English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I know that face

I know that face translate Turkish

516 parallel translation
I know that face.
Bu yüzü hatırladım.
I know that face.
Ben bu yüzü bir yerden tanıyorum.
I know that face!
O suratı tanıyorum!
Where do I know that face?
Bu yüzü nereden tanıyorum?
I know I know that face from somewhere.
Bu yüzü bir yerde gördüğümden eminim.
Well, you don't know, sir, when you have the rest of your face bashed in. I'd say we weren't as brutal as all that, you know.
Şey, bilemezsiniz efendim, yüzünüzün geri kalanı çökertilmişken bizim o kadar da gaddar olduğumuzu sanmıyorum, anlarsınız
And I know above everything else that it will never explode in my face.
Her şeyden önemlisi de asla yüzümde patlamayacağını biliyorum.
DON'T YOU THINK I KNOW THAT LOOK ON YOUR FACE?
- Yalan söyleme. Herşeyi biliyorum.
I'd like to know why Hornblower gave that monkey-face our ship.
Hornblower ın o maymun yüzlü herife neden gemiyi verdiğini anlamıyorum.
I know that face.
Bu yüzü tanıyorum.
I don't pretend to know what goes on behind that pretty little face of yours.
Küçük sevimli yüzünün altındakileri bilmiyorum sanma. Ama bilmek istemiyorum.
You know, on the face of it, that sounds like pure nonsense... but I know the difference between cattle and people, as any man can tell you.
Bu sana saçma gelebilir evlat ama sığır ve insanlar arasındaki farkı biliyorum.
I know that I must face up to all my old loyalties, all my old fears and promises, and see them in their true perspective.
Bütün eski alışkanlıklarımla, eski korkularımla... ve ettiğim yeminlerle yüzleşmeli, onları oldukları gibi görmeliyim.
And even though I find it hard to forget the look of misery on your face when we met in the square, I know that you still love me.
Meydanda karşılaştığımızda... yüzündeki kederli ifadeyi unutmak zor olsa da beni hâlâ sevdiğini biliyorum.
I'd like to know if Peter the tailor is brave enough to say that to my face.
Terzi Peter'in bunu yüzüme söyleyecek kadar... cesur olup olmadığını bilmek isterdim.
Not one lousy face that I know.
Tanıdık tek sima bile yok.
You know, how I've often said... that sometimes a pretty face will do you more harm than good.
Biliyorsun, sık sık söyledim Bazen güzel bir yüz sana iyilikten daha fazla zarar verir
As far as I know, her life is blameless. With a face like that.
Bildiğim kadarıyla hayatı tertemiz.
I know, but I'll never forget that I owe you my face.
Biliyorum ama yüzümü sana borçlu olduğumu asla unutmayacağım.
I don't know how rat face could do a thing like that.
O fare suratlı bunu nasıl yapar, bilmiyorum.
All I know is Miss Flora was a sweet, innocent child... a happy child, until you made her face that...
- Bunu bilmiyor musunuz? - Tek bildiğim Bayan Flora'nın... siz onu yüzleştirene kadar masum ve tatlı bir çocuk olduğu.
That explains why I didn't recognise her, I know every face around here,
Bu onu niye tanımadığımı açıklıyor. Buralarda herkesi tanırım.
I know it when that breeze blow and I see your face, those hungry eyes and mouth.
Meltem estiğinde aç gözlerini, ağzını ve yüzünü gördüğümde bunu daha anlıyorum.
You know all I have to do is have to squeeze a little, I could mess up that pretty face of yours.
Hepinizin bildiği gibi, biraz sıkmak zorunda kalıp o güzel yüzünü berbat edebilirim.
That face, I know it.
O yüzü! Biliyorum!
You know as well as I do that they ain't gonna face me.
Sen de benim kadar biliyorsun ki Benimle yüz yüze gelmeyecekler.
What I do know for certain is that you, for one, needn't cover your face with bandages.
Kesin olarak bildiğim bir şey varsa o da senin yüzünü bir kez olsun bandajlamaya ihtiyaç duymaman.
But deep inside, I know, each man who waited here for death saw emerging from that blackness, our saviour's face.
Ama ta içimde biliyorum ki burada ölümü bekleyen her insanın o karanlıktan çıktığını gördüm. Kurtarıcımızın yüzü.
As we sailed under that bridge, I didn't know I was passing under my future... because while I was going home to face my family... Helen was bringing hers to a new life in a new city.
Köprünün altından geçerken, geleceğime geçtiğimi bilmiyordum çünkü ben aileme dönerken Helen de ailesini yeni bir şehre getiriyordu.
I got it right in the face that time. Percy, is it? You know.
Tanrım, yüzünden anlaşılıyor, Percy, değil mi?
That man over there buying a buttonhole... I seem to know his face.
Şuradaki çiçek alan adamı daha önce görmüş gibiyim.
I never see a face That I don't know
" Bütün yüzler tanıdık,
Look, I don't know what's going on around here, or if it's happening anywhere else, but we're a bunch of damn fools if we don't face the fact that we're in a hell of a lot of trouble, and we're gonna have to get together and fight it.
Burada ne olduğunu bilmiyorum, yada başka yerlerde ne olduğunu... ama zor durumda olduğumuz gerçeğinle yüzleşmezsek bir yığın lanet aptalız demektir... ve hep beraber kalıp, direnmek zorundayız.
I'd know that face anywhere.
Yüzünü bir yerden hatırlıyordum.
I want to look him in the face... hold a piece against his gut... and when I know that he's sure... I'm gonna kill him.
Onun yüzüne bakıp... karnına silahı dayayacağım... ve emin olduğunu gördüğüm zaman... onu öldüreceğim.
I know that each of you will face maximum possible.
Her birinizin elinden gelenin en iyisini yapacağını biliyorum.
I don't know... From a certain moment on, it's obvious that Mr. Despaul will have to face a problem.
Orasını bilmiyorum ama belli zaman sonra Bay Despaul'ün bir sorunla yüz yüze geleceği çok açık.
But you know I didn't need to be told that because it was written all over your face what you suffered, what you went through and what you lost.
Ama biliyor musun bunu okumama da hiç gerek yoktu çünkü yüzünün her köşesinde ne zorluklar çektiğin ne yollardan geçtiğin neleri kaybettiğin yazılı.
I know that lovely face but I've forgotten your name.
O güzel yüzü biliyorum, ama adını unuttum.
I'd love to know what's behind that face of yours.
Aklından geçenleri gerçekten bilmek isterdim.
You know, when that shell went off in my face I could smell burning flesh.
Yüzümdeki şu kabuk yokken pişmiş et gibi kokuyordum.
Do you know that I won't see your face anymore?
Biliyor musun, artık yüzünü görmek istemiyorum?
But I know that I shall never be easy in my mind until I know what has become of my poor man with a sticking plastered up on his face.
Fakat yüzü bantla yapıştırılmış zavallı adama ne olduğunu Öğrenene kadar içim rahat etmeyecek.
I know it's impossible for you to see over that mound of flesh between your neck and your knees, but trust me, your foot is in my face.
Arthur'un boşanmaya hiç niyeti yoktu. Tabii Laura gibi kadına sensiz de yaşarım diyemezsin.
He didn't know that I came down to, you know... his girlfriend because he would have taken my face and he would have smashed it.
Buraya kız arkadaşıyla şey yapmaya geldiğimi bilmiyordu, anlarsın ya. Çünkü bilse suratımı alır ve darmadağın ederdi.
I know, just by his face, that he is a sheep wearing tiger`s skin
Yüzüne bakar bakmaz anladım, onun sahte kabadayı olduğunu.
If I know that I'm remembered that way, then I can face anything.
Böyle hatırlanacağımı bilirsem, her şeye göğüs gerebilirim.
I'd always see the way that rich people lived. And I'd feel it more, you know... it would slap me in the face.
Zenginlerin yaşamını görüyordum ve bu çok ilgimi çekiyordu.
I need two volunteers that know David Ackerman's face.
David Ackerman'ın yüzünü bilen iki gönüllü istiyorum.
I'm telling you, I look in your face and I know that you're lying!
Sana diyorum, yüzüne bakınca yalan söylediğini anlıyorum!
'I know you are traumatized'but there is evil in this world'that not even a stoic can ignore,'and we must face the conflict between such evil'and its opposite, good.
" Tramva geçirmiş olduğunu biliyorum,... ama bu dünyada dayanıklı birinin bile inkar edemeyeceği kadar kötülük var,... ve bizde kötülük ve karşıtı iyilik ile temas kurmalıyız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]