have, he won't mind seeing me kissing his wife
Dostluğumuz eskiye dayanır, içeri girip karısını öpmeme kızmaz!
If you want to fuck Alexandre, he won't mind.
Alexandre'ı s * kmek istiyorsan bu onu memnun eder.
Maybe he won't mind.
Jean François belki evet der. - Ona sorarım.
Well, he won't mind.
Umursamaz.
I'm sure he won't mind.
Umursamayacağına eminim.
He won't mind if we miss the funeral.
Cenazeye katılmazsak kızmaz.
He won't mind.
Aldırmaz.
He won't mind, he just might want to come along.
Bir şey demez, ama o da bizimle gelmek isteyebilir.
It was only in your mind, and he won't be back.
Senin düşüncelerinin içindeydi, bir daha geri gelmeyecek.
Captain, sir the Lord won't mind the little bundle having no Amen before he was made.
Yüzbaşım Tanrı kundaktaki bebeğin bismillahsız olup olmadığına aldırmaz.
He won't mind.
O bir şey demiyor.
If you don't mind my saying so, your Lordship, The Lord Fauntleroy has won the hearts of the whole village with what he's done.
Söylememe izin verirseniz lordum, Küçük Lort Fountleroy... Bu yaptığıyla bütün köyün hayranlığını kazandı
The Lord won't mind, he turns a blind eye before a battle.
Tanrı aldırmaz, savaştan önce bunlara göz yumar.
He won't mind.
Umurunda bile olmadı.
- S0? You're his friend. He won't mind.
Sen onun arkadaşısın, umursamaz ki.
I'm sure he won't mind!
Eminim buna aldırmaz!
He won't mind.
- Umursamaz değil mi?
He has his own little methods, which if he won't mind me saying so a little theoretical and fantastic, but he has the makings of a detective in him.
Kendi küçük metotları vardır. Söylememi mazur görürse, biraz teorik ve fantastik metotlar. Fakat iyi bir dedektif olabilecek potansiyeli var.
He won't mind time in jail, if you get my drift.
Olayı anlatırsam hapiste yatmak ona koymaz.
Oh he won't mind I'm sure, he's the kindest of men.
Eminim etmez, o erkeklerin en naziği.
He won't mind.
Dert etmeyecektir.
Go on, he won't mind.
Hadi, izin verir.
I'm sure he won't mind.
Şu an umurunda olmadığına eminim.
- He won't change his mind?
- Fikrini değiştirmezdi hani?
He won't mind.
Sorun olmayacaktır.
He won't mind.
Kennedy'yi öldürmek hakkında konuşmuşsunuz.
At trial, the lawyer will have him on the stand saying, "He changed his mind about the sex." There's not a member of that jury who won't think that Burger was a dirty old man who got what was coming.
Avukatı mahkemede kalkıp da sevişmekten vazgeçtiğini söylediği anda o jürideki herkes Burger'ın sapık bunağın teki olduğunu düşünecek.
If he loves you, he won't mind what you have done.
Eğer o da sana aşıksa, seni anlayacaktır!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]