English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I know you won't

I know you won't translate Turkish

2,537 parallel translation
You won't even know I'm there. Stay here.
- Nerede olduğumu nasıl bileceksin?
You know I won't get that luxury.
Hapse gidemem.
I mean, you know, I won't be easy, but I might be able to go in and decompress the spine...
Kolay olmayacak ama omurgayı açıp sıkıştırabilirim.
Yes, sir. And, uh, I know you won't oversleep your beeper again.
Bir daha uyurken çağrı cihazını kaçırmazsın, biliyorum.
Most of you won't know how rare it is to see my sister Edith and I pulling together in a double act...
Çoğunuz, beni kız kardeşim Edith'le bir gösteride görmenin ne kadar nadir olduğunu bilmiyorsunuz.
It won't be much, but I'll know you've got something to fall back on.
Fazla bir şey değil ama son çare olarak başvuracağın bir şeyler olduğunu bileceğim.
I won't ask where you got it from, because I don't want to know.
Nereden bulduğunu sormuyorum çünkü bilmek istemiyorum.
You know I won't.
Biliyorsun, söylemem.
I want you to know that whatever you have to say to me, I won't say a word to your parents.
Bilmeni isterim ki bana her ne söylersen söyle ailene anlatmayacağım.
I know you are a demon hunter, you won't let me go.
İblis avcısı olduğunu biliyorum, gitmeme izin vermeyeceksin.
Know that I won't show mercy to any of you.
[Kadın] Hiçbirinizi affetmem, ona göre.
Vivian, I know you won't do this.
Vivian, bunu yapmak istemediğini biliyorum.
I know you know deep down that doing this won't help a thing.
İçinde senin de bildiğini biliyorum bunun hiçbir şeyi çözmeyeceğini.
I don't know what kind of damage you may have just caused, but if Sophia finds out, I won't be able to protect you.
Nasıl bir zarara sebep oldun bilmiyorum ama Sophia öğrenirse seni koruyamayabilirim.
You know I won't take a single penny out of this.
Bu paradan bir kuruş bile almayacağımı biliyorsun.
You know, in fact, he told me That he wasn't going to die until the Red Sox won the World Series.
İşin aslı, beni bir gün yanına çekti ve Red Sox, World Series'i kazanmadan ölmeyeceğini söyledi.
You won't even know I'm there.
Yanınızda olduğumu bile fark etmezsiniz.
How do you know I won't kill you?
- Seni öldürmeyeceğimi nereden biliyorsun?
I won't know unless you tell me.
Söyle bana! Ne yapacağımı bilmiyorum!
You know I won't answer that.
Buna cevap vermeyeceğimi biliyorsunuz.
Now, you pull this crap again, and I will put you on a plane to Switzerland so fast, you won't even know what hit you.
Şimdi, bunu tekrarlarsan ve seni hızlıca uçakla İsviçre'ye göndereceğim. Ne olduğunu anlamayacaksın bile.
Well, I didn't fuck my wife'cause she won't let me fuck her, you know, but...
Dur, karımı sikmedim çünkü sikmeme izin vermiyor, anlıyor musun...
I don't know anything for certain, because you won't tell me where you're getting your information.
Gerçi hiçbir şeyi kesin olarak bilemiyorum çünkü bilgileri nereden aldığını bana söylemiyorsun.
Why don't you tell me everything there is to know about you and Laura and I won't tell them you've been fiddling with your kids? What?
Siz bana Laura ile hakkınızdaki herşeyi anlatın, bende onlara sizin bir sübyancı olduğunuzu söylemeyeyim.
Oh. Unless... you know some reason why I won't be here next week to celebrate.
Tabii, bir nedenden ötürü haftaya burada olmayacağımı düşünüyorsan başka.
And I know that if she has this procedure, she won't have to read lips anymore or rely on you or me or anybody else to translate for her.
Ve biliyorum ki, eğer bu operasyonu geçirirse artık dudak okumak, söylenenleri aktarmak için, sana, bana ya da başka birine bağımlı olmak zorunda kalmayacak.
Sir, we'll cut it, please... lf you don't cut the reel, I'll cut you somewhere... and then you won't know whether to wear trousers or skirts!
Biz keseriz, lütfen... Eğer kesmezsen, seni bir keserim, pantolon mu etek mi giyeceğini bilemezsin!
I know that you're worried things won't be the same anymore because of me and Paul.
Paul ve benim eskisi gibi olamayacağımız konusunda endişelendiğini biliyorum.
I'm at work right now, and I don't know why, but I keep thinking... you know how when it's raining and, um, you're stuck inside, and I won't let you watch tv, but,
Şu an işteyim ve neden bilmiyorum ama sürekli şunu düşünüp duruyorum... Hani yağmur yağdığı zamanlarda eve tıkılıp kalırdın ve ben de televizyon seyretmene izin vermez ve sana sürekli bir şeyler yapmalısın derdim.
I figure, if I don't get close to anybody, I don't - you know, I won't get hurt again.
İnsanlara uzak olursam bir daha acı çekmem diye düşündüm.
But after it runs, you and I both know, it won't much matter.
Ama bu yayınlanınca, ikimiz de biliyoruz ki pek önemi kalmaz.
I know that I can tell you guys this, and you won't judge me.
Beni kınamayacağınızı biliyorum.
I know you won't listen to me.
Beni dinlemeyeceğini biliyorum.
I know you won't listen to me.. But even then I'm saying, come with me.
Ben de senin beni dinlemeyeceğini biliyorum ama yine de sana söylüyorum, benimle gel.
I know if I tell you to keep out of it, you won't.
Biliyorum ki karışma desem de laf dinlemezsin.
I'm not gonna arrest them for that,'cause I know you won't testify.
Onları bu yüzden tutuklamayacağım, çünkü şahitlik etmeyeceğini biliyorum.
I'm just a journalist you don't know who won't sleep with you.
Tanımadığın ve seninle yatmayacak olan bir gazeteciyim ben.
- The only reason why I know about the sandwich in the first place - for less than 24 hours, man. - is because you won't shut up about it.
Sandviçinden haberim olmasının tek sebebi 2 dakika sandviç demeyi kesmemen.
I know what he said, but if you stay, it won't matter.
Ne dediğini biliyorum ama eğer burada kalırsan pek önemi olmayacak.
And how do I know that someday you won't miss it and take that fancy new road of yours right back out of town?
Bir gün gelip de tekrar ayrılmayacağını nereden bileceğim? Kasabanın dışına çıkan yeni yolu kullanmayacağını?
You won't even know what I do, so stop pretending you care about me, because you don't!
Yaptıklarımı ruhun duymayacak, kısaca beni umursa gibi yapmaktan vazgeç. Çünkü umursamıyorsun!
You'll won't even know Jimmy was in town if it wasn't for me. As of yet, I don't have any reason to believe, Lemon, that your ideas are any better than, say mi...
Ben olmasam Jimmy'nin kasabada olduğundan dahi haberiniz olmayacaktı ve hala neden Lemon'un fikirlerinin benimkilerden...
I'll say it then, cuz you won't know.
Söyleyecegim, nasılsa bilmiyorsunuz
- AND I WON'T MICRO-MANAGE YOUR METHOD. YOU KNOW, JUST BE SURE THAT I AM THERE WHEN YOU DO IT,
Yöntemine karışmak istemem ama... sen işi hallederken yanında olduğumdan emin ol.
Now, I'll be back to check on you, but you won't know when.
Şimdi gidiyorum ama sizin bilmediğiniz bir zamanda geri geleceğim.
I know how much it means to you to see the car show, but I promise you won't miss that much.
Otomobil fuarının senin için ne kadar önemli olduğunun farkındayım, söz veriyorum fazla vatkini almayacağım.
You know, if you wanna go get a coffee, I won't tell Heffner.
Bir kahve almak istersen, Heffner'a söylemem merak etme.
I won't leave until I know you're safe.
Güvende olduğunu bilene kadar buradan ayrılmayacağım.
But I know you won't.
- Ama uymayacağını biliyorum.
I know you won't hurt me.
Bana zarar vermeyeceğini biliyorum.
I just wanted to stop by and let you know Moran won't be making it tonight.
Öyle yanınıza uğrayıp Moran'in bu akşam gelemeyeceğini söyleyeyim dedim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]