English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I believe i can

I believe i can translate Turkish

32,229 parallel translation
I can't believe she invited them.
- Onları davet ettiğine inanamıyorum.
I can't believe we're wasting our resources on this.
- Kaynaklarımızı buna harcadığımıza inanamıyorum.
I can't believe how many came.
Ne kadar çok kişinin geldiğine inanamıyorum.
I can't believe we're-we're doing this.
Bunu yaptığımıza inanamıyorum.
I can't believe you're still moving with that hollowpoint in you.
Vücudunla oyuk uçlu kurşunla hâlâ hareket etmene inanamıyorum.
I still can't believe Riley Perrin is setting me up.
Riley Perrin'in bana birini ayarlayacak olmasına inanmıyorum.
God, I can't believe you two.
Tanrım, size inanamıyorum.
I can't believe that you would do that to Danny.
Danny'e bunu yaptığına inanamıyorum.
I can't believe we're gonna get beat up, and it's not because of your chair.
Dayak yiyeceğimiz inanamıyorum. Hem de sandalyenden ötürü değil.
I can't believe it.
Buna inanamıyorum.
I don't know if we can change it, but I believe wehave to try.
Değiştirebilir miyiz bilmiyorum ama denemeliyiz.
You know, I still can't believe he's the same dude that locked you in a closet and put a flour sack over your head.
Seni bir dolaba kilitleyip kafana un çuvalı geçirenin bu adam olduğuna inanamıyorum.
I can't believe how fucking hot it is.
Bu kadar sıcak olmasına inanamıyorum amına koyayım ya.
I can't believe you would say that...
Böyle bir şey diyebileceğini...
- Thank you. You keep this up, and I genuinely believe that you could be night manager in, like, two to three years.
Böyle çalışmaya devam et iki veya üç yıla gece müdürü olacağına canı gönülden inanıyorum.
I can't believe you did that!
Bunu yaptığınıza inanamıyorum!
Yeah, and I can't believe you're still seeing Nick!
Evet ve ben de senin hala Nick'i gördüğüne inanamıyorum!
Mariana : I can't believe I let you put all of these holes in my beautiful robot.
Güzel robotuma bütün o delikleri açmana izin verdiğime inanamıyorum.
- with a dramatic last-second win! - I can't believe we did it.
- Başardığımıza inanamıyorum.
I can't believe that Nick was hiding up here.
Nick'in burada saklandığına inanamıyorum.
I can't believe it, sir.
Buna inanamıyorum, efendim.
I can't believe I have to be in this freaking Lady of the Lake assembly.
Bu kahrolası gölün kadını toplantısında olduğuma inanamıyorum.
Yeah, I can't believe I'd fall for someone as superficial as you! A person does not get to call me superficial...
Senin kadar yüzeysel birine aşık olduğuma inanamıyorum!
I can't believe our girl was ever that little.
Kızımızın bir zamanlar bu kadar küçük olduğuna inanamıyorum.
I can't believe you dumped Kyle with a note.
Kyle'ı not yazarak terk ettiğine inanamıyorum.
I can't believe Arizona let them pull that slimy bull...
Arizona'nın bu saçmalıklara izin vermesine inanamıyorum.
Because... and I can't believe I'm saying this... The killer isn't your mother.
Çünkü, bunu söylediğime inanamıyorum, katil senin annen değil.
I doubt so that I can believe.
İnanabilmek için kuşkulanıyorum.
I can't believe this is happening again.
Bunların tekrar yaşandığına inanamıyorum.
Oh, I can't believe he just said that.
Söylediği şeye inanamıyorum.
I can't believe I hit her.
Ona vurduğuma inanamıyorum.
I can't believe this is happening again.
Bunun tekrar olduğuna inanamıyorum.
I can't believe Jake is gone.
- Jake'in öldüğüne inanamıyorum.
I can't believe two kids from Orson would actually make it all the way to Pigeon Forge.
İki Orson'lı çocuğun Pigeon Forge'a gideceğine inanamıyorum.
So, I can't believe you're graduating, huh?
Mezun olduğuna inanamıyorum.
And I can't believe I just said that to a complete stranger.
Ve tam bir yabancıyım dediğime inanamıyorum.
I can't believe it isn't.
- Başkasını düşünemiyorum.
I can't believe they're making you work on the Fourth.
Seni tatilde çalıştırdıklarına inanamıyorum.
I can't believe you.
Sana inanamıyorum.
Oh, God, I can't believe it took me this long.
Tanrım, bu kadar uzun sürdüğüne inanamıyorum. Burdan, burdan.
I can't believe you actually work at AGG.
Şuan borsada çalıştığına inanamıyorum.
Leslie, I can't believe you pulled this off.
Leslie, bunu başarabildiğine inanamıyorum.
I just can't believe how stupid I was, how gullible.
Ne kadar aptal, ne kadar saf olduğuma inanamıyorum.
I can't believe I'm saying this. Yeah, me neither.
- Bunu söylediğime inanamıyorum.
I can't believe this.
Buna inanamıyorum.
I still can't believe I'm not sterile.
Kısır olmadığıma hâlâ inanamıyorum.
I just can't believe you, Melissa.
Sana inanamıyorum Melissa.
( SIGHS ) I still can't believe we're here to break this guy out of prison.
Hâlâ bu adamı cezaevinden kurtarmak için buraya geldiğimize inanamıyorum.
I can't believe you pulled this.
Bu işe kalkıştığına inanamıyorum.
I can't believe this witch hunt.
Bu cadı avına inanamıyorum.
I can't believe you'd turn on Oswald, too.
Senin de Oswald'a sırt çevirdiğine inanamıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]