English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I know you can't

I know you can't translate Turkish

12,028 parallel translation
- I don't know, can you wear orange?
- Turuncu giyer misin?
- You don't know what I can do.
- Yeteneklerimi bilmiyorsun.
I know I've tried to keep you from it, but you can't run away from your true destiny.
Seni bundan uzak tutmaya çalıştığımı biliyorum ama gerçek kaderinden kaçamazsın.
I know you can't figure it out.
Çözümleyemediğinin farkındayım.
That's right. Most people can't even be bothered, you know? And I...
Birçok insan takmaz bile, biliyor musun?
I mean, well, I was really just a lab runt so... I can't claim, you know.
Aslında ben sadece laboranttım yani hak iddia edemem.
I know you must be going through a tough time at the moment, especially with Chloe gone, but you can't keep telling lies.
Zor zamanlardan geçtiğinin farkındayım, özellikle de Chloe'nin ölümü ile birlikte. Ama sürekli yalan söyleyemezsin.
And I can't wait to see you make it through because I know you will, buddy.
Ve bunları başardığını görmek için sabırsızlanıyorum çünkü biliyorum ki sen bunu yapabilirsin dostum.
You know I can't, Abbie.
Tırmanamam, biliyorsun, Abbie.
I know that's what's happening medically, but can you tell me how?
Tıbbi olarak neler olduğunu biliyorum, fakat bunun nasıl gerçekleştiğini söyler misiniz?
Just... I can't imagine doing this without him, you know?
Sadece... onsuz olduğumu düşünemiyorum?
I know you hate Eretria, but you can't let your feelings cloud your judgment.
Eretria'dan nefret ettiğini biliyorum ama hislerinin kararlarını etkilemesine izin veremezsin.
I don't know, I feel like you can never give me like an actual answer of how long your trips are gonna be.
Bana seyahatlerinin ne kadar süreceğine dair asla gerçek bir yanıt veremiyormuşsun gibi geliyor.
- Like, it's the worst. - I know, but you can't...
- Biliyorum ama yapamazsın.
I have other reasons, deeper plans for Cobblepot, that you can't know about now.
Cobblepot için şu an öğrenemeyeceğiniz çok ciddi plânlarım var.
I don't know about you, but I can use some adrenalin.
Bizi bilmem ama ben birazcık adrenalin kullanabilirim.
No, you know I can't do that, and it's cruel of you to keep bringing it up.
Hayır, çıkmadığını sen de biliyorsun. İkide bir söylemen zalimlik.
I'm doing 15 people's jobs, I don't even know what week it is, but you can't be here.
15 kişinin işini ben yapıyorum. Hangi haftadayız, onu bile bilmiyorum. - Ama sen buraya gelemezsin!
You know, I can't recall.
Biliyor musun hatırlamıyorum.
I know you want it, my love, but you can't have it, can you?
İstediğini biliyorum hayatım, ama ona sahip olamazsın, değil mi?
Can you imagine, I still don't know.
Hiç aklına gelir miydi? Hâlâ bilmiyorum.
Well, I can't spend all my time out here, I'm going back and forth enough as it is. Well, you don't know what it's like here.
Bütün vaktimi burada geçiremem, zaten yeterince gidip geliyorum.
I know you can't forgive the man who did that.
Buna sebep olan adamı affedemeyeceğinizi biliyorum.
Now, I know you're a piece of shit, but I can't prove it.
Şimdi, senin bir pislik olduğunu biliyorum ama kanıtlayamıyorum.
You know I can't handle the Stephen Hawking shit.
Biliyorsun, Stephen Hawking saçmalığını kaldıramıyorum.
I just don't know if I can get all my shit together before the fall, you know.
Güz döneminden önce kendimi toparlayabilir miyim, bilmiyorum.
I don't know what you're talking about, rat.
Neden bahsettiğini bilmiyorum, sıçan.
No, I know, I don't expect that, obviously, but, you know, come as close as you can.
Hayır bak, biliyorum, bunu beklemiyorum zaten, ama buna yakın bir şeyler yapabilirsin.
I know it's not what you want for me, but my feelings can't be denied and I want Sonya to hear this, too.
Benden istediğiniz şeyin bu olmadığını biliyorum ama hislerimi inkâr edemem ve Sonya'nın da duymasını istiyorum.
You know, I can't help thinking an apology was in order.
Ne yalan söyleyeyim, özür dileyecek diye beklemiştim.
I'd love to be able to tell you, but we can't know for sure until we do those tests.
Söyleyebilmeyi çok isterdim ama o testleri yapmadan emin olamıyoruz.
I don't know who ye're surveying, but if we meet the British now, you can count on one of two things.
- Kimi yokladığını bilmiyorum ama İngilizlerle şimdi karşılaşırsak iki şeyden emin olabilirsin.
I'm just trying to let you know. And by the way, there's no reason why a bald man who enjoys skins who has a little bit of extra something-something around his belly can't be a goddamn veterinarian!
Bu arada, biraz göbek yapmış derilerden zevk alan, kel bir adam neden veteriner olamasın ki?
If that is all I can offer you, then my men and I are dead before the sun rises tomorrow, because you know there is always a choice to be made, and you don't trust me at all.
Size sunabileceğim tek şey buysa, yarın güneş doğmadan ben ve adamlarım ölmüş oluruz, çünkü dışarda her zaman başka bir seçenek vardır, ve sen bana güvenmiyorsun.
Well, you can put in your report to my special agent son that I know who I am. I don't need anybody to take care of me. And I feel fine.
Pekala, özel ajan oğluma vereceğin rapora kim olduğumun farkında olduğumu kimsenin bana bakmasına ihtiyacım olmadığını ve iyi hissetiğimi yazabilirsin.
Are you doing that thing, the... the blabbing hand? I can't see it, but I can feel it, you know.
Görmüyor olabilirim ama hissedebiliyorum.
You know I can't see them.
Onları göremeyeceğimi biliyorsun.
I mean, I don't know what I can do for him, meanwhile, this call is costing you a fortune.
Onun için yapabileceğim bir şey var mı hiç bilmiyorum. Bu arada, bu arama sana servete mal olacak.
You know, i-i just- - you know, I just can't let that happen.
Ben bunun olmasına izin veremem.
I can't tell you that at the moment, I genuinely don't know the answer.
Bunu sana şu anda söyleyemem, gerçekten yanıtını bilmiyorum.
Well, I don't know, but I can tell you a considerable amount of his skin was found under her fingernails.
Bilemem, ama şunu söyleyebilirim kızın tırnak içlerinde hatrı sayılır miktarda deri parçasına rastladık.
Now you can answer the question I haven't asked'cause you know what it is.
Şimdi size sormadığım soruya cevap verebilirsiniz. Hangi soru olduğunu biliyorsunuz.
I don't know if you'll make bail, but I can use my house as collateral if you do.
Kefaletini ödeyip ödemeyeceğini bilmiyorum ama istersen evimi kefaletin olarak kullanabilirim.
And we both know I can't stop you from poking around, but it would make my life easier if you could just keep me in the loop.
Seni bu işten uzak tutmayacağımı ikimiz de bal gibi biliyoruz o yüzden, beni de bu döngünün içinde tutarsan işimi kolaylaştırırsın.
I know you can't sit still.
Rahat duramadığını biliyorum.
And I know that until you make peace with this, you can't be the parent that your children need.
Biliyorum ki bu konuda huzura erene kadar çocuklarının ihtiyacı olan ebeveyen olamazsın.
I rub some people the wrong way and, you know, I can't kiss ass.
Bazılarıyla zıtlaştım ve asla onların götünü yalamadım.
I can't believe you just are busting into a bathroom and trying to be a hero but you really don't know what you're doing.
Tuvalete öylece girip kahraman olmaya çalıştığına inanamıyorum. Ama gerçekten ne yaptığını bilmiyorsun.
And you can't help but feel... I don't know, validated.
Ve engel olamıyorsun, bilmiyorum onaylanmış hissetmeye.
You know I can't get drunk.
İçemeyeceğimi biliyorsunuz.
Okay, Keith, well, I don't really know why my dad's wallet would've fallen out of the pants he says he was removing if you just kissed, so I'm starting to feel like I can't really trust any of you people.
Tamam, Keith, gerçekten bilmiyorum eğer onunla sadece öpüştüysen neden babamın cüzdanı pantolonundan düştü siz insanlara gerçekten güvenmemeye başladım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]