English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ J ] / Just come on in

Just come on in translate Turkish

591 parallel translation
Just come on in.
Evet.
Why don't you both just come on in?
İçeri girmekten'mi korkuyorsunuz?
Why don't you just come on in, son?
Neden içeriye girmiyorsun evlat?
Just come on in and help yourself.
İçeri gir de bırak şunları.
If you hear anything just come on in the bathroom and get me.
Bir şey duyacak olursan... banyoya gelip, beni çağır.
Just come on in.
Girsenize.
Look, I'll send you a car. Just come on in.
Sana araba yollayacagim.
Just come on in.
Hemen gel.
I just thought of something. Listen, you remember once you were telling me that... when we passed away we'd come back on this earth in some other form?
Hatırlıyor musun, ölünce başka bir formda dünyaya tekrar geleceğimizi söylemiştin.
If we ever come on each other in the right place, it's just gonna be me or him - one or the other.
Eğer karşılaşırsak, ya ben, ya o olacak.
Come on, my boy, there's a judge in this precinct who just loves purse-snatchers.
Gel bakalım, cüzdan hırsızlarına bayılan bir hakim var.
- Come in here. We just stopped in town to take a look at the new factory, and then we're gonna drive on down to Florida.
Bailey ailesi çok uzun zamandır bana engel oldu.
I just see my mama now, standin'on the back porch... callin'me to come in from whatever I was doin'.
Şimdi sadece sundurmanın arkasında dikilen annemi görüyorum... her ne yapıyorduysam beni eve gel diye çağırıyor.
On account of cargo requirements and security conditions which have just come to my personal attention there will be no liberty while in this here port!
Kargo ve güvenlik sebepleri dışında... ki bunlarla kişisel olarak ilgileniyorum... bu limanda izniniz yok!
When I come in on Monday, if Mr. Johnson looks at me funny just once... just once... you know what I'm gonna do to him, Marty?
Pazartesi döndüğümde... bay Johnson bana bir kez daha tuhaf tuhaf bakarsa... Bir kez bile- - Ona ne yapacağımı biliyor musun, Marty?
Just a decent, straightforward American snake like you'd come on in your own backyard.
Sadece arka bahçende karşılaşacağın türden sıradan, düzgün bir Amerikan yılanı olsun.
I'm flying around in this big dark cavern just waiting for the light to come crashing in on me.
Bu büyük karanlık mağaranın etrafında. Sadece aydınlığın üzerime çökmesini bekliyorum. Uçuyorum!
Look, why don't you just come on and have a drink with us and join in the party and forget about your mood for a while?
Bak, niçin gelip bizimle bir şey içip partiye katılmıyor... ve bir süreliğine dertlerini unutmuyorsun?
Just don't stand there in the doorway. Come on in.
Öyle kapıda durma, içeri gir.
Come on, man, I just got in.
Yapma dostum, daha şimdi girdim.
Um, uh... do you want me to come in with you on it... or, um, do you... do you wish to pull out... or shall we just call the whole thing, um...
Ben de gireyim mi yoksa sen mi çıkarsın yoksa her şeyi iptal mi edelim?
You think you can come in here, write down a name and put on that fancy hat and just go?
Buraya gelip, bir isim yazıp o süslü şapkayı giyip çıkıp gidebileceğini mi sanıyorsun?
That's my sweetie just come in on the 6 : 15.
Bu benim sevgilim, tam 6 : 15 de gelir.
Come on, eat up, eat up. I mean, for instance, there's this Mrs. Murphy, comes visiting every Thursday ; just two rooms in Packington Street.
Örneğin her perşembe ziyarete gelen bayan Murphy Packington caddesinde sadece iki odada yaşıyor.
Come on. Can't you just take him in the hall?
- Götürün onu buradan!
Just in time. Come on!
Tam zamanında, hadi!
I can just imagine. If he came back now and saw the light on in here, that would give him an excuse to come in.
- Düşünüyorum da şimdi gelse ve ışıkları açık görse bu ona içeri girmek için bir mazeret olurdu.
Now if one of you was to stay aboard her, for, say, a count of 10 I might just keep that in mind come hiring'time.
On saniye onun sırtında kalabilen olursa işe adam alacağım zaman bunu göz önünde bulundururum.
Come on. - Just leave me In peace.
- Sadece, beni biraz rahat bırak.
You see, on the back of this television magazine that just must have come in the mail just yesterday, there was a lot doodling.
Görüyorsunuz, televizyon dergisinin arkasında, ki daha dün postadan çıkmış olmalı, pek çok karalama vardı.
If the man is sitting in his room with his own official stationery, and he seals the note in his own official envelope, how come he wrote the note itself... on just some plain little piece of white paper from a pad?
Adam odasında kendi resmi yazı malzemesiyle birikte oturuyorsa, ve notu kendi resmi zarfının içine koyup mühürlüyorsa, notun kendisini nasıl olup da bir bloknottan koparttığı küçük bir parça beyaz kağıt üzerine yazmış olabiliyor?
Come on in here and you just sit right down here, you little cutie.
İçeri gel. Otur bakalım şuraya seni küçük, sevimli şey.
Hey come on fellas, I'll just leave her our number so she knows where to reach us in case she needs us, OK?
Yapmayın beyler sadece numaramızı bırakacağım bize ihtiyacı olursa bize ulaşabilsin diye, tamam mı?
Come on. Just between you and me, this doesn't go any further who was it shot up in your room?
Haydi ahbap, bu aramızda kalacak, başka kimse bilmeyecek odanda uyuşturucu kullanan kimdi?
Lf, on the other hand, things were to come unstuck, and the minister got it into his head that we were engaging his good offices in order to clear up traces of some unlicensed venture which had aborted, and there was a scandal, well, it would be just one scandal too many.
Diğer yandan, eğer plan tamamen suya düşerse, ve bakan iyi niyetinin yarıda kesilmiş, emniyetsiz ve riskli bir işin artıklarını temizlemek için kullanıldığını anlarsa ve bir de skandal varsa, işte, bu bir skandaldan daha da fazlası olur.
Come on, just slide on in there.
Haydi, şöyle geç.
The poor girls come across the sound on the ferry every weekend with just one thing in mind, and that's to marry themselves a naval aviator.
Kızlar her hafta sonu, akıllarında tek bir şeyle feribot sesine geliyorlar, ve bu şey, bir havacı ile evlenmek.
well, I'II just have to come around early in the morning and check on you.
Sabah erkenden uğrayıp durumuna bakarım.
Her and her husband just come in on weekends.
Hayır, kocasıyla sadece haftasonları için gelirler.
d Thinking of past glad hours d d Just breathe my name to the woodlands d d Sigh what your heart would say d d I know I shall hear your message, dear d d Born on the breeze away d d O winds that blow from the south d d Sighing so soft and low d d Whisper your secret sweet d d Whisper and I shall know d d Winds that blow from the south d d Breathe in my listening ear d d Come from the heart of my love d d Whisper and I shall hear N'
... Geçmiş mutluluk saatlerini düşünüyorum Sadece adını ormanlık alanlarda soluyorum Kalbinin ne söyleyeceğini dinle Mesajını duyacağımı biliyorum canım Uzakta esintiyle doğru Güneyden gelen o rüzgarlara Çok yumuşak ve iç çeker gibi Sırrını fısıldada tatlım Fısıldarsan bilirim Güneşten gelen rüzgarlara Dinlerim kulağım nefesinde Aşkım kalbinden geçenleri Fısılda ve ben dinleyeceğim...
Come on! The charges are in, sir. Just give me a time.
Patlayıcılar yerleştirildi, ne kadar süre ayarlayalım?
Hey, come on, fellas, we can jerk that sucker off there in just a second.
Hey, hadisenize çocuklar, sadece bir saniyede bu kerizleri sarsabiliriz.
We're just listening to some musicwith Enzo. Come on in.
Enzo'yla biraz müzik dinliyoruz.
"Why, you just come right on in here, Denise," he'd say.
"Girsene Denise." diye seslenirse...
Just so you know, we've got a couple of great clients in our hip pockets. Plus, some leads on some new accounts. So we come to you fully loaded.
Bizimle çalışmak isteyen önemli müşteriler ve yeni kampanyalarla ilgili duyumlarımız var.
I just got up, running around like I was... back in the woods again, like I was John fucking Wayne... emptying a mag, screaming, " Come on, Charlie, motherfucker.
Yine de ayağa kalkıp koşmaya başladım... sanki yine korudaydım ve John Wayne'cilik oynuyordum... şarjörü boşaltıp bağırıyordum : " Gelin, adi Vietkong'lar...
Reports have just come in of a terrorist attack on the Shield Control Center.
Az önce gelen raporlara göre Kalkan kontrol merkezine terörist saldırı düzenlendi.
You just get on the two-way now and tell Mr. high-class to come on in.
Yapman gereken tek şey Bay 1. Sınıf'a derhal buraya gelmesini söylemek.
You just come on in.
Hadi bakalım.
Meanwhile, it's been my experience... they usually come back on their own... so I suggest you stay put, just in case.
Bu arada Genelde kendi başlarına... geri gelirler... o yüzden siz burda kalın, ne olur ne olmaz.
There was always a room like this one... and after we got everything moved in... we'd all come in and take a place on the wall... and just start putting everything back up again.
Her zaman bunun gibi bir oda vardı ve her şeyi taşımayı bitirdikten sonra hepimiz içeri gelir, duvarda bir yer seçer ve her şeyi yeniden yerine koymaya başlardık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]