English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It has to be

It has to be translate Turkish

6,030 parallel translation
They say that Jake killed... Harrison and Jerry Grant, but it has to be some kind of...
- Jake'in Harrison ve Jerry Grant'i... öldürdüğünü söylüyorlar, ama bu bir çeşit...
It has to be the weapon.
- Silah o olmalı. - Evet.
Let's not make this any more difficult than it has to be, Ms. Schamberg.
Bu işi, olması gerektiğinden daha fazla zorlaştırmayalım, Bayan Schamberg.
It has to be some kind of knife.
- Bir çeşit bıçak olmalı.
It has to be deep. It's not two-dimensional.
- İki boyutlu değil.
It has to be just barely fun.
Hayır, olmaz. Oyunun'azıcık'eğlenceli olması lazım.
It has to be.
Öyle olmalı.
[voice breaking] it has to be okay.
Böyle olmamalı.
For the balloon to go up in air, it has to be filled with gas.
Balonun havada yükselmesi için gazla doldurulması gerekir.
It has to be an event.
Sansasyon olması gerekiyordu.
You don't want to be the bad guy, and whether you're sending kids to their room or criminals to prison, sometimes it has to be done.
Kötü adam olmak istemeyiz. Ne çocukları odalarına gönderirken ne de suçluları hapse yollarken.
Awesome! But it has to be a... ( turns up music )
Sanırım Noel'in ilk günü gerçek aşkım beni tehdit etmişti.
It has to be them.
Bunlar dostlarım olmalı.
It has to be expensive so that we get lots of customers looking for them.
Müşteri çekebilmemiz için pahalı olmaları lazım.
It has to be this way.
Evet. Bu şekilde olması gerek.
It's just it has to be the right thing at the right time.
Sadece doğru zamanda doğru şeyi yapmalı.
But it has to be.
Durdurulmalı.
Well, it has to be, so she can remind me why I have to love you, and you being stubborn.
Öyle olmalı. Ki böylece, seni ne kadar sevdiğimi hatırlatır bana.
But it has to be Wednesday.
Çarşamba temizlenmeli.
Don't make this harder than it has to be.
Bu işi gereğinden fazla zorlaştırma.
It has to be this way. Here...
Böyle olmak zorunda.
It has to be.
O olmak zorunda.
- But it has to be taught.
- Ama öğretilmesi gerek.
Okay, this has to be the oddest thing I've ever seen, but it seems to be working.
Pekala, bu şimdiye kadar gördüğüm en garip şey ama görünen o ki işe yarıyor.
that the first family may be devastated, but it has not forgotten the American people who voted for your husband and who need to see that you're okay, whether or not it's the truth.
Başkanlık ailesi yıkılmış olabilir Ama Amerika halkı tarafından unutmadı Senin iyi olduğunu görmeye ihtiyacı olan insanlar beğenin yada beğenmeyin gerçek bu.
Um... It kind of has to be a... believable cover, McGee.
Bunun inandırıcı bir sahte kimlik olması lazım, McGee.
How long has he been dead? It's hard to be precise.
- Öleli ne kadar olmuş?
If Price has a business we don't know about, he's got to be hiding it.
Eğer Price'ın bilmediğimiz işleri varsa bir şekilde saklamış olmalı.
I know you're gonna tell me to "Shut it" again, but watching a kid learn that Daddy's come back has got to be hurting you.
Biliyorum bana "kapat çeneni" diyeceksin ama çocuğun babasının geri döneceğini öğrenmesi, seni yaralıyor olmalı.
If everybody's doing it, the unsub only has to look to the Internet for a sea of potential new victims. Unless Tara was just a one-off, this could be personal.
Herkes yapıyorsa şüphelinin yeni kurbanlar için Internet'e girmesi yeterli.
Well, it has to make sense that you'd be coming home with me.
Benimle eve gelmem mantıklı kılacak bir şey.
She has a big event tonight, and it is the kind of thing that I would normally be there for to offer her support.
Bu gece büyük bir etkinliğe katılacak ve normalde ona destek olmak için gitmem gereken bir türde...
It's wonderful to be here to honour someone who has devoted himself so entirely to caring for others.
Burada olmak çok güzel. Kendini başkalarına yardım etmek için adamış biri için burada olmaktan büyük onur duyuyorum.
It makes me happier than any man, Any king has right to be.
Beni bütün krallardan daha mutu yapar.
Yeah, she suposed to play Sandy in our production of grease, but now, it's gonna be me, because she has the flu.
Evet, Grease prodüksiyonumuzda Sandy'i oynması gerek ama şimdi ama şimdi ben oynayacağım çünkü grip olmuş.
We all want another way, but if it comes down to her or the town, I'm gonna do what has to be done.
Hepimiz diğer yolun olmasını istiyoruz ama onu ya da kasabayı seçmem gerekecekse maalesef yapılması gerekeni yaparım.
Enough blood has been shed because of what Jacob started, and you must be the one to end it.
Yeti artık Yâkub yüzünden dökülen kanlar! Buna son veren sen olmalısın.
Wouldn't it be lovely to make contact with another civilisation that has arisen and evolved independently? '
"Bizden bağımsız olarak meydana gelip, evrilmiş olan bir medeniyetle iletişim kurmak harika olmaz mıydı?"
Beth, the house is fantastic, but it has got to be way out of our price range.
Beth ev çok güzel ama bizim fiyat aralığımızın çok dışındadır kesin.
You see, I get to see her come out of her room, and she has this glow when she sees those presents that Santa left for her, and I-I just think that Christmas is not gonna be the same without... without it, so, there you go.
Odasından çıkarken görürdüm ve Noel Baba'nın ona getirdiği hediyeleri görünce yüzü aydınlanırdı. Bunsuz Noel asla eskisi gibi olmaz diyorum. İşte hepsi bu.
Has it ever occurred to you that those flowers could be for me?
Bu çiçeklerin benim için olabileceği aklınıza geldi mi hiç?
It won't be long before the pup has to negotiate these treacherous waters for itself and learn to catch its own food, while avoiding predators.
Bu tehlikeli sularda yalnız başına açılması ve yırtıcılardan kaçınarak avlanmayı öğrenmesine az kaldı.
Although he's unlikely to be the calf's father, he does something to help it that has never been witnessed before.
Babası olma olasılığı düşük olmasına rağmen yavruya böyle yardım edilmesi görülmüş şey değil.
It has been reported that over 70 employees were still working when the fire erupted and although 40 of them were able to escape, 30 people have yet to be rescued.
Yangın patlak verdiğinde içeride çalışan 70 işçi olduğu bildirildi ve 40 kişinin kaçabildiği, geriye kalan 30 kişinin ise kurtarıldığı açıklandı.
It can't be that bad. Has it got something to do with the ex, Hannah?
Eski sevgilin Hannah'yla mı ilgili?
When Gaston comes home he'll see he has a wife he knows what it is to be a land...
Gaston eve geldiğinde, ev sahibi eş nasıl olurmuş görecek.
It's just, you know, he works all the time, and... or we're tired, or the kids are around and you know, it just... But then he has this whole thing about how everything has to be so perfect, and it can't be.
O yoğun bir şekilde sürekli çalışıyor ve ya ikimiz de yorgun oluyoruz ya da etrafımızda sürekli çocuklar oluyor ve huyunu biliyorsun her zaman her şeyin mükemmel olmasını istiyor ama her zaman öyle olmuyor.
It wasn't supposed to be the way that it has turned out to be.
Bu şekilde sona ermesi gerekmiyordu.
The way I see it, darn near anyone can be a father... but not everyone has the patience or the devotion to be a dad.
Gördüğüm kadarıyla, yakın lanetlemek Herkes bir baba olabilir... ama herkes sabır vardırya da bağlılık bir baba olmak.
It has to be her.
O olmak zorunda.
I promised my wife that If she let me go back to work, it would be nothing but fun, and it has been.
Karıma işime dönmeme izin verirse eğlenceden başka bir şey olmayacağına söz verdim, öyle de oldu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]